GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Engin ÖNEN
YAZARLAR
3 Ağustos 2023 Perşembe

Politikasız politikacılık!

Politika, yüzlerce yıldır hep olumsuz anlamlarla yüklenmiş bir kavram. Hatta gündelik dilde, birinden çok politik biri diye söz edildiğinde, o kişinin hiç de iyi biri olmadığı ifade edilir. İkiyüzlü, duruma göre davranan ve güvenilmez biridir kastedilen.

Hatta bazıları bunu biraz daha zorlayarak, politika kavramının “poli”, yani “çok” kökünden türediğini bile iddia ederek, biraz da doğası gereği politikanın böyle bir yapısı/iki yüzlü olduğunu bile iddia ederler. Oysa ki politika kavramının etimolojik olarak türediği kök, “poli” değil, “polis”dir. Yani şehir devleti ve ona ait faaliyetleri içerir.

Şehir, ülke ve topluluk ile ilgili her şeyi içeren politika kavramı, neden bu kadar itibar kaybetmiştir? Aslında yeni de değil, yüzyıllardır bu böyledir. Hatta Yunanlı filozof Platon, buna epey kafa yormuş biri olarak, politikacıların ideal durumunu şöyle tarif etmiştir: “Politikacının ailesi ve özel mülkü olmamalıdır.” Bu görüşü ile düşünce tarihinde aile ve özel mülkiyeti, en azından politikacı sınıf için de olsa ret eden kişi olarak geçmiştir.

Platon, şehri ve ülkeyi yönetenlerin aileleri ve özel mülkleri olduğu sürece kayırma ve yolsuzluğun önlenemeyeceği görüşündedir. Bu nedenle çözümü aile ve özel mülkiyeti ret etmekte bulmuştur.

Şehir, ülke ve toplum yönetimi farklı tarihsel dönemlerde farklı yöntemlerle gerçekleşmiştir. Monarşi, oligarşi ve demokrasi bu süreçte ortaya çıkan yönetme sistemleridir. Politikacılık bir uğraşı ve meslek olarak ise doğaldır ki, en çok demokrasi içinde var olagelmiştir.

Demokrasi yapısı gereği, yönetme işi ile uğraşan ve bunu meslek haline getirenlerin halkla ilişkilerinde ve yönetme biçimlerinde zafiyetleri de içinde barındırır. Yolsuzluk ve himaye ilk akla gelen zafiyetlerdir.

Her ne kadar demokrasi, halkın yönetimi olarak tarif edilse de, temsil ve katılımcılık sorunları nedeniyle yöneten yine de politikacılar olmaktadır. Halkın onların aldığı kararlar üzerindeki etkileri ise, ülkelerin demokrasi düzeyleri ile ilgili bir durumdur.

Politika, şehir, ülke ve toplumu yönetme faaliyeti, politikacı terimi ise bu faaliyeti yürüten ve buna talip olanları tarif eder. Hal böyle olunca politikacıdan beklenen şey, şehir, ülke ve toplum sorunları hakkında faaliyet yürütmesidir. Ama politikacılık, profesyonel bir mesleğe veya etkinliğe dönüşünce, kendi başına amaç haline de gelebiliyor. Biraz daha açmaya çalışalım, şehirde, ülkede ve partide yönetici olmak hırsı ve mücadelesi çoğu zaman, politikanın ifade ettiği içerikten uzaklaşma ve yabancılaşmayı da berberinde getirebiliyor.

Profesyonel politikacılar içinde şehir, ülke ve toplum sorunlarından bir haber olanların hiç de az olmadığını düşündüğümüzde bu gerçek daha iyi anlaşılabilir.

Şu anda ana muhalefet CHP’de yoğun bir politikacı faaliyeti bulunmaktadır. Ama bundan ne kadar politik bir mücadele olarak söz edebiliriz? Kılıçdaroğlu ile devam diyenler ile o gitsin, İmamoğlu gelsin diyenler arasında politik bir mücadele görüyor musunuz?

Yani yolsuzluklar, yoksulluk, servet transferleri, çevre sorunları, laiklik sorunu, insan hakları, düşünce özgürlüğü gibi konular politikanın en güncel ve temel sorunları değil mi? Eğer öyleyse, iki kampa ayrılmış bu politikacıların birbirleriyle mücadeleleri bu sorunlara ilişkin farklı bakış açılarından mı kaynaklanmaktadır? Farklı politikaları dile getirerek mi mücadele ediyorlar, yoksa politikasız bir politik mücadele mi söz konusu olan?