GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
11 Ekim 2009 Pazar

Sayın Başbakan, kendin yat kuluçkaya!

Şöyle olsaydı, yani ben gayet neşeli/şen/şakrak bir günümde olsaydım ve kocamla baş başa salonda uzun otururken, televizyondan Başbakan Erdoğan ulusa sesleniyor olsaydı ve yine, bir kez daha, biz kadınlardan ’“üç çocuk doğurmalarını’” isteseydi’…’¶
Ve ben de Cemal’’a dönüp en cilveli/en baştan çıkarıcı sesimle ’“Hadi kocacığım, vatan bizden görev bekliyor; şu ikiyi üç yapalım artık. Koskoca Başbakan’’ı mı kıracağız?’” deseydim’…
Demedim.
Ama Başbakan bugün yine dedi.
Bugün yine, her aileden ’“üç çocuk yapmasını’” istedi. ’“Mevcut durumumuzu ancak üç çocukla koruyabiliriz. İki bile yetmez, gerileriz’” dedi.
İsteyenin yüzü kara, vermeyen zenci.
Ben de bir zenci olarak bunları yazıyorum işte’… En cilveli zenci halimle’…
 
Sayın Başbakan(ım),
 
Gözlerinizi bugün yine yatak odalarımıza devirmişsiniz/çevirmişsiniz.
Çiftleşmemizi, nüfus artışına katkıda bulunmamızı istemişsiniz.
’“Doğurun’” diye buyurmuşsunuz.
Hay hay sayın Başbakan(ım).
Dediğim gibi, sizi mi kıracağız?
Şahsım adına bugünden itibaren çalışmaya başlıyorum. Üstelik elimi çabuk tutmam gerektiğinin de farkındayım, zira menopozun eşiğindeyim.
Tuttu tuttu! Tutmazsa 2 çocukta kalmış, ’“yükselme hamlenize ket vurmuş’” hayırsız vatandaşlarınızdan biri olarak, size karşı ezik olacağımın farkındayım.
 
Bir yandan sizin arzunuzu yerinize getirme iştahı içindeyken, öte yandan da kimi soruların beynimi kurcalamasına da engel olamıyorum ama sayın Başbakan(ım).
Siz ’“illa da 3 çocuk’” dedikçe, gözümün önüne geliveren ’“evsiz, bakımsız, tinerci, kapkaççı, mendilci, çaresiz’” çocuk görüntülerini kovamıyorum mesela.
’“Keşke doğmasalardı’” demeye dilim varmıyor ama ’“Keşke doğmasalardı, çünkü her çocuk dünyaya bereketiyle gelmiyor’” diyorum.
 
Kahrolası dilime gem vuramazken; bir yandan da size hak veriyorum ama.
Yaşlı nüfus ve genç nüfusun azalması, bugün pek çok ülkede ciddi bir sorun.  Hollanda’’da hiç görmediğim kadar yaşlı görüp hayretler içinde kalmıştım taa yıllar önce hem de. Gerçi bizim beli bükük, kavruk ihtiyarlarımıza hiç benzemiyorlardı, bisikletle falan geziyorlardı ama sonuçta saçları bembeyazdı.
 
Sadece Hollanda değil elbet. Onların Başbakanları da ’“üçleyin’” deyip halkı gaza getiriyor mu bilmiyorum ama, Hollanda gibi pek çok Avrupa ülkesi, genç nüfusu artırmak için sürekli konuşuyor, yeni politikalar üretiyorlar.
Bizde de siz çıktınız işte nüfus artışı isteyen.
Oysa Sağlık Bakanınız Recep Akdağ, bir zamanlar ’“bakabileceğiniz kadar çocuk’” diyordu ama sizden iyi bilecek değil elbet. Zaten siz ’“üç çocuk’” dediğinizden beri bu konuda ’“üç maymun’” taktiği uyguluyor. Eh, iyi de ediyor. Koltuk dediğin yağlı zeminde, alimallah kayar’…
 
