GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
19 Ocak 2012 Perşembe

397 yıl nedir ki Başkan!

Sizce bu ülkede gündemi kim yönetiyor?
En çok haber olan Başbakan Erdoğan mı?
Cık!
Ya Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dilinde kemik olmayan Bülent Arınç?
Cık cık!
CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na ne dersiniz? Ya Bahçeli?
Cık cık cık!
TSK hiç değil!
PKK da değil KCK da…
Magazinciler, sporcular desen..
Eskisi kadar havaları yok!
Ya kim o zaman? Bu ülkede her gün gündemi alt üst eden, hop oturup hop kaldıran?
Sizi bilmem ama bana göre asıl suçlu Yargı?
Başı sonu belli olan yargı… Demokrasinin üçüncü kuvveti…?
Kimi zaman aldığı kimin zaman alamadığı kararlarla bu ülkenin neyi, ne zaman ve ne kadar konuşacağına yargı karar veriyor?
En az 4-5 yıldır?
Geçmişte Başbakanı, bakanları, gencecik çocukları darağacına gönderen yargı erki bugün daha da hakim gündeme…
Hiç araştırma yapmadan son birkaç yıldaki olaylara bakalım.
*
Yakın geçmişte Türkiye’de tek başına iktidar olan bir partiyi kapatmaya kalktı yargı?
Anayasa Mahkemesi’nde ‘bir oyla’ kıl payı kapatılmaktan kurtulan AK Parti, yine de ‘Laikliğe karşı eylemlerin odağı olma’ hükmüyle para cezası almaktan kurtulamadı.
Aylarca konuştuk bu davayı…
Yazdık, çizdik, yorumladık.
Kapatılmaktan kurtulan AK Parti’nin reformist! bir yaklaşımla yargıyı dizayn çalışmalarına şahit olduk sonra. 2010 referandumu sonrası o çalışmanın meyvesini görüyoruz şimdilerde.
Ardından 3 yıldır konuştuğumuz Ergenekon geldi. Sonra Balyoz sonra Adnıç! Gün geçmiyor ki gazetelerin manşetinde, haber bültenlerinin ilk sıralarında, internet medyasının kapaklarında bu davalara ilişkin detay görmeyelim.
Hücrede tutulan milletvekili mi ararsın, 13 yaşındaki kız çocuğunun ırzına geçen şerefsizlerin iyi halden tahliyesine mi yanarsın?
Yoksa burnunun dibindeki örgütü es geçip olmadık iddialarla örgüt yaratıp onlarca insanı aylarca hapse tıkan özel yetkili mahkemelere mi?
Hırant Dink Davası’ndaki kararı gördünüz işte!
Karnını doyurmak için baklava çalan çocuklara verilen cezayı tartıştı bu ülke tamı tamına 10 yıl. Bugün her gün bir baklava çalan çocuk davasına şahit oluyoruz neredeyse?
Bir yanda 32 kişinin güpegündüz ve cayır cayır yakıldığı Sivas olaylarının zaman aşımına uğrayan duruşmaları… Öbür yanda devletin gözü önünde işlenen cinayetten devleti sıyıran yargıçlar. Ya da Alman yargıçların 6 ayda aldığı kararı 6 yılda alamayanlar…
Eskiden ‘Adalet yerini bulsun’ derdi davacılar.
Şimdilerde yerini bulmayan adalete isyan haberleri kaplıyor gazete sayfalarını.
Geç gelen, bazen de hiç gelmeyen adalet?
Sorun kimde bilmiyorum, anlamıyorum?
Eskiden, ‘Yargıçlar ne yapsın. Vicdanla cüzdan arasına sıkıştılar’ derdi yüksek yargının apoletlileri. Şimdi sorsan kim bilir ne derler?
‘Eskiden vicdanla cüzdan arasına sıkışan yargıçla bugün siyasetin vesayeti altına girdi’ derler mi demezler mi?
Bir ülkenin çivisini çıkarmak istiyorsanız yargısından başlamanız yeter!
İşte o yüzden ‘Et kokarsa tuz koyarsınız, tuz kokarsa ne yaparsınız’ diye soran büyüklerimizin ‘tuzdan’ kastı yargıdır, adalettir, hukuktur.
