GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
25 Eylül 2009 Cuma

Yine Rıfat Nalbantoğlu

Çok yıllar öncesi, yüze bakarak karakter ve gelecek okuduğunu iddia eden bir adamla tanışmıştım tesadüfen.’¶
İki arkadaş, heyecanla bizim de geleceğimizi okumasını istemiş, gözlerimizi aça aça beklemiştik ne diyeceğini modern falcının.
Önce benim yüzüme kısa bir bakış atıp bir solukta "sen çok fedakar bir insansın. O kadar fedakarsın ki kendi hayatını değil, başkalarının hayatını yaşıyorsun. Bu yüzden bırak fedakarlığı ve kendini düşün. Daha sonra gel, sana daha detaylı anlatırım" demişti.
Şaşkınlığım geçmeden, adamın hakkımda söylediklerini tartmaya çalışırken, o pat diye arkadaşıma dönüp şöyle konuşmuştu harfi harfine:
’“Çok çok zengin olacaksın. Ama sen kötü bir insansın. Evde eşine zulmediyorsun."
Biz ikimiz, ayakta çakılıp kalmış; birimize "çok fedakarsın" diğerimize de "sen kötü birisin" diyen adamsa çekip gitmişti.
Açık kalan ağzımı güç bela kıpırdatıp arkadaşıma saf saf sormuştum: Gerçekten evde eşine zulmediyor musun?
"Sen manyak mısın" deyip o da sırtını dönüp çekip gitmişti elbet.
Bu çok gerilerde kalmış anıyı niye anlattığıma gelmeden önce, o adamın söylediklerinin ne kadarının çıktığını söyleyeyim size.
Çok zengin olacağını öngördüğü arkadaşım, gerçekten de zengin oldu. Piyango, loto sonucu falan değil, çalışarak, doğru yerde, doğru zamanda olarak. Öte yandan, ’“Eşine zulmediyorsun’”un tersine, eşiyle çok mutlu, örnek gösterilecek bir evliliğe sahip hala. Ve çocuklarına da tapıyor.
Benim geleceğim ile ilgili bir öngörüde bulunmamıştı. "Daha geniş konuşmak için gel" önerisine de uymamıştım; merak etmediğimden değil, duymak istemeyişim daha ağır bastığından.
Ama fedakarlık konusunda söylediklerine, içimden hak vermiştim. Belki de tuhaf bir biçimde bunu bildiği için, beni yönlendirecek bir öngörüde bulunmasından korkup gitmemiştim bir daha yanına.
Sonrasında keşke gitseydim diye bir duygu/merak taşımadığımdan da eminim.
 
Yüz hatlarına bakarak karakter tahmininde bulunmamın tarihi epey eski. Ve her dönemde revaçta.
Alnınız mı geniş, o halde entellektüelsiniz. Darsa çok dikkatli, dakiksiniz. Dikse bağımsız, bombeliyse inisiyatif sahibi, uyumlusunuz.
Kaşlarınız aşağı doğruysa centilmen, kalkıksa dinamik ve hırslı, çalı gibiyse güçlü kişilikli-başarılı, birleşikse dengesiz ve maceracısınız.
Burnunuz genişse kendinize güveniniz tam. Darsa kontrolcü bir insansınız. Geniş ve düzse sosyal ama kararsız, dışa doğruysa lider ruhlu, içe doğruysa yardımsever, dolgunsa güçlü-inatçı, cömert ve sabırsızsınız.
Ya çeneniz? Geniş mi, dar mı, gamzeli mi, köşeli mi? Genişse otoritersiniz, darsa yumuşak başlı, gamzeliyse inatçı, köşeliyse kolay.
Ve gözler’… Büyükse gözleriniz açık, kibar, sözüne güvenilir birisiniz. Küçükse odaklanmış, özel biri. Patlaksa hevesli ve meraklı.
Ve böylece sürüp gidiyor tahminler.
Boyunuz kısaysa, alt bacağınız üst bacağınızdan uzunsa, kafanız armut, yumurta ya da elma gibiyse, el parmaklarınız küçükse, uzunsa, tombişse, yüzük parmağınız işaret parmağınızdan kısa ya da uzunsa, tırnaklarınızın şekli uzun, kısa, bombeli ve yayvansa, gözünüz mavi, siyah, ela veya şaşıysa, kilonuz boyunuz şişman, kıçınız yere yakın ya da uzaksa, bacaklarınız kısa, uzun, kalınsa vs. vs. diye uzayan bir dolu liste, vücudunuzun her organı için bir tahlil, her organı için ayrı bir şema.
’“Sarışınlar aptal, esmerler zeki, kızıllar seksi, kumrallar sadık’” demeyi de unuttuk bu arada!
Böyle ardı ardına sıralayınca, size de komik gelmiyor mu?
Evet, bu tahmin oyunu, ’‘sadece’’ bir eğlence.
İki gün önce Rıfat Nalbantoğlu yazısında yazdıklarım da zaman zaman hepimizin yaptığı bu tür eğlencenin bir parçasıydı zaten.
Ne Fenerbahçeli olmak kabadayı/ezen olmayı gerektiriyor, ne Beşiktaşlı olmak ezilen olmayı. Ayrıca her Galatasaraylı da (ben dahil) cool değil. İçlerinde benim tanıdığım/tanık olduğum bir sürü dayaklık, bir sürü dört ayaklı var mesela.
Yazdıklarım içinde gerçek olan şu ki, bir insanı tanımak, uzun/yorucu ve emek isteyen, zahmet gerektiren bir süreç.
Ve ne yazık ki, herkesi yeterince tanımaya ne vaktimiz var, ne de sabrımız’… O zaman gelsin yüzden karakter tanımları, gitsin hangi takımı tuttuğu’… Ya da açılsın bakla falları, okunsun astrolojik tahminler.
CHP İzmir İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu'nun kişiliği hakkında ilk görüşmemizde edindiğim izlenim, ne yazık ki onu tarif etmeye yetmedi. Tanımaya yönelik soracağım sorular, bizim ’“siyaset canavarı’” Ümit'in, CHP'nin ıncığını cıncığını sorması yüzünden güme gitti, zaman kalmadı.
Kendimi, ’“nasıl bir portre çizmeliyim’” diye zorlarken, aklıma sembollerle yaptığımız tahminler ve anılar üşüştü. Sonuçta da ortaya ’“Rıfat Nalbantoğlu röportajını çözerken’” başlıklı bir yazı çıktı.
Ama o yazı, Rıfat Nalbantoğlu değildi.
O yazı bir gün yazılacak. Şimdi değil. Olgunlaştığı, kafamdaki soru işaretlerinin altı dolduğu zaman. Az biraz sabredin.