GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
9 Ekim 2009 Cuma

’‘Ruh’’suzlar

Aslında, hiiiiç bu konuda kalem oynatasım yoktu da neden var oldu?’¶
Birincisi bağımlılık yaratan Boston Legal’’den; ikincisi de günün önem ve ehemniyetine binaen!
Malumunuzdur ya da bihabersinizdir, ben diyeyim. Bugün Dünya Ruh Sağlığı Günü.
 
Benim gibi yerli dizi alerjiklerinin alternatif kanalı olan Dizimax’’te bir dizi genç, yetenekli ve idealist avukatın hikayelerini anlatan kara mizah bir komedi Boston Legal. En renkli avukatlar, en tuhaf davalar, bu zekice kurgulanmış dizide.
 
Amerikan toplumuna/kanunlara sıkı eleştiriler getiren Boston Legal’’in bir bölümünde, bu kez psikolojik hastalıklarda kullanılan ilaçlara, ilaç sanayine/psikiyatristlere  sıkı göndermeler vardı.
Dev ilaç şirketlerinin önce yeni yeni hastalıklar (hassas bağırsak sendromu, huzursuz bacak sendromu, hasta bina sendromu, süper anne sendromu, kronik yorgunluk sendromu vs. vs. hastalıklar) icat ettiğini, bu konuda doktorları da kullanarak müthiş bir ajitasyon/pazarlama tekniği kullandıklarını, ardından da piyasaya, ’‘icat ettikleri hastalıkların ilaçlarını’’ sürdüklerini anlatıyordu Boston Legal’’in en sivri dilli avukatı Alan Shore.
Antidepresan kullanımının Amerikan toplumunda 3 yaşına kadar indiğine, depresyona çözüm diye sunulan kimi ilaçların şiddet ve intihar vakalarını arttırdığına dikkat çekiyor, örnekler veriyor; bu ilaçlar yüzünden neredeyse ölmek üzereyken kurtardığı avukat arkadaşının hakkını ararken de,  ’‘doktor+ilaç zinciri’’ne veryansın ediyordu.
 
Bana Boston Legal’’i hatırlatan, Anadolu Ajansı’’nın geçtiği iki haberden birinde, milyonlarca genç insanı etkileyen ’‘kronik yorgunluk sendromu’’nun nedeninin retrovirüs olabileceği; diğerinde ise Türkiye Psikiyatri Derneği Başkanı Şeref Özer’’in, 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü nedeniyle yaptığı açıklama vardı.  Özer, dünya genelinde 450 milyonu aşkın insanın ruhsal sorunları bulunduğunu, 20 milyonu aşkın kişinin de ruhsal sorunlar nedeniyle yardım arayışı içinde olduğunu belirtiyordu.
 
Etrafımıza bakınca, aslında Şeref Özer’’in dediği ’“Her dört kişiden birinin ruhsal hastalıklardan etkilendiği’” gibi bir veriye ihtiyaç duymuyoruz açıkçası.
Nedeni de gayet basit.
Herkesin zulasında/çantasında bir hap, üçer beşer, Allah ne verdiyse yutuyoruz, yutmakla kalmayıp ’“yorgunum, canım bir şey istemiyor, hiç konuşasım yok, hep uyuyasım var’” diyene de ’“iç bi şeyciğin kalmaz’” fetvasıyla şeker=antidepresan sunuyoruz.
Oysa hap mı yutuyoruz, yoksa hapı mı yutuyoruz?
İşte orası biraz karışık ve de cıss bir konu.
 
Boston Legal’’e de malzeme olan bu konu, tıp camiasında epeydir tartışılıyor ve işin içinden ’“tavuk/yumurta’” misali, henüz çıkan yok.
Binlerce yıl ’“yaramaz’” denilip iki şaplak indirilen çocuklara ’“hiper aktivite’” teşhisi konulup haplayınca, çocukların başına neler neler geldiğinden tutun, psikozlara iyi geldiği iddiasıyla verilen ilaçların hastaları tedavi etmeyip sadece baskıladığı, bağımlı kıldığı ve bu arada yarattıkları yan etkilerle onlarca başka hastalığa neden olduğuna kadar, bin türlü tartışma yaşanıyor bilim çevrelerinde.
Psikiyatrinin ’“tıp bilimi’” olmadığını, antidepresanların da ’“modern muska’” olduğunu (çeşitli örneklerle) savunanlar da var bu tartışmalarda.
 
Sonuç?
Kendisi de defalarca depresyon hapı yutmuş birinden, tıp adamlarının bile içinden çıkamadığı, aklının ve bilgisinin yetmediği bir konuda ’“son söz’” bekliyorsanız eğer, daha çok beklersiniz derim.
Öğüt yerine,
Ruhunu şeytana satmış milyonlarca ruhsuzun dolaştığı, üstelik de prim yaptığı şu ruhsuz dünyada,  ruhunuzu kaybetmemenizi, hapı yutmamanızı temenni edebilirim ancak. Hem de can-ı gönülden’…
 
Dünya ruh gününüz, çok kutlu olsun değerli okur!