Yargıya, yargıca sonsuz itimadı olan bir millettik biz bir zamanlar. O nedenle ‘güven’ anketlerinde TSK ile birlikte en güvenilir kurum çıkardı Türk Yargısı.
Bugün yerlerde süründüğünden eminim…
İşte o yüzden aldığı ya da alamadığı kararlarla bu ülkenin gündemini belirleyen ama vicdanlardaki adalet sızına merhem/çare olamayan yargı, akıl ve ruh sağlığımızı daha fazla bozmadan kendine çeki düzen vermelidir.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in açıkladığı 100 maddelik ‘reform paketinden’ umutluyum. En azından hakimler üzerindeki iş yükünü hafifleteceği için. Belki iş yükü azalınca ‘Biz ne yapıyoruz böyle’ diyerek kalemlerini kırmadan önce bir kez daha düşünmeye zaman bulurlar. Ülke gündemini meşgul eden davaları bir düşünün.
Hangisinde hepimiz ‘Ohh be! Adalet yerini buldu’ dedik son birkaç yılda?
Belki bazı kararlar bazılarını tatmin etmiştir ama toplumun tamamını arkasına alan kaç yargı kararı gördük?
İşte İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyon ve kabul edilen iddianame…
İzmirlinin kalbine ‘Dürüst Başkan’ sıfatıyla demir atan ve tam 1 milyon 200 bin kişinin oyunu alan Kocaoğlu, 8. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göre ihaleye fesat karıştıran bir çetenin reisi.  Bizim İzmir Belediye reisi sandığımız, yeri geldiğinde ‘AKP’lilere bile ihale veriyor’ diye dokundurduğumuz, yapıyor ama yavaş yapıyor diye eleştirdiğimiz Kocaoğlu.
Hakkında 33 suçlamaya dayalı olarak 397 yıl istendiği iddia ediliyor.
Değil ihaleye fesat karıştırmak, ‘Çay bile ısmarlayamayacağınız’ bürokratlar, ‘çete üyesi’ iddiasıyla çıkacak yargıç karşısına.
Trabzon’un Pelitli ilçesinden ilk kez geldiği İstanbul’da Agos gibi muhtemelen Trabzon’da satılmayan bir gazeteyi bulup, genel yayın yönetmenini güpe gündüz öldürenler çete değil!
Adi suçlu! İzmir’de belediye otoparkını belediye şirketine veren, üreticilerden atkı/şal, mandalina alanlar çete!
Kocaoğlu’na ya da bürokratlara yöneltilen hiçbir soruda, ‘Şu ihaleyi neden yandaşa, partiliye verdiniz? Bu kadar sürede nasıl haksız zenginleştiniz, şu ihaleden cebinize şu kadar parayı neden aktardınız?’ diye bir soru yok!
Muhtemelen iddianamede de çıkmayacak!
Varsa yoksa mevzuata dair hatalı uygulama iddiaları… Çankaya otoparkını şöyle yapsaydınız, atkı alımını, mandalina alımını böyle yapsaydınız türünden şeyler. Sayıştay raporları, devlet memurlarından dahası vergi denetmenlerinden oluşan bilirkişi raporları.
İşte o zaman durup düşünüyorsunuz. İstanbul’da ayrı, İzmir’de ayrı hukuk mu var? Türkiye nereye gidiyor? İzmir’de amaçlanan nedir? Bu operasyonun arkasında kim ya da kimler vardır? Gibi onlarca soru geliyor insanın aklına.
Dürüst Başkan sıfatlı Kocaoğlu’nun façasını çizmek moda tabirle itibarsızlaştırmak ya da Büyükşehir’i yerel seçime kadar kilitlemekse birilerinin amacı yargının bu amaca alet olacağını sanmıyorum.
Dahası bu amacın aynı arsenik sürecinde olduğu gibi ters tepeceğinden de eminim.
Çünkü doğrunun kalesi asla yıkılmaz.
Sallanır, sarsılır ama yıkılmaz!
Kocaoğlu için 397 yıl istemiş savcılar. Nedir ki 397 yıl? Hayatında karakolun önünden geçmemiş 30 yıllık devlet memuru Pervin Şenel Genç için tam 270 yıl?
Geçer geçer… Bu da geçer!