GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
2 Mayıs 2011 Pazartesi

Korkularımızdan geriye kalan…

Hepimizi korkularımız yönetiyor. Hayatlarımız büyük ölçüde korkularımızın eseri...
Evrende değil bir nokta olmak, virgül bile değiliz ama;
Tanrısal veya rastlantısal, kendi irademiz dışında evrende varız.
 
Korkuyoruz, bilmediğimiz her şeyden korkuyoruz:
Bu yüzden, doğayı kontrol etmek için bilim yapıyoruz.
Bir yaratan edinmek, tapınaklar kurup tapınmak bu yüzdendir.
Korkularımızı yenmek… Ölüme teslim olmamak…
Her şeyin bitimli olduğu evrende, insanın kalıcılık arzusu çok naif...
Sadece nihilistler ve ateistler korkularına teslim olarak, bilinmeyenin korkusu ile baş etmeyi başarmışlar. Onun bedeli de hayli ağır; faciayı kabulleniş ve katlanış. Bunları bilerek yaşamak yürek ister. Yitik yaşantılarının peşinde bir avuç Amok koşucusu…
 
Korkularımız, yeryüzünde duruşumuzu ve insanlık değerlerimizi belirleyen koşulların oluşumunda önemli bir etken.
Önce doğa güçlerine sığındık “pagan” dinlerimiz oldu; totemden, fetişlerden medet umduk…
Büyücülük yaparken bilim yapmayı öğrendik; akıl sır erdiremediğimiz doğanın gücünü keşfetmeye başlayınca, doğa üstü güçlere tapınmayı akıl ettik. Güç görünmez olmalı…
Korkuları yenmek için sığınılacak gücün ulaşılmaz ve görünmez olması, elbette çok insanca bir yaklaşım...
İnsan zekasının gelişmesi, soyutlama yeteneğine bağlı olduğundan; soyutlama yeteneği geliştikçe, anlam da ifadesini sembollerde bulmaya başladı. Yani, “temsil”, insan yaşamına anlam katan kavram olarak insanlık değerlerimizin ifade biçimi oldu.
Doğaldır, soyut düşünce ve “temsil”e yüklenen anlam, insanı evrenin ruhu olan göklerdeki Tanrı ile buluşturdu.
 
Korkularımızın peşinden giderken bulup sığındığımız Tanrı ile ilişkilerimiz, yalın “insan-tanrı” ilişkisi olarak kalabilseydi, kuşkusuz hayat daha çekilir olacaktı.
Gelin görün ki, insanlığın en büyük trajedisine musallat olan “yeryüzü tanrıları”, insanlığın rahat bir nefes almasına izin vermediler.
Korkularımızın bizi yönettiğini keşfeden muktedirler, Tanrı ile insan arasına girip, Tanrı’ya atfedilen gücü kendilerine transfer ettiler. Bizi korkularımızdan yakaladılar ve üstümüzde iktidar kurdular. Tanrı yetkisi ile toplumları yönetmeyi öğrendiler.
“İlk günah” ile başlayan teslimiyet, yeryüzünü muktedirlere altın tepside sundu.
 
Bugün dünyayı yöneten kapitalistler, son beşyüz yılın “yeryüzü tanrıları”dır. Artık korkularımız kurumsaldır. Sistem korkularımızın ilacıdır…
Aç kalmak! Evsiz kalmak! İşsiz kalmak! Parasız kalmak! Gelecek kaygısı! Karakol! Mahkeme! Devlet! İşe geç kalmak! Okula geç kalmak! Sınav! Harcamalar! Kira! Borç! Taksit! Haciz! Amir! Patron! Kaybetmek!..
Ve daha nice korku, Demokles’in kılıcı gibi, tepemizde sallanıyor. En naif, en doğal, en insanca korkularımızın yerini almıştır, yeryüzü tanrılarının içimize saldığı korkular. Biz buna sistem diyoruz. Ve bu sistemin korkularımıza iyi geleceğine inanıyoruz.
 
Korkularımızdan geriye kalan, işgal altındaki hayatlarımız olmakla birlikte, biz bu işgal sürsün diye, en iyi işgalciyi seçmek amacıyla ‘seçim’ bile yapıyoruz.
12 Haziran’da yine böyle bir seçim yapacağız. Hepimize hayırlı olsun!