Savcı 324 sayfalık iddianamesini teslim etti, mahkemede de kabul etti.
Ne var bu 324 sayfada?
Birlikte irdeleyelim, inceleyelim.
İlk 20 sayfa selam kelam…
130 kişilik sözde örgütün sözde mağdurlarıyla başlıyor. Tamı tamına iki kişi… İkisi de Büyükşehir’in personel ihalesine girmek isteyen şirketin elemanları. İddiaya göre sendikacılardan dayak yemişler. Ardından iki müşteki.. Yani şikâyetçi.
Biri işten atılmış bir belediye işçisi (Ki her şey onun 2009 Nisan’ındaki şikâyetiyle başlıyor) öteki yine Antalya kökenli personel/temizlik şirketinin sendikacıların hışmına uğradığı iddia edilen yetkilisi.
Demek ki bu örgüt son derece uysal, zararsızmış! 130 kişilik örgüt 4 kişiyi rahatsız etmiş sadece. Tam 130 kişiye ‘örgüt mensubu’ yaftası daha ilk 20 sayfada yapıştırılmış.
Tek tek ev adresleri, iletişim bilgileri verilmiş İzmir çetesinin.
En ciddi suçlama ihaleye fesat karıştırmak! Savcı Çengil’e göre birileri ihaleye fesat karıştırmış. Ama niye karıştırdığı yazmamış Savcı 324 sayfalık iddianamesinde.
İyi de sayın savcım bu adamlar ihaleye neden fesat karıştırdı?
Rüşvet almışlar mı?
Yok! Zimmete para geçiren var mı?
O da yok!
Dahası savcının bu yönde bir iması bile yok. Varsa yoksa kamu zararından söz ediyor.
Ama malum medyaya göre ‘yolsuzluk davası’ bunun adı.
Tek bir kişinin bile zimmetine para geçirmediği, yandaşına, yakınına ihale vermediği, rüşvet almadığı bir fesat çetesi…
324 sayfalık iddianamede 397 yıl hapis 30 bin gün adli para cezasıyla yargılanması istenen Başkan Kocaoğlu ‘çete reisi’ olmak dışında sadece iki maddeden sorumlu. Biri ESHOT’un durak ihalesi, öteki Çankaya otopark ihalesi…
Çankaya otoparkını Hüseyinoğulları’na değil de belediye şirketine verdiği için 12 yılla yargılanıyor İzmir’in başkanı…
Bir metre bile arsa satmamış, tek bir belediye tesisini özel şirketlere vermemiş birinden söz ediyoruz. Seferihisarlı üreticinin elinde kalan/dalında kalan 100 ton mandalinayı alıp yoksul semtlerdeki okullara dağıtmaksa suçu ve bunun için de 7 yılla yargılanacaksa…
Çok rahat verir hesabını bence. Hem yargının hem de halkının huzurunda. Manisalı köylü kooperatifinden satın alınan 37 bin adet atkı ve şalı 24 Kasım’da İzmirli öğretmenlere hediye ettiği için 7 yılla yargılanıyor. Ersu Hızır’ın cep telefonu için bile 7 yıl istemiş savcı.
Konserler, İZBAN tanıtım filmi, yaz sinema gösterimi, fotoğraf çekim ihalesi gibi kıytırık maddelerden yaklaşık 100 yıl hapsi istenmiş.
7,5 yılda sadece 5 milyarlık (eski parayla katrilyon) ihale yapan bir belediye başkanının maddi değeri 300 bin lira olan şal meselesinden ‘çete reisi’ ilan edilmesi ne kadar da anlamsız ve boş geliyor insana… Maliye bakanlığı ‘uzmanları’ karar vermiş toplu konutlardaki ikinci merdiven işinden 12 yılla yargılanması gerektiğine.. Atkı şal ve mandalinadan 30 yıl isteniyor Aziz Başkan’a.
Kaldı ki hiçbirinde, sadece Kocaoğlu için değil hiç kimse için ‘rüşvet aldı, zimmete para geçirdi, haksız/sebepsiz zenginleşti, yandaşa, partiliye iş/ihale verdi’ ifadesi/ibaresi yok. Varsa yoksa kamu zararından ihale koşullarında teknik/idari hata yapıldığından dem vuruluyor. En fazla sorumlusuna zimmet çıkarılabilecek şeylerden.
