GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
21 Haziran 2011 Salı

Ulusalcı, Kemalist, Atatürkçü kadrolar…

Ekseni kayan CHP’de, Atatürkçü, Kemalist, Ulusalcı kadrolar geri dönecek ve kayan ekseni yerine oturtacak…
 
AKP’nin dış politikada geleneksel çizgiden ayrılması üzerine yapılan ‘eksen kayması’ suçlamasının, CHP’nin yeni siyaset anlayışına yakıştırılması çok ucuz kaçtı.
 
Ulusalcı Kemalist olmak, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini savunmak ve ulusal değerlerine sahip çıkmak ise, bunu bir ideolojiye hapsetmek çok yanlış.
 
Atatürkçülüğü, Kemalizmi bir ideoloji olarak benimseyenler, İzmir İktisat Kongresinin tutanaklarına bir göz atsalar iyi olur. Atatürk, kapitalizm karşıtı bir ideoloji oluşturmadı.  
Kurtuluş Savaşında Lenin’in Anadolu’ya uzanan yardım eli, genç Cumhuriyet’in sosyalist sistemi tercih etmesine yetmedi. Türkiye, kapitalist sistem içinde yerini aldı.
Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren, mülkiyet ilişkilerini kapitalist batı normlarına göre düzenledi.
Karma ekonomiye, sermaye birikimi yetersiz kaldığı için kapitalizmin devlet eliyle güçlendirilmesini amaçlayan bir model olmaktan öte anlam yüklemek, yanlış olur.
 
Ulusalcılık, kapitalistlerin -o dönem için- savunduğu ulus devlete dayalı yapılanmaya uygun düştüğünden, yükselen bir değer olarak benimsenmişti; çökmekte olan emperyal yapıların yerini ulus devletler alıyordu.
Bugün kapitalizmin geldiği yeni aşamada, uluslararası sistem, ulus devletleri küresel yapılanma ile uyumlu hale getirmek istiyor.
100 yıl önce kapitalist Batı ile el sıkışan ve değişimi yakalayıp “yeni dünya düzeni”ne dahil olan Türkiye; bugün benzer bir durum ile karşı karşıyadır.
 
Burada, Kemalistlerin ulusalcı ideolojisini konuşacaksak, açıklığa kavuşturulması gereken bir durum var.
Kapitalist sisteme karşı iseler, Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren olanı biteni nasıl açıklıyorlar?
Kapitalist sisteme karşı iseler, CHP programında yer alan piyasa ekonomisini nasıl izah edecekler?
Kapitalizme karşı iseler; yerine nasıl bir sistem, bir dünya düzeni önerdiklerini; üretim ilişkilerini, mülkiyet sorununu nasıl çözdüklerini açıklamaları gerekir.
 
Batılılaşmak ve çağdaş uygarlık, kapitalizme rağmen ulaşılabilir hedefler değildir. Uygarlık ve kültür, 500 yıldır dünyaya egemen olan kapitalist sistemin normlarına göre oluşuyor ve yapısal olarak mülkiyete dayalıdır.  
Aydınlanma projesi, rasyonel aklın ve pozitivist düşüncenin açtığı yoldan ilerlemek ise; bilin ki, mülkiyetin ve kapitalist üretim ilişkilerinin açtığı güvenli (!) yollardan ilerleyerek aydınlanıyoruz…
 
Cumhuriyet devrimi, Batılılaşma ve Aydınlanmayı hedef gösterirken, kapitalist sistem dışında yeni bir dünya düzeni öngörmemişti.
Hal böyle iken, kopan bu gürültü ne anlama geliyor? Ben söyleyeyim;
İktidar zümresine tutunmak için ellerlinde ne varsa masaya sürüyorlar. Kaybetmenin telaşı içindeler.
 
Sosyal demokratların başlatmak istedikleri demokrasi ve özgürlük dönemi, Kemalistlerin zoruna gidiyor. Çünkü, onlar için demokrasi ve özgürlük sadece uzaktan kulağa hoş geldiği zaman makuldür.
 
Türkiye’de tolerans ve uzlaşma dönemini başlatacak adımlar atılmazsa; doğuda Kürt milliyetçilerinin, batıda da ulusalcıların hakim olduğu ikili bir yapı çıkar ortaya.
Tolerans ve uzlaşma olmazsa, kamusal alanda din normlarını savunanlar ile laisiteyi savunanlar birbirine girer.
Bireyi temel alan insan haklarına dayalı devlet anlayışını savunan sosyal demokratlara ve yükselen sosyal demokrasi fikrine karşı çıkmadan önce, yüz kere düşünmek lazım.