GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
27 Ocak 2012 Cuma

Şaka gibi!

Yargı ve yürütme İzmir Büyükşehir’e ortak bir mesaj veriyor aslında.
Sosyal belediyecilik yapma! Yanarsın!
Verilen mesajın özünde bu var. Yoksul semtlerdeki çocuklara süt mü dağıtıyorsun!
Dağıtma! (211 bine ulaşan okul sütüne inceleme başlamış)
Okullarda, yoksul semtlerde sağlık taraması mı yapıyorsun?
Yapma! Ben yaparım! (Eşrefpaşa Hastanesi’nin sağlık taraması yetkisi bakanlıkta iptal edildi)
Seferihisarlı çiftçinin dalında kalan mandalinasını alan Büyükşehir’de ‘ödül verilmesi gereken’ bu alım çete soruşturmasına sokuldu.
Manisalı üretici kooperatifinden doğrudan alınan atkı ve şallar da öyle…
Yakında Bayındırlı çiftçilerden alınan çiçek alımını, dini bayramlarda 80 bin kişiye ulaşan bayram harçlıklarını da yasaklayabilirler. Gidişat onu gösteriyor.
Uzatmadan söylemek gerekiyor. Kimin amacının ne olduğunu bilemeyiz ama bu adımların nasıl sonuçlanacağı belli. 2014 yerel seçimleri öncesi Büyükşehir’in İzmir’in öteki yüzüyle kurduğu sosyal bağlar kesilecek!
Eşrefpaşa Hastanesi’nin sağlık taraması hizmeti yüz binlerce kişiye ulaşıyordu.
İptal edildi.
Yoksul semtlerdeki okul sütü kampanyası da oraya gidiyor.
Örgüt ve çete suçlaması kapsamındaki iddianame ortada… Menfaat çetesi olduğu iddia edilenlerin hiçbiri hakkında kişisel menfaat iddiası yok. Aziz Başkan dahil kimseye ‘cebini doldurdu, zenginleşti’ denmiyor.
Bazı usulsüzlükler ve kamu zararı iddialarından öte bir şey yok!
Bazen olur ya… Yaşadığınız soğuk gerçekle bir türlü yüzleşemezsiniz.
Kız/erkek arkadaşınız terk etmiştir mesela… Kabullenemezsiniz.
Popüler bir şarkının sözleri gibi… Uzun bir yola çıktığını farz edersiniz.
Tutuklanan ve aylarca hapishanede ‘hükümlü’ muamelesi gören bürokrat yakınlarının da bu duygular içinde olduğunu düşünüyorum nedense. Uzun bir göreve gittiğini farz ediyorlardır muhtemelen. Masumiyetine inandığınız birinin hapse düştüğüne katlanmanın başka yolu var mı? 
Ya da ‘şaka gibi’ gelir yaşananlar. Soğuk, kötü bir kabus gibi…
İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne düzenlenen operasyonlar ve ortaya konulan iddianame bana hala ‘şaka gibi’ geliyor. Ali gibi (Sabuktay), Hüseyin gibi (Kırmızı) yakından tanıdığım isimlerin ‘yolsuzluk’ suçlamasıyla tutuklanmasını kabullenemiyorum bir türlü.
Adına yolsuzluk denilen bu operasyonda yolsuzluğu görememiş ya da tutuklanan pek çok ismi yakından tanıyan bir gazeteci olarak onların bu türden bir yolsuzluğun parçası olamayacağına yürekten inanmış olmanın esiri olmuş olabilirim. Belki de bu yüzden ‘Bir sabah uyanıp olan bitenin kötü bir rüyadan ibaret olduğunu anlayacağımı’ düşünüyorum hala.
Kişisel olarak yakından tanıdığım isimlerin dışında İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ‘konser, organizasyon, tanıtım filmi çekimi, fotoğraf çekimi, mandalina, şal alımı’ gibi belediye bütçesi göz önüne alındığında ‘kıytırık, çerez’ bütçeli işlerle menfaat çetesi muamelesi yapılmasını da kabullenemiyorum.
Demek ki, 7,5 yılda milyarlarca dolarlık ihale yapan Büyükşehir’i müfettişlerle, böceklerle, izleme ve dinlemelerle ablukaya alanlar bula bula kıytırık konser ihalelerini bulmuş.