Nerede kalmıştık? Hah, dünyanın nüfus artırma politikalarında.
Elbet biz de Avrupalıdan geri kalmamalıyız.
Zaten Türkiye’’de de giderek büyüyen bir uçurum var. Zenginlerde ve gelişmiş bölgelerde yeni nesiller iyi yetişiyor ama buna ters orantılı olarak doğurganlık azaldığı için nüfus artış hızı yüzde 2’’lerin altına iniyor.
Yoksul, işsiz ve eğitim durumları alt seviyelerde sürünen vatandaşlarımız ise maşallah tavşan gibi çoğalmaktalar. Doğurganlık hızları yüzde 4’’lerde.
Parası/eğitimi çok olanlar az, parası/eğitimi olmayanlar da çok çocuk yapıyorlar yani.
Bu yüzden mesela ben İzmir’’imin ana caddelerinde pek az çocuk görürken, bir iş gezisi için gittiğim Diyarbakır’’da, Şanlıurfa’’da dehşete düşmüştüm her evden fırlayan 9-10 çocuğu gördüğümde.
 
Rakamlarla aram hiç iyi değildir. Rakamla ifade etmeyi de hiç sevmem. Ama burada rakamlara başvurmak zorundayım. Benim yerim dar, sizin de zamanınız kısıtlı Başbakan(ım), kestirmeden gitmek zorundayım.
 
Dünya her zamankinden iyi bir yer değil ne yazık ki sayın Başbakan(ım).
BM raporlarına göre mesela, dünyada 5-17 yaş arasında her 8 çocuktan biri fiziksel, ruhu ve ahlaki zararları kapsayan işlerde çalışıyor ve bu çocukların dünya çapında sayıları, 250 milyonu buluyor. (bu rakam 2006 yılına ait)
 
Brezilya, Kenya ve Meksika'da kakao, kahve, pamuk, lastik, çay gibi sanayilerde çalışan işçilerin yüzde 130’’u 15 yaşın altında çocuklar.
Bangladeş, Hindistan, Pakistan, Filipinler gibi yoksul ülkelerde çocukları aileleri okuldan alıp 1 doların altında yevmiye ile çalışacakları işlere gönderiyorlar.
 
Gelişmiş ülkelerde bile 15 yaşın altındaki 2,5 milyon çocuk, tarım, inşaat, tekstil atölyeleri ve ayakkabı fabrikalarında kötü ve tehlikeli koşullarda çalıştırılıyor. Ayrıca, bu koşullarda çalışan 11,5 milyon yetişkinin de 15-17 yaşlar arasında olduğunu belirtmek gerekiyor.
Modern tarım sektöründe ölümle sonuçlanan kazalarda hayatını kaybeden çocukların yüzdesi ise 42.7.
Çin'in güneyindeki Şenzen'de günde 16 saat ve haftanın 7 günü oyuncak üretiminde saat başına yarım dolar alan çocuklar çok zor şartlarda çalıştırılıyorlar. Yine fabrika tarafından parası alınan 15 kişilik odalarda yaşamak zorunda olan bu çocuklar, ıssız bir yerde kurulu fabrikadan uzaklaşamıyorlar.
 
Siz Hindistan’’ı örnek vermişsiniz üremekte.
Çocuk işçi denince de akla ilk gelen ülkelerden biri Hindistan zaten. 13 milyon çocuk işçi olduğu tahmin ediliyor bu ülkede ve çok ağır işlerde çalıştırılıyor, yasaklanmasına rağmen.
Ama Hindistan da, her geçen gün ilerliyor sizin de işaret buyurduğunuz gibi.
Doğrudur, kapitalizm de çocuk işçileri ezerek yükseliyor zaten.
Sadece Hindistan’’da değil, dünyanın her tarafında küçük çocukların sömürülmesinde kar sağlayan grupta, uluslararası tekellerin hakimiyeti dikkat çekiyor.
Mesela Ekvator’’da, 7-8 yaşındaki çocuk köleler, günde 9 saat muz tarlalarında çalıştırılıyorlar.
İnsan hakları ilerliyor ama ne hikmetse, ucuz işgücü olarak çocuk işçi çalıştırılmasının önüne bir türlü geçilemiyor. Amerika’’da da, İngiltere’’de de, Almanya’’da da Fransa’’da da bu böyle ne yazık ki.
 
