GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
19 Ekim 2015 Pazartesi

“Yok olacağız ve yok olmayı hak edeceğiz”

Bu sözler Slavoj Zizek’e ait. Mülteci sorununu küresel kapitalizm bağlamında ele aldığı bir metnin sonunda söylüyor.

‘Yok olmayı hak etmek,’ yazılarımda zaman zaman benim de dile getirdiğim soğuk realitedir. Bu yüzden çok eleştiri almışlığım da var. Fakat gerçek yürüyor; sağcısıyla, solcusuyla, liberaliyle, islamcısıyla, muhafazakârıyla herkesin içinde olduğu ve sorumlusu olduğu büyük bir trajedinin tam orta yerinde, insanlığın gördüğü en iğrenç zamanları yaşıyoruz.
 
Seksenli yıllarda Sovyetik sistemin çökmesinden sonra kapitalizmin tartışmasız dünya sistemi olmasıyla ortaya çıkan koşullar, küreselleşme fikrini ideal olmaktan çıkarıp reel duruma dönüştürdü.

Küreselleşen kapitalist Dünya sisteminin bağrında boy atan kitlesel tüketim kültürü ve gösteri toplumu yeryüzünü kuşatırken, gündelik hayatın yeni paradigması ortaya çıktı; Hayat bir gösteri, tüket tüketebildiğin kadar!

Sanayi ve ticaret burjuvazisiyle, bankacılık sistemiyle, bilim insanlarıyla, medyasıyla kapitalist sistem, her türlü insani kaygıdan ve ahlak normunda yoksun ‘yeni hayatı’ bütün pırıltılarıyla insanlığa sundu. Serbest pazar, serbest rekabet, kar ve sınırsız sermaye birikimi… Sonuç, yoksulluk, açlık, çevre sorunları, doğal felaketler, iktidar mücadeleleri ve savaşlarla ortaya çıkan bugünün insanlık durumu. Artı-değerin önlenemez genişlemesi sonucu yeryüzünde yaşayan insanların dörtte üçünün yoksullaşması kimin umurunda!

Bu tüketim cehenneminde herkes kendisine tutunacak bir yer buldu. Tüketim ve gösteri toplumunu herkes benimsedi. Ve bu aşağılık düzeni sürdürmek için herkes birbiriyle yarışıyor.
Kimse hiçbir şeyden vazgeçmiyor, sadece gürültü çıkarıyor. 102 insan öldürüldüğü için sağa sola çıkışanlar, matem çağrıları yapanlar, on gün öce, 6 ay önce, bir yıl önce ölenleri hatırlamıyor bile. Önümüzdeki günlerde ölecek olanları da aynı şekilde unutup gidecekler. Çünkü mazeretimiz var, hayat devam ediyor! Aslında gerçekten mazeretimiz var; mazeretimiz, insan olmak…
 
Asya’dan Afrika’ya milyonlarca insan yerini yurdunu terk etti, refah içinde yaşayan zengin ülkelerin kapısına dayandı. Denizlerden toplanan ceset sayısını bilen yok. Milyonlarca insanın bundan sonra başına gelecekler hakkında da bir fikrimiz yok. Ama bu rezil hayatı sürdürmek için ne yapacağımızı hepimiz çok iyi biliyoruz…

Bu aralar çok sıkıldık, bunaldık falan, alış veriş çoğumuza iyi gelecek. Seyahat etmek daha iyi fikir, terapi gibi… Şöyle rakı balıkla efkâr dağıtmak da fena fikir değil. Yılsonu geliyor, arabaları da değiştirmek, model yenilemek lazım… Bir ara da canımızı sıkan teröre kızarız olur biter…

Yaşadığımız bütün rezillik kapitalist sistemin eseridir. Fakat sistemle hesaplaşmak kimin haddine! Ondan besleneceğiz ama ona kızacağız… Ne yaman çelişki!

Başımıza gelen her şeyi hak ediyoruz. O yazgıyı biz yazıyoruz, biz yaşıyoruz. Kimse bu rezilliği Tanrı’dan bilmesin.
 
Bugün yaşanmakta olan sosyal çöküşten Erdoğan ve AKP ne kadar sorumluysa, karşısında yer alan sistem partileri de bir o kadar sorumludur; havuz medyası ne kadar sorumluysa, muhalefet yapan öteki medya da bir o kadar sorumludur.

Ellerini yıkayanlar temiz değil. Bu işler 15 yılda ortaya çıkmadı. Anladık toplumlar belleksizdir ama kayıtlar var, açıp bakıyoruz. Kimlerin neler söylediğini, neler yazdığını biliyoruz. Aldanmışlar… Yani, biz bir avuç budalanın yazdıklarının, söylediklerinin peşinden gitmiş oluyoruz, öyle mi? 

Şimdi de elleri
yıkadılar, yeni duruma göre mevzilendiler, yeni hikâyeler anlatıyorlar; yeni efendilere biat etmemiz için biz cebinde kredi kartı taşıyan modern köleleri geleceğe hazırlıyorlar.

Dikkat etmek lazım, sesi yüksek çıkanlar, belli dolaşımlar içinde köşeleri tutanlar, hepsi de sistemden iyi beslenen insanlardır ve tek dertleri vardır, o da bu aşağılık düzenin sürmesidir. Erdoğan gider bir başkası gelir, ama bu düzen mutlaka sürmeli… Onlar düzenin bekasını düşünen makul insanlardır.

Şu gerçeği göremiyoruz; mazlumların meselesi, kimin iktidarda olduğu değil, küreselleşen kapitalizmdir. Bu zulmün kimin eliyle sürdürüldüğü çok mu önemli?

Kapitalistler insanlık suçu işliyor ve toplumlar bu suça ya iştirak ediyor, ya da göz yumuyor.
 
Budalalıkta sınır tanımayan insanlığın yaptıklarına ettiklerine ve Dünya’nın ahvaline baktıkça, insanın içini acıtan çıkışsızlığın acı bilgisiyle yüzleşmekten başka çare kalmadığını düşünüyorum; Slavoj Zizek’in söylediği gibi, “Yok olacağız ve yok olmayı hak edeceğiz.”