GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
26 Eylül 2009 Cumartesi

Bu yazıyı, kadınlara ve Çarşı’’ya ithaf ediyorum

Sevdiğim erkeklerin üçü de Beşiktaşlı:
Oğlum, kocam ve babam.
Üçü de fanatik, üçünün de kanı siyah beyaz.’¶
Ve nasıl bir tesadüftür ki, üçü de anarşist. Anarşistlerin ağa babası da 88 yaşındaki babam. Anarşizmden kastım, ’“her şeye karşı’” olmaları. Hatta kendilerine de!
Evde bir baba, iki erkek ağabey = 3 erkekle büyümüş olan bir kızın mümkün mü futboldan uzak yaşaması?
Evdeki üç erkeğin üçünün de ayrı takımları tutması, babamın Beşiktaşlı, onunla her konuda çekişen iki ağabeyimden birinin Fenerli, ötekininse Galatasaraylı olduğu bir evde, kaçınılmaz olarak bir takımı seçecektim tabii.
Seçimim küçük ağabeyiminkinden yana oldu. Sorulduğunda ’“Galatasaraylıyım’” dedim.
Düzene başkaldırdığım 78’’li yıllara kadar da öyle demeye devam ettim.
 
Sonrasında futbol benim gündemimden, ’“kitleleri uyutan, insanların sınıf bilincini yok edip aptalca biçimlerde GS’’li, FB’’li, BJK’’lı diye kamplara ayrıştıran, iktidarların; yoksulların dinamizmlerini boş bir şeye kanalize ederek sömürülerini devam ettirmeleri için kullandıkları araç olduğunu’” öğrenmemle birlikte, çıktı gitti.
O yıllardan itibaren ne sarı kırmızı, ne sarı lacivert, ne de siyah beyaz renklerle ilgim oldu. Mesleğim gazeteci olana dek de futbol muhabbetlerinden olabildiğince uzak durdum.

 
Kader ağlarını, sırf beni gazeteci yaparak örmedi; üstüne ’“futbol canavarı’” bir adamı severek de ağlarını perçinledi!
Böylece hayatıma yeniden futbol ama özellikle de Beşiktaş/siyah beyaz/Çarşı girdi.
Çünkü bizim evde yapılacak her tür program (yemek yeme saatleri de dahil) Beşiktaş’’ın maç programına göre yapılır oldu.
Misafir mi gelecek? Dur bakayım Beşiktaş’’ın maçı var mı?
Sinemaya/tiyatroya/konseri mi gidilecek? Olmaz, Beşiktaş’’ın maçı var, üstelik deplasmanda; evdeki koltuktan da tezarühat yapılması şart!.
Evlilik yıldönümümüz mü var? Olsun hayatım, yarın hatta 40 gün/40 gece kutlarız, yeter ki Beşiktaş maçına denk gelmesin!
Çocuk okula mı başlayacak? Haftaya başlasın velet, zaten ilk hafta ne öğreniyorlar ki! Boşuna sıra işgali’…
 
Bu ve bunun gibi mazeretlerle, futbol benim de birinci gündemim oldu böylece ve ben Çarşı’’yı, işte bu zorunlulukta keşfettim.
Eşim, kalp krizine çeyrek kala halde, oturduğu (daha doğrusu ikide bir zıplayarak kalktığı) koltukta, sanki maçın forvet oyuncusuymuş gibi tekmelerini boşluğa doğru sallar, hayali çalımlar yaparken; ben de bir yandan ona bakıp ’“Allah akıl fikir ihsan eylesin’” diye gülümserken’…  
 
90 dakika boyunca, Beşiktaş yense/yenilse hiç susmayan o müthiş taraftar korosu/orkestrası, beni resmen çarptı. Bu nasıl bir disiplin, bu nasıl bir sevgiydi ki, takımı gol yediği anda bile sesini bir volüm dahi kısmıyor; aksine, bir volüm yükseltiyordu.
Bu nasıl bir anlayıştı ki, üzerinden tank geçse gıkını çıkaramayan kalabalık, karda kışta, yurt içinde/yurt dışında takımını yalnız bırakmıyor, var gücüyle bağırıyor, destek çıkıyordu.
Ve sonuçta, sözde Galatasaraylı ben, sıkı bir ’“Çarşı fanatiği’” oldum, eşim Beşiktaş maçlarını izlerken, ben de ’“tribünlerde Çarşı grubu nasıl pankart açıyor, hangi şarkıyı takımına uyarlıyor, nasıl tezahürat yapıyor’”un takipçisi haline geldim; iyi mi?
Eşim, Beşiktaş’’ın gölüyle coşarken, ben de ’“bizim çocuklar sevindi’” diye seviniyor; gol yediklerinde ise ’“Tuh, çocuklar kahroldular’” diye üzülüyorum. Durumum bu kadar vahim yani!
 
UEFA, Avrupa Kupaları'nda haftanın 'en'lerini seçerken, en iyi taraftar olarak Manchester United maçındaki performanslarıyla Beşiktaş Çarşı taraftarını gösterdi, biliyorsunuzdur.
 
'132 desibellik rekorun sahipleri salı akşamı da işbaşındaydılar' ifadesiyle verilen değerlendirmede, Manchester United'ın genç kalecisi Ben Foster'ın maç sonu verdiği "İkinci yarıda bir ara öyle bir gürültü vardı ki; kendi düşüncelerimi dahi duyamadım" demeci, beni çok güldürdü.
Ayrıca, kim kaale almaz ki bu pankartları?
''Çarşı nükleer silahlanmaya karşı..''
''Çarşı ırkçılığa karşı..'' 
''Çarşı küfüre karşı..''
''Çarşı, faili meçhule karşı..''
''Çarşı teröre karşı..''
''Çarşı, savaşa karşı..''
Muhalif görünüm ve söylemleriyle kalbimde inanılmaz bir yer edinen  Beşiktaş Çarşı taraftarlarının beni en çok çarpan  pankartlarından biri ise, Fatih Terim'in Mehmet Ağar ile birlikte gazetelerde resimleri yayımlanıp ’“imparator’” diye tanımladığı sırada Çarşı Grubu’’nun "imparatorluk değil tam demokrasi" diye pankart açarak tavır sergilemeleriydi.
Alayına karşı olan Çarşı’’nın, zeka ürünü sloganlarından biri de, Michael Jackon içindi:
-''Hayatının yarısını siyah, yarısını beyaz geçiren büyük Beşiktaşlı Michael Jackson ruhun şad olsun..''
 
Bugün cumartesi, yarın Pazar.
Siz de benim gibi ’“eş durumundan’” kaçınılmaz bir maç kurbanıysanız eğer; en azından Çarşı’’yı izleyerek zevk alabilirsiniz durumdan.
Bu yazım, bu yüzden kadınlaradır’…