GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
31 Ağustos 2009 Pazartesi

Ölmeye yatmış kentimin, satılık mezar taşları’…

Her gün kat ettiğim Buca-Alsancak güzergahı, evle iş arasındaki yarım saatlik mesafeden öte, çoğu kez, yazılarımı kafamda yazmaya başladığım zaman dilimidir benim için. ’¶
Otobüste kimi zaman ayakta, kimi zaman yer bulmuş şanslılardan biri olarak, kafamda o günün yazısı akıp giderken, iki gözlemim olur bu zaman dilimlerinde.
Biri, yolcuların kim oldukları/nereye gittikleri/nasıl yaşadıkları; kabalıkları/kibarlıkları, aralarındaki diyaloglarıyla ilgili yürüttüğüm tahminler’…

Diğeri ise yol güzergahı boyunca o gün rastladığım değişiklikler ve elbet yine insanlar’…
Yeni bir yol düzenleme çalışması, mevsime hazırlanan bir vitrin, kapının önüne attığı tabureden, gelen geçeni izleyen bezgin/umutlu/umutsuz satıcılar ya da kaldırım büfelerinde yüzlerinde yastık izleri ve daha tam açılmamış gözleriyle ayaküstü sabah kahvaltısı yapmaya çalışan kadınlar/erkekler’…
Şimdilerde üçüncü bir işim daha oldu, bu Buca/Alsancak güzergahında benim: Her gün kapanan, ya da vitrinine devren satılık/kiralık levhaları asan dükkanları, hafızamda kayda geçirmek.

Akşam ’“işten eve’” giderken açık gördüğüm kimi dükkanın, ertesi sabah ’“evden işe’” giderken kapanmış olduklarını fark etmeye başlayınca dadandığım bu kayda, haftalardır yeni dükkanlar, yeni işyerleri ekleniyor ne yazık’…
Kimbilir ne hayallerle açılan, kimbilir ne heyecanlarla süslenen, hangi dualarla doldurulan vitrinler, birer ikişer kapanıyor.
Buca’’da, Alsancak’’ta (ve Karşıyaka’’da ve Güzelyalı’’da ve Kemeraltı’’nda) kararan vitrin camlarına her gün bir yenisi ekleniyor.

Geçmişte kiralık/satılık yer bulmanın neredeyse imkansız olduğu, neredeyse ederi kadar astronomik ’“hava parası’” karşılığı el değiştiren dükkanlar, sırtlarındaki kamburdan biran önce kurtulmak isteyen insanların can havliyle satışa/kiralığa çıkardıkları yerlere dönüşüyor.
Her sabah deterjanlı sular/kağıtlarla parlatılmış vitrin camları, üzerine yapıştırılmış eğreti kağıtların sarktığı, kaderine terk edilmiş kirli camlara bırakıyor yerlerini’…
Ölmeye yatan bir kentin, kırık dökük mezar taşları gibi sırıtıyor o satılık/kiralık levhaları’…
 
Yok pahasına satabilenler, ’“zararın neresinden dönsek kardır’” tesellisiyle buruk,
Dampinglerle malını azaltıp, kalanını da ucuz depolara taşıyarak dükkan kapatanlar, Bağkur’’dan alacakları üç kuruşluk emekli maaşıyla nasıl geçineceklerini, dükkan zararlarını hangi parayla ödeyeceklerini düşünenler ise; kahırlı, çaresiz, endişeli’…
 
’“Ya öfke neredesinde bunca yaşananların, yaşatılanların’” diye düşündüyseniz’…
Cevabı henüz bilmiyorum derim.
Ama bilebilenlerin olduğunu söyleyebilir, taze bir adres gösterebilirim.
 
Japonya’’da 54 yıldır kesintisiz iktidar olan Liberal Demokratlar, dün sandığa gömüldüler biliyorsunuz. Seçimi açık ara solcu Japon Demokrat Partisi kazanırken;
’“Niye hiçbir şey yapmayanlar için vergi ödeyeyim ki? Emekliden bana ne’” gibi gaflarıyla namlı LDP lideri Aso istifa etti.
Ve gazeteler bugün bu haberi ’“Kibir ve gafla gelen tarihi hezimet’” diye duyurdu okurlara’… Tarihi hezimetin kökeninde, ’“ekonomik nedenler’”in yattığı yorumları yer aldı akabinde’…
 
Darısı, ’“Bağkur’’luya 5 TL, işçi emeklisine 11 TL. zam lütfeten,
çiftçisine ’“ananı da al git’” deyip ’‘oğluna gemicik, memuruna 2+2 öpücük’’ veren,
işçinin işsizlik fonunu gasp edenlerin başına’” diye beddua edersem’…
Üstüne, ’“Biz onları duyduk, siz de 2011 seçimlerinde öyle bir şamar atın ki, sesi taaaaa Japonya’’dan duyulsun’” diye yazıp’…
’“Bu hükümeti yıksa yıksa Kürt açılımı falan değil ekonomik saçılım yıkar’” öngörüsünü de eklersem’…
Bana katılır mısınız?