GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
9 Kasım 2015 Pazartesi

CHP’yi eleştirmek için

CHP’yi eleştirmek çok kolaydır. Eğer ki beyninizi fazla yormadan hemen aklınıza ilk geleni söyleyerek eleştirmek istiyorsanız; CHP hazır, ne bekliyorsunuz!

Tezkereye “evet” dedi, ne biçim solcu!.. Tezkereye “hayır” dedi, vatan haini!.. HDP’ye yakın duruyor, bölücü mü ne! MHP’ye yakınlaştı, faşizm damarı kabardı!.. Kılıçdaroğlu konuşmasında bir kere bile “Atatürk” demedi!.. Kılıçdaroğlu konuşmalarında neden “Atatürk”ü çok kullanmaya başladı? Neden %25 oy alıyor? İsterseniz daha yüzlerce örnek bulabilirsiniz ve böyle uzar gider…
 
Cumhuriyet ile yaşıt CHP’nin kurucu rolünün ve Aydınlanmacı kimliğinin yanı sıra, önce ortanın solu fikriyle, ardından da sosyal demokrat düşünceyle buluşma çabası, bir çırpıda eleştirilebilir siyasi bir konum gibi algılanıyor. 90 yıllık siyasal tarihi, körün fil tarifi gibi kim neresinden tutarsa, ona oradan zengin malzeme veriyor.

Evet, CHP bagajında tarihselliğin getirdiği büyük yük var, Cumhuriyet’i kuran parti misyonu zaman zaman yenilenme isteğinin önünü kesebiliyor. Fakat kabul etmeliyiz ki CHP örgütleri zamanın ruhunu yakalamak için mücadele etmekten de hiç geri durmadı.

Kanımca, bu çatışmalı durumu görmezden gelerek yapılan eleştiriler yıkıcı oluyor. Dışarıdan gelen eleştiriler neyse de, parti içi mücadelede bu yıkıcı tutum sıkıntı yaratıyor.

Aslında CHP’de parti içi mücadelenin kanatlarda yapılması ve farklılıkların hizipleşmenin değil ideolojik zenginleşmenin nedeni olması gerekir. Fakat sosyal demokrat partilerde görmeye alışık olduğumuz kanatlar nedense CHP’de bir türlü oluşamıyor.

Kanatların neden oluşamadığını anlamak için CHP’de olan bitene daha yakından bakmak gerekiyor.
 
Her şeyden önce, örgütlerin sorunlu yapısını görmek gerekir. İl ve ilçe yönetimlerinden milletvekili adaylıklarına kadar bütün önemli konumlar o bildiğimiz orta sınıf merkez sağ bakış açısına yakın insanlar tarafından tutulmuştur; tek farkları, kendilerini “solcu” olarak adlandırmalarıdır.

Hemen yanı sıra, kendilerini 78’li, 68’li, Marksist olarak yaftalayanların oluşturduğu, bence ne olduğu belirsiz bir kitle var; onlar, sol yumruk havada dolaşmakla meşhurdur. Son dönmede, ABD’den gelen telkinlerle parti içinde yükselmeye başladılar. Yaptıkları ettikleriyle sağda olan bu insanların neden ve nasıl solcu oldukları çok su götürür bir durum olmakla birlikte, “biz yaptık oldu” kafasıyla yürüyüp gidiyorlar. Onlar da yönetim kademelerinde kendilerine yer bulmaya başladılar.

Bir de sosyal demokratlar var; korunmaya muhtaç bir azınlık... Programında sosyal demokrat olduğu yazan CHP’de yadırganması gereken bir durum…

CHP henüz sosyal demokrat kimliğine tam olarak kavuşmuş değil, sıkıntılı bir ilerleyiş var. Değişimi hızlandıracak dinamikler yavaş çalışıyor. Sanki bünye kabullenmekte zorlanıyor!
 
Çağımız akıl ve vicdan yoksunluğuyla malul. Dünya nüfusunun dörtte üçü yoksul. Halklar, küresel kapitalizmin neden olduğu sorunlarla ve yoksullukla baş edemiyor. Yeryüzünü kapitalistler yönetiyor. Hal böyle iken, siyasetin önünde iki seçenek var; burjuvaziyle ya uzlaşmak ya savaşmak. Seçenek uzlaşma ise, yol sosyal demokrasidir. Seçenek savaşmak ise, CHP yanlış adrestir.

Tam da bu nedenle CHP’de sıkıntı yaşanıyor; Burjuvaziye savaş açmış gibi yapan devrimciler, aslında hiçbir şey yapmıyorlar. Serbest Pazar ekonomisini tanıdığını programına yazan CHP’nin burjuvaziyle mücadele yolu devrim değildir. Bu gerçeğe rağmen devrimci iddialarla ortaya çıkanlar, tuttukları köşelerde günlerini gün ederken hem devrimcilik yapıyorlar, hem de geçinip gidiyorlar. O kadar samimiyetsizler ki, bir tekinin bile parti programını bu anlamda tartışmaya açtığına tanık olmadım.

Asıl büyük sorun ise, devrimci mücadele yapar gibi görünürken, ‘sosyal demokrat uzlaşma siyasetinin önünü kesmek’ suretiyle muhafazakârlara hizmet etmeleridir.

“Deve desen değil, kuş desen değil”bu durum, muhafazakârların ekmeğine yağ sürüyor. Kimliği bulanıklaşan CHP’nin iktidar çoğunluğunu yakalaması hepten imkânsızlaşıyor.
 
CHP’de olması gereken, merkez sağa yakın kesimlerin sağ sosyal demokrat kanatta siyaset yapması; solda siyaset yapanların ise, sol sosyal demokrat kanadı oluşturması…

CHP’de kanatlar oluşmadıkça, günümüz dünya problemlerine sosyal demokrat bakış açısıyla çözüm üretmek pek olası değil.

Sosyal demokrat partilerde liderden ziyade kadrolar önemlidir. Ancak, nitelikli kadroların oluşması kolay olamayacak; öncü gibi ortaya çıkanların kişisel hesaplarla hareket ettiğini görüyoruz.
 
Liderlik konusuna gelince, kim ne derse desin; Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliği doğrudur ve sürmesi gerekir. Getirdiği özgürlük havası kimilerine dokunuyor olsa da…

Oya dönüştürecek zamanı bulamadı fakat kendisine halk katında duyulan güven hızla yükseliyor. AKP’ye oy veren birçok mütedeyyinin dahi gönlünü ve güvenini kazandı. Bu kadar yol alınmış iken sil baştan yapmak akıllıca değil. Fakat örgütlerin mutlaka ve adamakıllı elden geçmesi gerekiyor. Baykal döneminden gelen çok kötü bir miras var.
 
Bütün bu işler olup biterken, “Atatürkçülük ne olacak?” diye soranlar olabilir. Meraklanmayın, Marksistler de dâhil CHP’de herkes ne olur ne olmaz Atatürkçülük yapıyor.