GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
18 Mayıs 2011 Çarşamba

Siyaset ve eleştiri

Kötü yönetilen ülkelerin yurttaşları, kendi işleriyle uğraşmak yerine, kendilerini siyasetçilerin yerine koyup memleketi yönetirler…
Her şeyin genellikle kötü yapıldığı ülkemizde de halkın tavrı böyledir. “Ne olacak bu memleketin hali!” muhabbetleri hiç bitmeyecekmiş gibi sürer gider. Her köşe başında siyaset konuşulur, eleştiri yapılır.
Köy kahvelerinden beş yıldızlı otel lobilerine kadar ülke sathında yapılan siyaset ve siyasal eleştiri sarmalında fikir ve görüşler uçuşur.
Gayretkeş siyaset meraklılarının ve siyaset erbabının siyaset niyetine söz israfına karşın, siyaset-eleştiri sarmalından çözüm çıkmaz, aksine sorunlar kronikleşir.
 
Türkiye’nin çözüm bekleyen çok fazla sorunu var. Gelgelelim ülkeyi yönetenler bu sorunları çözmek yerine, halka bu sorunlarla birlikte yaşamayı öğretirler. Kaldı ki, yurttaş şikayet edecek olsa muhatap bulamaz. Bulsa, sonuç alamaz.
Elde var eleştiri…
Ne ki, dövercesine eleştiren insanımız, salt ruhuna iyi geldiği için eleştiri yapıyor ve eleştirmenin verdiği tatmin duygusunu yaşamakla yetiniyor.
 
12 Eylül darbe yönetiminin etkisiyle kitle örgütlerine sırt çeviren toplum, siyasal iktidarlar karşısında yalnızlaştı. Örgütsüz toplumda eleştiri kişiselleşti. Halkın gücü, dört yılda bir oy vermekle sınırlandı.
Toplumsal gelişme, ekonomik gelişmenin gerisine itildi.
12 Eylül ürünü yeni toplum etkisizleşirken, eylemsizliğin doğal sonucu, diline vurmaya başladı. O kadar ki, eleştiri ile gevezelik birbirine karıştı.
Eylemsiz toplumda eleştirinin etkisi çok sınırlı olduğundan, insanların oturduğu yerden konuşması, iktidar zümresi tarafından memnuniyetle karşılandı.
 
Eleştiri ve itiraz birlikte kullanıldığında, özellikle muhalefette çok iyi iş yapıyor. Bilgiye dayanmayan eleştiri yapmanın en kolay yolu, salt itiraza dayalı eleştiri yapmak. Okumayı sevmeyen toplumda anlaşılır bir durum bu.
 
Eleştiri çözüm odaklı değil. Siyaset çözüm üretmiyor. Toplum sorunlarla boğuşmaktan önünü göremiyor. Sürgit çözümsüz kalan sorunlar ancak sosyal patlamalara yol açtığında çözüm üretmek akla geliyor.
Bu, Türkiye’nin rutinidir. Politikasızlık ve palyatif çözümler, Türk siyasal yaşamının klasiği olmuştur.
 
Türkiye’de eleştiri ve siyaset, orta ve uzun vadede çözüm önermekten ziyade, kısa vadeli düşünmeyi tercih eder ve günü kurtarmak, yangın söndürmek gibi günübirlik işlerle uğraşır. Bilgiye dayalı, çözüm odaklı eleştiri ve uzun soluklu siyaset yapılmaz. Her şey günlük yaşanır. Eleştiri, anlık tepkidir.
 
“Türkiye’yi nasıl bir gelecek bekliyor?” “Biz nasıl bir ülkede yaşamak istiyoruz?” “Uluslararası sistem Türkiye’den ne talep ediyor, Türkiye sistemden ne talep ediyor?” Bu ve benzeri soruların muhtemel yanıtlarını tartışmadıkça ve bu tartışmaların metodolojisini oluşturmadıkça, toplum yararını gözeten siyasal eleştiri yapmak çok zor.
Bu yüzden, çoğunlukla, günlük sıkıntılara dair yakınma ile eleştiri arası bir şeyler söylemekle yetiniyoruz.
Böyle siyasete, böyle eleştiri…