GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Engin ÖNEN
YAZARLAR
21 Ağustos 2023 Pazartesi

Ayrımcılık mekanı olarak plajlar...

Her yıl pahalı restoranları ve ünlüleri ile magazin konusu olan Çeşme ve Alaçatı, bu yıl plajları ile de gündemdeydi. Özellikle yıllardır halka açık olan koyların kiralanıp, ticari alanlara dönüşmesi ve dolayısıyla halka kapatılması çeşitli tepkilere ve protestolara neden oldu.

Bu uygulamayı protesto etmek için Yunan Adalarındaki plajlarda başlayan havlu serme eylemleri, bir anda Çeşme’de de gerçekleşti. Özellikle bu yıl tartışmaların odağında yer alan Ovacık bölgesindeki Gücücek plajı hem sivil itaatsizlik hem de hukuksal mücadelelere yol açtı.

Gücücek Koyunda havlusu ile protestoya katılanların görüntüleri de bir hayli ilginçti. Para ödeyip buraya girip şezlongunda uzananlar, protestoculara adeta yaratıklar gibi bakıyordu. Bunlar da nereden çıktı bakışlarıydı bu. Çünkü onlar zaten herkesle birlikte olmamak için bu parayı ödüyorlardı. Yani ayrıcalık satın almışlardı.

Mekanların soylulaştırılması olarak da tarif edilen bu uygulama hem oteller, hem restoranlar, evler ve hem de plajlar için geçerliydi. Pahalı olması daha çok kar etmek anlamına geldiği kadar, ayrıcalık talep edenlerin bu yüksek ücretleri ödeyemeyenlerle bir arada olmama talebi anlamına geliyor. Yani pahalılık hem işletme sahibinin tercihi hem de müşterinin.

Bu durum bir bakıma sınıfsal bir karakter taşımaktadır ama onunla da sınırlı kalmadığını Çeşme’deki bir başka plaj (daha doğrusu beach) olayında gördük. Zaten ücretli hale gelip halka kapatılan yerler artık plaj olarak değil de beach olarak anılıyor ve böyle adlandırılıyor.

Genç bir kadının Objektif Çeşme sitesinde anlatımını dinledim. Özetle şöyle diyor: “Aradığımızda yer olmadığı söylendi. Araya bazı kişileri sokarak torpille yer ayırttık. Ancak kapıya gittiğimizde yine (yer yok) yanıtını aldık. Nasıl olur deyip, bize aracılık yapan kişiyi aradık tekrar ama ne yaparsak yapalım girmeyi başaramadık. Bu arada çok sayıda turist hiçbir şey demeden içeriye giriyordu biz bu mücadeleyi verirken. Kapıdaki görevliye son bir kez daha sorup işin aslını öğrenmek istedik. (Beach için kilolarınız biraz fazla değil mi?) demez mi?”

Gerçekten de dehşet verici bir örnek. Para ilk eleme ama o da yetmiyor, vücut ölçüleriniz de eleme ölçütü haline geliveriyor bir anda.

Evet, liberal belediyeciler, kent yöneticileri işte size “marka kent”. Kamucu politikaları terk edip, şehirleri ve mekanları piyasaya endeksli hale getirince böyle oluyor işte. Ne güzel değil mi, sermaye geliyor, piyasa canlanıyor.

Kentlerdeki kamusal alanları daraltan bu neo liberal akımın peşinden sadece Saray gitmiyor tabii ki, zaman zaman Sarayın temsilcileri aynı projenin heyecanını duyan kent yöneticilerimiz de kente ve kentsel mekanlara aynı gözle bakıyorlar ne yazık ki. Her ne kadar tepki yükselince yarım ağızla farklı bir şeyler söyleseler de.