*
Aziz Başkan’ı metro ihaleleri yüzünden eleştirdik yıllarca. Hala daha eleştiriyoruz.
Batacak firmalara neden ihale verdin? Üçyol-Üçkuyular hattında batanlardan biri de AK Partili Çağlar Mesut Bozoğlu’nun şirketiydi. Aslında ihaleyi veren Aziz Başkan değildi. Kanunun gereğini yerine getirip en cazip teklifi vererek yüzlerce milyon dolarlık işi kapmışlardı.
İhale almanın en önemli önkoşulu olan banka teminatını bazıları (Bayındır İnşaat gibi) devlet bankalarından almıştı hatta. Aziz Kocaoğlu Kamu İhale Kanunu’na sadık kaldı ve iptal yetkisini kullanmadı. İyi de kullanmamış…
Muhtemelen bugün 324 sayfaya sığdırılan iddianame en az bin sayfa olur, 100 sayfa tutan şal/atkı alımı meselesinden sonra iptal edilen metro ihalesi 500 sayfada anlatılırdı.
Tabi ki ‘akçe’ büyük olunca da yaratılan soru işareti de artardı.
Bugün hepi topu 3-5 milyonluk bir usulsüzlükten dem vuruluyor. O zaman rakam büyür sadece metro ihalesi 300 milyon dolarlık bir yolsuzluk olarak İzmirlinin önüne konurdu.
Yolsuzluk varsa sorgulansın, yolsuzluk yapanlar yargılansın da…
Ama sadece AK Partili, CHP’li belediyelerde değil tüm kurumlarda aynı yöntemle yapılan sanatçı konserleri ‘menfaat çetesinin icraatı’ olarak servise konulmasın.
Komik duruma düşülmesin…
İzmir’de konser yapanlar, şu anda 150 bin İzmirlinin kullandığı İZBAN için tanıtım filmi yaptıranlar, batan çiftçiye yardım edenler, öğretmenlere hediye verenler ‘çeteci’ ilan edilirken hakkında imar yolsuzluğu davası açılan AK Partili belediye başkanları makamında ve normal mahkemelerde ‘tutuksuz’ yargılanıyorsa…
Ulu orta adam öldüren çeteler görmezden gelinip, muhalif belediyelerin kapısı müfettiş-denetmen, polis/savcı tarafından aşındırılıyorsa… İstanbul’da ayrı, Elazığ’da ayrı İzmir’de ayrı işletiliyorsa hukuk… Olan biteni kabullenmek kolay olmuyor.
*
Bu sabah iktidar partisine mensup bir siyasetçiyle sohbet ettik. Aziz Başkan’ın kişisel bir menfaat temin ettiğine o da inanmıyor. Ama ‘beceriksizlik diz boyu’ eleştirisinden de geri kalmıyor. Tek bir soru yönelttim.
“İşten atılan bir işçinin ispata muhtaç iddiaları ve de personel ihalesine sokulmadığını iddia eden özel bir şirketin başvurusuyla Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek ya da İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş hakkında koca belediyeyi aylarca dinlemek ve izlemek suretiyle onlarca maddelik, 130 kişilik bir çete operasyonu yapacak savcı tanıyor musun?
Cevabı netti…
Hayır, tanımıyorum.
‘Başka sorum yok’ diyerek tartışmayı noktaladım.
Aslında tüm iddianame üzerine yazılacak tek cümle budur.
İşten atılan bir işçinin araştırmaya, ispata muhtaç iddiaları…(Sandiviç meselesi)
Ve de taşeronu bitiren bir belediyede personel ihalesine girerek yeniden taşeronlaşmaya zemin hazırlayan bir şirketin sendikacılarla yaşadığı istenmeyen olaylar.
Temelinde iki konu var. Ama emniyet ve savcılık, iki şikâyetin üstüne gitmek yerine, tüm Büyükşehir’i tepeden tırnağa inceleyebiliyor, izleyebiliyor.
Tüm belediyeyi A’dan Z’ye…
Bula bula da 3-5 konser, organizasyon, sosyal belediyecilik için yapılan atkı-şal ve mandalina alımını buluyorlar. Ama İzmir’in başkanını 397 yıl hapis istemiyle yargılayabiliyor. Şimdi anladınız mı bu yazının neden ‘şaka gibi’ başlığı taşıdığını…