BM 2006 rakamları, Türkiye’’deki çocuk işçi sayısını da 11 milyon olarak veriyor.
E kriz bizi teğet geçtiği için, bu rakamın artmadığını umuyorum. Ama yine de yüksek bir rakam sayın Başbakan(ım.)
Türkiye'de çocukların yüzde 24’’ü çalışırken bu sayı Brezilya'da yüzde 16, Mısır'da yüzde 11, Pakistan'da 17, Senegal'de yüzde 31, Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD'de ise ortalama yüzde 2’’nin altında.
 
Devlet İstatistik Enstitüsü'nün araştırmasına göre 6 ile 14 yaş arasındaki toplam 11 milyon çocuğun, 3 milyon 842 bini çalışıyor ve bu çocukların yarısından çoğu okuma, yazma bilmiyor. Enstitünün araştırmalarına göre, Türkiye'de çocuklar ortalama 13 yaşında çalışmaya başlıyor. Çalışan çocukların babalarının, yüzde 45’’i işçi, yüzde 26’’sı serbest meslekle uğraşıyor. Çocukların yüzde 37’’si okuyamadığı için, yüzde 24’’i meslek öğrenmek için, yüzde 17’’si de aileye katkı sağlamak için çalışma hayatına atılıyor. Yüzde 64’’ü ise kazandığı paranın tamamını ya da çoğunu ailesine veriyor.
 
Oto sanayiden, tekstile, ayakkabı tamirciliğinden, simit satıcılığa kadar geniş bir alanda rastlanıyor bu çocuk işçilere.
 
Çocuk deyince aklıma daha çok kötü manzaralar geliyor ama biliyorum, bıyıklarınız titriyordur; şimdi kızacak, asabi sözler sarf edeceksiniz.
’“Her üniversiteli iş bulacak diye bir şey yok’” buyurmuştunuz mesela geçen günlerde.
Şimdi de korkarım diyeceksiniz ki, ’“her çocuğa devlet bakacak diye bir durum yok. Doğurun dediysek doğurun işte, uzun etmeyin!’”
 
Geçen yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’’nde azılı feministler nasıl pankartlarla çıkmışlardı meydanlara, unutmamışsınızdır değil mi Başbakan(ım)?
’“Bana bak başbakan, tepemizi attırma, kendin yat kuluçkaya,
Bir Türkçük iki Türkçük, üç Türkçük doğurmaya..."
 
Daha o zaman ’“Kürt açılımı’”nı yapmamıştınız. O zındıklar muhtemelen bu yıl 8 Mart’’ta sloganlarını değiştirip
’“Bana bak başbakan, tepemizi attırma, kendin yat kuluçkaya
Bir Kürtçük, iki Kürtçük, üç Kürtçük doğurmaya’…’” diyebilirler.
Ama onlar zaten çok doğuruyorlar, demeseler daha iyi.
Biz gene ’“Türkçük’” doğuralım Başbakan(ım)!
Mesela ben.
Hemen şimdi bilgisayarın başından kalkıp eve koşuyorum.
Veeeee’….
’“Emret Başbakanım’” diyerek’…
Gözlerimi kapıyor, vazifemi yapıyorum.
 
Pardon, biraz ayıp olacak ama, 9 ay 10 gün sonra, pırlantalı bi maşallah takarsınız artık değil mi sayın başbakan(ım)?
Hani uğur getirir de, büyüdüğünde ’“gemicik’” sahibi olur diye istiyorum. Kör olayım, kötü bir niyetim yok sevgili başbakan(ım)!