GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
8 Haziran 2011 Çarşamba

Quo Vadis Türkiye!..

Türkiye giderek yönetilebilir ülke olmaktan uzaklaşıyor… Belki de uzaklaştırılıyor.
Türklerin Cumhuriyet projesi ve Aydınlanma fikri rafa kalkmış gibi…
Ülkenin uluslararası sistemdeki yeri dünya ölçeğinde sorgulanıyor.
Genel seçimlere giderken ülkenin içinden geçtiği koşullar gerçekten kaygı verici:
 
Kürt milliyetçileri, Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Hükümeti açık açık tehdit ediyor.
Dış politikadaki yeni arayışlar ve yönelişler, uluslararası planda ülkeyi tartışmalı bir konuma taşıdı. AB ile ilişkiler belirsiz.
Cari açık iş dünyasını endişelendiriyor. Bankacılık sistemi baskı altında. İş dünyası ve finans çevreleri kaygılarını dile getirmeye çekiniyor.
Bilişim alanında, Türkiye sadece tüketici konumunda. Gerek yazılım gerekse teknoloji üretiminde varlık gösteremiyoruz.
Kamusal alan çok sorunlu. Ayrıştırmaya dayalı siyaset üniter yapıyı sarstı. Kamusal alanda yaşam nasıl düzenlenecek bilinmiyor.
İktidara ortak olan cemaatlerin, kamusal yaşamı din esaslarına göre düzenlemek konusundaki kararlılığı kimsenin meçhulü değil.
Belli belirsiz bıyıklı adamlar ve başı iki kere örtülü kadınlar, sadece kendileri için bir Türkiye tasarlıyorlar.
Yeni anayasa yapılması bir zaruret; ne var ki, yöntem ve ilkeler tartışılamıyor. Toplumsal mutabakatın koşullarını oluşturmak için iyi bir fırsat olan seçim dönemi, abuk sabuk seçim propagandalarıyla harcanmış durumda.
İşsizlik ve yoksulluk, sosyal patlama sınırlarına vardı varacak…
Öğrenciler, yüksek öğrenim giriş sınavlarını adil biçimde yapamayacak kadar taraflı yönetim karşısında çaresiz.
Emekliler gerçekten mutsuz.
Toplumsal dayanışma çökmüş durumda.
 
13 Haziran sabahına uyanan halk, ülkeyi kuşatan yakıcı sorunlarla yüzleşeceği bir dönemin başladığını görecek:
Kürtlerin savurduğu tehditler masaya sürülmüş olacak…
Demokratik özerkliğin ne anlama geldiği konuşulacak. “Demokratik özerklik olmazsa, doğuda demokratik, batıda otoriter yönetimler oluşur..” uyarısı tartışılacak.
Ekonomide kemer sıkma dönemi için geri sayım başlamış olacak.
İşadamları, “katlanacakları sonuçları” kara düşünmeye başlayacaklar…
İşsizler, hayatlarında pek bir şey değişmeyeceğini anlamaya başlayacaklar.
Öğrenciler, YÖK ile kaldıkları yerden devam edeceklerini görecekler.
Yoksullar ve emekliler, açlık sınırında olmadıkları için şükredecekler…
Anayasa tartışmaları ülke gündemine oturacak…
Uluslararası alanda, İsrail ve Ortadoğu ilişkileri nedeniyle Türkiye’nin başı ağrıyacak.
Sıcak para, ekonomi için tehdit oluşturmaya başlayacak.
Yargı ile siyasal iktidar ilişkilerindeki teklifsizlik ayyuka çıkacak…
Tek boyutlu bir toplum oluşturmak için en büyük hamle başlatılacak.
Demokrasi, özgürlük ve insan haklarının İslamcılar ve Kürt milliyetçiler için aslında ne ifade ettiğini toplum acı tecrübelerle öğrenmeye başlayacak…
 
Seçimlerden çıkması muhtemel sonuçlar ve bu sonuçların siyasal, sosyal ve ekonomik sorunlara olası etkileri şimdiden kaygı uyandırıyor.
İnsan sormadan edemiyor: “Türkiye nereye gidiyor?”