GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Engin ÖNEN
YAZARLAR
7 Eylül 2023 Perşembe

Yeni bir sorun daha: Ev sahibi - kiracı krizi!

Sanki az derdimiz var gibi, sürekli yenileri ekleniyor. Saray ekonominin ve hayatın gerçeklerine inat karar ve uygulamaları ile ülkenin sorunlarını her geçen gün artırmaktadır.

Ekonomi bilimi yerine, Nas esastır deyince, mali piyasalar çok ciddi kriz yaşadı. Ekonominin gerçeği faizi artırmayı gerektiriyordu, çünkü enflasyon yükseliyordu. Ama tersi yapıldı. Bunun kamu maliyesine yükü bir hayli ağır oldu ve dolayısıyla başta emekli aylıkları olmak üzere geniş kesimler için daha da yoksullaşmayı beraberinde getirdi.

Hem piyasa ekonomisi uygulayıp hem piyasaya akıl dışı çok sayıda müdahale, çözüm yerine hep soruna neden oldu.

Enflasyonla mücadelede TÜİK hesap hileleri yetmeyince, bazı fiyat artışlarına sınırlamalar önlem olarak düşünüldü. Bunlardan biri apartman ve site aidatları ile konut kiralarının artışının %25 ile sınırlanması idi.

Apartman ve sitenin temel giderleri nelerdir? Personel, elektrik, asansör bakımı, tadilat vs. Peki bunların yıllık fiyat artışları %25’in kat ve kat üzerinde olduğu halde, apartman ve site yöneticileri nasıl bu artışla bu maliyetleri karşılayacaklar?

Ekonomi ve hayatın gerçeklerinden uzak diğer bir karar da konut yıllık kira artışının %25 ile sınırlanması. Buna kiracı açısından bakınca olumlu bir karar olarak görebilirsiniz ama bunun sosyal maliyetini de düşünmek gerekmez miydi?

Daha önce iyi kötü işleyen bir sistem vardı. TÜİK aylık enflasyon hesabını yapınca, o ayki kira artış oranını da açıklıyordu. Bu tarafları tam olarak ikna etmese de yine de ağırlıklı olarak makul bulunuyor ve anlaşmazlık oranı çok da yüksek olmuyordu.

Konut sahiplerinin önemli bir kısmı için, kira geliri geçim kaynağı veya refahını artırmaya yönelik olduğu için, bu yıllık %25’lik artış oranı tatminkâr bulunmadı. Anlaşamayan ve uzlaşamayan ev sahiplerinin büyük bölümü ya evini satma veya mahkemeye başvurma yolunu seçmektedir.

Bu durum mahkemelere o kadar ağır bir yük getirdi ki, Saray yeni bir önlem almak zorunda kaldı. Eylülden itibaren geçerli olacak yeni düzenlemeye göre, kira anlaşmazlıklarını önce Arabuluculuk kurumu ele alacak ve yine de anlaşma sağlanamazsa, o zaman mahkemeye başvuru hakkı doğacak. Zaten anlaşamamış olan kiracı ile ev sahibini arabulucu nasıl ikna edecek ki…

Kira artışı oranı ile kira miktarının piyasa şartlarının çok altında kaldığını düşünen ev sahiplerinin mahkeme başvurusu o kadar artmış ki, bugün başvursanız en yakın bir yıl sonra ilk duruşma için gün veriliyor. Şimdi Arabulucu düzenlemesi ile bu süre daha da uzayacak. Yani kira artış güncellemesi için mahkemeye başvurduğunuzda hakim karşısına bir buçuk yıldan önce çıkma şansınız yok gibi. Daha sonra bilirkişi incelemesi, itirazlar falan, bu iş yılları alacak.

Mahkemeler zaten ağır yük altında ve adalet dağıtımı makul sürenin çok üzerinde gerçekleşiyor. Şimdi bir de böyle kitlesel bir yük ile karşı karşıya kaldılar. Bu genel olarak Adalet kurumunu daha da hantallaştıracak bir sonuçtur. Çünkü gecikmiş adalet, adalet değildir.

Kira artış oranlarına enflasyon ve piyasa koşulları dikkate alınmadan yapılan bu müdahalenin neden olduğu bir sorun Adalet kurumunu yavaşlatması olmuştur. En az bunun kadar diğer önemli bir sorun da işin sosyal boyutudur. Yani ev sahipleri ile kiracılar arasında hiç olmadığı kadar gerilime neden olmasıdır.

Bunca sosyal sorun ve gerilim varken, buna bir yenisi daha eklenmiş oldu.