GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
21 Mayıs 2011 Cumartesi

Demokrasi ve özgürlük üzerine

Bir yanda, ülkeye demokrasi ve özgürlük getirdiğini söyleyen iktidar partisi; diğer yanda, demokrasi ve özgürlük dönemini başlatacağını söyleyen ana muhalefet partisi… Siyasetin bütün yolları demokrasi ve özgürlüğe çıkıyor. Hayırdır inşallah!..
 
Demokrasi ve özgürlüğün geniş kitleler tarafından talep edildiğine dair bir rivayet var. Siyasetçiler böyle bir talep olduğunu söylüyorlar...
Bence, tam aksine, toplumda bu tür talepleri dile getirenler azınlıktadır. Gerçekten demokrasi ve özgürlük isteyenler 12 Eylül 1980’de cevabını aldı.
Hal böyle ise, siyasetçiler durduk yerde mi demokrasi ve özgürlük havarisi kesildiler? Elbette, hayır.
 
Türkiye’de bu taleplerin siyasetçiler tarafından dile getirilişi, 12 Eylül darbesinin hazırladığı siyasal koşulların sonucudur. Küresel düzene uyum politikaları.
Demokrasi ve insan hakları, yeni dünya düzeninin önemli argümanlarındandır. Demokrasi ile hiç işi olmayan siyasetçiler bu yeni durum karşısında, apar topar demokrat olmuşlar ve insan haklarını savunur gibi yapmak zorunda kalmışlardır.
Uluslararası sistemin neden demokrasi, özgürlükler, insan hakları ve sivil toplumu öne çıkardığına, ayrı bir yazı konusu olduğundan, değinmiyorum. Ama samimiyetleri çok su götürür.
 
Su götürmeyen gerçek, Türkiye’de islami bir sosyal düzen kurmak isteyen islamcılar, demokrasi ve özgürlük talepleri ile islama uygun sosyal yaşam taleplerini özdeşleştirmek yoluna gittiler. İslami değerlerin toplumsal yaşamı belirlediği ölçüde, ‘memlekette demokrasi ve özgürlük var’ bir durum çıktı ortaya.
 
Kürt milliyetçileri ise, demokrasi ve özgürlüğün kendileri için icat edildiği fikri sabitinden bir türlü kurtulamadıklarından, Batı desteğinde saçmalamaya devam ediyorlar.
 
Ancak, her iki gurubun da ortak özelliği, demokrasi ve özgürlüğü sadece kendileri için istiyor olmalardır. Egoizm sınır tanımıyor.
Gurupların hak ve çıkarlarına dayalı yönetim biçiminde, ‘herkes için demokrasi ve özgürlük’ olamıyor. Kişinin hak ve özgürlükleri temel alınmadığı sürece, gerçek demokrasi ve özgürlük ortamından söz etmek mümkün değil.
 
Politikacılar, demokrasi ve özgürlük istiyor… İslamcılar, demokrasi ve özgürlük istiyor… Kürtler, demokrasi ve özgürlük istiyor…
Gelgelelim, memlekete ne demokrasinin geldiği var ne de özgürlüğün… Aksine, ülkenin ufku gün be gün kararıyor.
 
Gerçek şu ki, inançlarımızla aklını bozanlar, din gurupları üzerinden siyaset yapanlar, sadece kendileri gibi olanlar için demokrasi istiyorlar.
Din dogmalarına dayalı demokrasi olmuyor, olamıyor; özgürlük hiç olmuyor. Batı bunu denedi. O dönem tarihe Ortaçağ olarak geçti.
 
Toplum refah üretmeyince, bir yönetim biçimi olarak demokrasi kök salmıyor.
İnsan kendini aşmayınca özgürlük olmuyor.
Zaten, Tanrı tarafından verilmiş yanıtlar ve buyruklar hayatımıza yön verecekse, demokrasi ve özgürlüğe neden ihtiyacımız olsun ki!..
Mahallenin imamı bize yeter de artar bile…