İddianameyi incelerken bir yandan ‘Dağ fare doğurmuş’ diyorsunuz öbür yandan ‘Yok artık’ diyor ve hayretler içinde kalıyorsunuz.
Savcının hayal gücü sınır tanımıyor.
Büyükşehir’i de aşıp İzmir il sınırı dışındaki Kuşadası’nın temizlik ihalesine bile Kocaoğlu’nu karıştırmak ciddi bir hayal gücü gerektirir.
Büyükşehir’de 3 örgüt tespit etmiş sayın savcı. Ersu Hızır’ın örgütü, Pervin Şenel Genç’in örgütü ve Hulusi Gülşen’in örgütü.. Üçünün de reisi Kocaoğlu.
Görünen o ki SavcıBirol Çengil, iddianameye yeterince yoğunlaşamamış. Ya aceleye gelmiş ya da bir baskının da etkisiyle zorlama bir çete şeması çıkarılmış ortaya. Adalet Bakanı Ergin’in açıkladığı ve özel yetkili mahkemelerin elini zayıflatan reform paketinden önce iddianameyi paketlemek istemiş de olabilir tabi ki.
Bakmayın siz 324 sayfa olduğuna… Sadece 330 bin liralık şal alımını 100 sayfada anlatmış mesela. Kalan 100 sayfası Sayıştay raporları, emniyet fezlekesi, uzmanlığı tartışılan bilirkişi raporlarıyla doldurulmuş. Girişteki selam kelam faslını da eklersek konuya girmeden 250 sayfayı bulmuş.
Ve de şüphelilerden alınan savunmaları büyük bir ihtimalle okumamış Savcı. Okuduysa da etkilenmemiş, dikkate bile almamış. İşte size çok somut bir örnek… Buca’daki konutlardaki ‘ikinci merdiven’ meselesinden örgüte bulaştırılan bir bürokratın savunması…
Bu iş yapılırken ‘müdür’ ben değildim. Dolayısıyla da kişisel sorumluluğum yok. Ancak yapılan işin hukuka aykırı tarafı da yok. İnşaat başlarken farklı bir yönetmeliğe tabiydik. İhaleyi o yönetmelik üzerinden yaptık. Sonrasında yönetmelik değişti. İkinci ihaleye de o yüzden çıktık”
Bu savunmayı hem Sayıştay’a hem de emniyete veriyor. Ama iddianamede yine de ihaleye imza atan müdür olarak tanımlanıp şüpheli sıfatıyla örgüte sokuluyor.
Savcı, savunmaları okuyup ciddiye alsa bu ismi oradan çıkaracak.
Ama çıkarmıyor işte. Çünkü savunmaları okumadığı ya da inanmadığı için dikkate bile almıyor.
Cemaat ne derse desin imam bildiğini okuyor. Olan günlerce karın ağrısı çeken masumlara oluyor.
Bir de Ferda Eser, Ersu Hızır meselesi var tabi ki. Kocaoğlu’nun görevlerine son verdiği bu isimler örgütsel şemanın üst sıralarında. Gerçi Ferda Hanım’ın adının olup olmadığı hala net değil. Gazetecilere verilen iddianamede var UYAP’ta yok!
En ciddi iddia (ki süreci başlatan da o) sandviç meselesi… İşten atılan/çıkarılan bir kişinin belki de sırf intikam almak adına ortaya attığı şeyler de olabilir tabi ki.
Velev ki bazı iddialar doğru! Cezalandırma yeri özel yetkili mahkeme midir onların da!
İşte orası benim için hala soru işareti?
Sonuçta iddianamenin detayları artık elimizde… Önümüzdeki süreçte daha net değerlendirme yapmamız da mümkün olacak. Belki 3-5 konuda yasal açıdan sorun/sıkıntı varmış gibi gözükse de ben hala örgütü göremedim dostlar. Örgütü gören beri gelsin!
Savcı Çengil ve İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti hariç!!!