GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
2 Kasım 2015 Pazartesi

Büyük düşüş sürüyor

Seksen darbesiyle başlayan dönüşüm, karşı devrim olarak adlandırdığımız ve kökleri Cumhuriyet öncesine uzanan islamcı hareketin, Cumhuriyet’in getirdiklerini yok etmesi olarak anlaşılabilir. Parantez kapatma, reklamlar bitti, rövanşı almak, fetret devri bitti ve benzeri söylemler hep bu gerçeği işaret etmiştir. Seksen darbesinin yol açtığı büyük düşüş sürüyor.
Türkiye’nin yeni sosyolojisinin oluşumunda başat unsur Kürt etnisitesi gibi gösterilmekle birlikte asıl unsurun islamcılar olduğu, 1 Kasım seçim sonuçlarıyla daha net bir şekilde ortaya çıkmıştır.

Türkiye’nin yönetilemediği ayan beyan ortada iken ve yönetemeyenin 13 yıldır iktidarda olan AKP olduğu bilinirken, inadına %49 oyla yeniden iktidara gelmesi, seksen darbesiyle başlayan islamcı dönüşümün olağan akışı içinde anlaşılabilir bir durumdur. İslamcı değişim ve dönüşüm hareketinin belki de en büyük aşaması geçildi. Muhtemelen, bundan sonrası da tufandır.
 
‘Kadın gibi yaşamaktansa ölmeyi tercih eden’ bir adamın alıkoyduğu hakemlerin Cumhurbaşkanı’nın özel telefonuyla serbest bırakıldığı bir ülkede yaşamak isteyenlere saygı ve güven duymayan, %51’dir. Katledilen yüzlerce insan bedeni üstünde yükselen oylarla iktidara gelmeyi içine sindirenlerle aynı havayı solumak istemeyen, %51’dir. Yolsuzluk ve hırsızlığın üstünü örtmeyi kabul etmeyen, %51’dir. Bilgi toplumunun getirdikleriyle yaşamak isteyen, %51’dir.

Ne hazindir ki, %49 ile %51’in buluştuğu iler tutar hiçbir yer yok. Buradan tek vatan, tek bayrak, tek millet nasıl çıkar?
 
AKP’nin iktidar yılları boyunca; Bilgi, hurafelerin altında ezildi. Eğitim ve öğretim, ilahiyatçılara teslim edildi. Bilgisizlik, tanrısal yazgıya bağlandı ve yüceltildi. Bilgisizliğin ve eğitimsizliğin yol açtığı bütün felaketler Allah’tan bilinir oldu. Hukuksuzluk kabul edilebilir bir durum oldu. Yolsuzluk umursanmaz oldu. Baskı ve şiddet olağanlaştı. Yoksullar ve işsizler hibe ile yaşar oldu.

Sonuç itibarıyla, bütün bu olan bitenin ardından, iki Türkiye ortaya çıktı ve ikisi birbirini artık hiç mi hiç anlamıyor ve giderek birbirine yabancılaşıyor.
 
AKP sonunda başardı; bu bir seçim zaferi değil, ikiye bölünmüş Türkiye’nin teyidir. Ortaya çıkan koşullar gösteriyor ki ne onlar bizim ülkemizde yaşamak istiyorlar ne biz onların… Bizim ülkemiz, onların ülkesine hiç benzemiyor.

Ve bir seçim düşünün, sonuçlarına öteki Türkiye’den kimse saygı duymuyor. Ülkeyi yönetenlerin dürüst olduğuna öteki Türkiye’den kimse inanmıyor.

AKP, %50 dolayında oy alarak iktidara gelen ilk sağ parti değildir; fakat ülkeyi derin bir yarılmayla bölen ilk siyasal iktidardır.
 
Türkiye’de muhalefet sorunu var mı? Bunu anlamak için önce yeni sosyolojinin nasıl oluştuğunu iyi kavramak gerekir. Bir taraf laik ve modern Cumhuriyet fikrinin getirdiği normları esas alırken, diğer taraf İslami normları kabul ediyor. Bu koşullarda, Türkiye partisi olmanın kriteri nedir? Hangi Türkiye’nin sosyopolitik gerçekleri esas alınacak?

Değişim ve dönüşümün ülkeyi getirdiği yerde ortaya çıkan yapısal sorunlar artık farklı düşünmeyi gerektiriyor. Sosyal demokratların, liberallerin ve solun bir an önce birlikte düşünmeyi öğrenmesi gerekiyor. Bunun yolu da “ortak program” fikrinden geçiyor.

Evet, Türkiye üstüne yeniden düşünmenin zamanı geldi geçiyor; referansları islam olmayan bir düşünce biçiminde buluşanların birlikte konuşması gerekiyor.
 
%49’a rağmen Türkiye’ye istikrar gelmeyecek. Ülkeyi çok çetin sorunlar bekliyor. AKP’nin bakış açısında, sorunların üstesinden gelecek çözümler yok. İçeride, sanayi yatırımları on yıldır neredeyse durdu, ekonomide aşılması çok güç sorunlar var; Dışarıda, Ortadoğu’da oluşan yeni dengelerin altında kalan bir Türkiye var…

Bu seçimlerde AKP’ye oy veren %49 iyi yapmadı. Bu seçim telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir. Batı basını, seçimleri, “Türkiye’de ‘yeni sultan’ seçimleri kazandı”, başlığıyla haber yaptı.
AKP’nin kazandığı zaferin, korkarım bir Pirus zaferinden fazlası yok.