GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
12 Eylül 2009 Cumartesi

Bu fotoğraflara iyi bakın!

Ne görüyorsunuz bu fotoğraflarda?
Falakaya yatırılmış,
Baş aşağı su (veya lağım) dolu kovaya ayaklarından asılarak sarkıtılmış,
Filistin askısıyla gerilmiş,
Göğüslerine, cinsel organlarına elektrik bağlanmış kuklalar’…’¶
Şimdi; o kuklaların yerinde insanların, kadınların, erkeklerin olduğunu düşünün. Hatta gözlerinizi kapatıp o Filistin askısında fidan gibi  oğlunuzun,
Gencecik kızınızın,
 Ya da babanızın/annenizin,
Ya da kocanızın/karınızın,
Ya da can dostlarınızın olduğunu hayal edin.
Kulaklarınızı yırtan haykırışları, inlemeleri, acı feryatları da ekleyin bu hayale.
Ve manyetonun sesini,
Ve kum torbası gibi dövülen insanların bedenine, kafasına, ayaklarına inen cop, tahta, yumruk efektlerini’…

 
Sadece ’“hayali’”yle bile; karnınıza bıçak gibi bir ağrının saplandığını, göz bebekleriniz dehşetle büyüdüğünü, soluk alıp verişinizin hızlandığını, yüreğinize iğneler battığını mı hissediyorsunuz? 
Hissetmiyor musunuz?
O zaman, işkencelerin küçük bir bölümünü temsili şekilde görmek yerine, o acıları bizzat yaşamış insanların tanıklığında Gazeteci Oğuz Güven'in 78 kuşağını anlattığı "Zordur Zorda Gülmek" adlı kitabında, insanın kanını donduran işkence yöntemlerinden birkaçını sıralayalım. Hani şimdilerde yıkılarak belleklerden silinmek istenen Diyarbakır Cezaevi’’ndeki işkencelerden’…
Diyarbakır Cezaevi Gerçeğiyle Yüzleşme Araştırma ve Adalet Komisyonu raporundan:
FALAKA: Yaygın ve sürekli uygulandı. Ayak tabanı, ellerin içi gibi vücudun kaslı bölümlerine kalas, cop, zincir, saz sapı, pik demir vb. vurularak gerçekleştirilirdi. Bu yöntem, ayak tabanlarını ve el ayalarını patlatır, kaba yerleri ezer, morartır, tırnakları sökerdi. El ayak gibi herhangi bir yeri kırar, sakat bırakırdı.

KÖPEK SALDIRTMA: Tutuklu çırılçıplak soyulur, kurt köpeği üzerine saldırtılırdı. Köpeğin ilk kaptığı yer bacak arası olurdu.

AYAKTAN ASMA/TEPE: 50-60 kişi havalandırmaya alınırdı. Gardiyan "tepe ol" komutu verince tüm tutuklular üst üste bindikten sonra, bir tutuklu da üst üste yatan tutukluların üstüne çıkar, istiklal Marşı'nın on kıtası okutulurdu.

KANTAR: Tutuklular havalandırmada çırılçıplak soyundurulup tek sıra halinde dizilirler, sıranın ön tarafında duran tutuklu sırt üstü yatırılırdı. İkinci tutuklu, yatan tutuklunun testis ve erkeklik organlarından tutarak yukarı kaldırır, tutuklunun kaç kilo geldiğini söylemesi istenirdi. Tüm tutuklular birbirini tartana kadar bu işlem devam ederdi.

COP SOKMA: Gardiyanlar copu zeytinyağına batırır ve yağlı copu tutuklunun makatına zorla sokardı. Sonra bu copu kendisine ya da bir başka tutukluya yalatırlardı.

ÇEK-ÇEK: Tutuklu çırılçıplak soyundurulur ve erkeklik organına bir ip takılırdı. Gardiyan ipin diğer ucunu alıp hızla koşar, tutuklu da zorunlu olarak gardiyanın peşinden koşar.
 
KiTAP OKUMA: Koğuşta bir tutuklunun eline kitap verilir, tutukluya avazı çıktığı kadar yüksek sesle tek tek sözcükler okutulurken, diğer tutuklular bu sözcükleri tekrarlarlardı. Sabahtan akşama kadar yapılan bu işlem sırasında, tutuklular ayakta durmak zorundaydı.

BANYO: Tutuklular çırılçıplak soyundurulur ve tek sıra halinde banyoya götürülürdü. Banyoda sabun kullanılmazdı. Hortumla tazyikli su tutukluların üzerine fışkırtılırdı. Daha sonra tutuklular koridora çıkarılır, "Yat-sürün" komutuyla tutuklular yerlerde süründürülerek koğuşlarına götürülürdü.

LOKOMOTİF: Tutuklular havalandırmaya çıkarılır, İki kişi çırılçıplak soyundurulur, bunlardan birisi domalıp iki eliyle diz kapaklarını tutar, diğeri de arkadan bunu kucaklardı. Gardiyanın "uygun adım marş" demesiyle her iki tutuklu havalandırmada dolaşırlar, diğer tutuklular zorunlu olarak bunları izlerdi.

PİSLİK YEDİRME: Her havalandırmanın ortasında bir lağım çukuru vardı. Lağım suları ve insan pislikleri burada toplanırdı. Tutuklulara bu çukurdan avuç avuç pislik alıp yemeleri istenirdi.

İŞEME: Havalandırmada bir tutuklunun yere yatması istenir, diğer tutuklulara, yerde yatan tutuklunun yüzüne işemesi istenirdi..

TECAVÜZ: Cezaevinde görev yapan gardiyanlar, genç tutuklulara merdiven altlarında zorla tecavüz ederlerdi. Ayrıca iki tutuklu çırılçıplak soyundurularak birbirlerine tecavüz etmeleri istenirdi.

VEREM: Veremlilerle, sağlam tutuklular birbirinden tecrit edilmez, aynı kapta yemek zorunda bırakılırdı. Veremlilerin balgamları tahlil yapılacak bahanesiyle toplanır, karavanadaki yemeklere karıştırılır ve bu yemekler tüm tutuklulara yedirilirdi.

AYAKTA BEKLETME: Bu yöntem cezaevinde her gün geçerliydi. Sabah saat 05'den akşam 17-19'a kadar tutukluların oturması yasaktı.

KONUŞMA YASAĞI: Koğuş içindeki iki kişinin birbiriyle konuşması, tutuklunun gülmesi ve düşünür gibi görünmesi yasaktı. Böyle bir suçu işleyen tutuklulara yukarıdaki işkence yöntemleri uygulanırdı.

GECE BASKINI: Nöbetçi subay ve gardiyanlar, gece geç saatte tutukluların koğuşuna girerek, uyku sırasında tutuklulara cop veya kalaslarla dayak atarlardı.

AVUKAT-ZİYARET DAYAĞI: Avukat görüşmesine ve diğer görüşmelere gidip gelirken tutuklulara dayak atılırdı. Görüşlerde hiçbir şey konuşulmaması tembih edilirdi. Tutuklular avukatlarıyla savunma konusunda görüş alışverişinde bulunamazlardı.
 
MAHKEME DAYAĞI: Tutuklular mahkemeye götürülürken cenaze arabasına bindirilirlerdi. Elleri arkadan kelepçeli olurdu. Cenaze arabasına binerken ve çıkarken gardiyanlar tarafından dövülürlerdi.
* * *
 
’“12 Eylül darbesi ve darbeciler ile hesaplaşmanın her devrimci ve demokratın ortak görevi olduğu’”na inanan ’“12 Eylül Yargılanacak Çalışmaları Bileşenleri’”, 12 Eylül’’ün 29. yıldönümü nedeniyle bir dizi etkinlik hazırladı İzmir’’de.
Bunlardan biri de dün A. Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi Avlusu’’nda açılan ’“temsili işkence tezgahları’”nın bulunduğu sergiydi.(17 Eylül’’e kadar açık..)
 
12 Eylül’’ün niçin yargılanması gerektiğinin daha iyi ya da bir kez daha anlaşılması için, o temsili işkence tezgahlarına bakmak, fotoğraflardaki, karikatürlerdeki, resimlerdeki yüzleri görmek, sahibini arayan yerine ulaşamamış mektuplardaki, o yerle bir edilen umutları/idealleri okumak ve okutmak, ’“vicdanı olan her insanın’” görevi.
 
’“12 Eylül’’le, darbe yapan ve yapmaya teşebbüs edenlerle ve devamı iktidarlarla hesaplaşmak için’”, 12 Eylül Cumartesi günü 18.30’’daki Basmane’’den-Konak’’a ’‘12 Eylül Yargılanacak Yürüyüşü’’ne de katılmak gerektiğini düşünüyorum’…
 
’“Bütün canlıların işkence karşısında masum olduğuna, işkence emrini verenlerin ve yapanların yargılanması gerektiğine, bu konuda zaman aşımı gibi bir durumun söz konusu edilemeyeceğine’” inanıyorsanız tabii.
 
Hiçbir şey olma-mış, bütün bunlar yaşanma-mış, insanlık onuru ayaklar altına alınma-mış, sizin/yakınlarınızın başınıza asla bu gibi kötülükler gelmez-miş gibi; köşenizden olup biteni seyredebilir, ’“mış’” gibi yaşamaya, devam da edebilirsiniz tabii’…
Karar sizin.
 
HATIRLATMA:
Kenan Evren’’in başrolünde olduğu ’“12 Eylül’’ün kendisi: General Evren’” belgeseli bu akşam (cumartesi) 22:00’’de İZTV’’de  yayınlanacak. Belgeselde, yazarımız Avukat Fikret İlkiz ile birlikte pek çok ünlü isim, 1977’’deki DİSK Maden-İş Genel Sekreteri Mehmet Ertürk, Zülfü Livaneli, Sabahat Türkler, Hasan Pulur, Ali Sirmen, Rıdvan Budak, Ercan Akyol, Halit Narin, Şeref Yakın ve Münibe Karakuş, 12 Eylül tanıklıklarını anlatacaklar. Bellekleri tazelemek ya da Evren’’i ne yazık ki ’‘tonton ressam dede’’ olarak tanıyan genç nesle ’“işte 12 Eylül bu’” diye göstermek için, iyi bir fırsat.