GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
4 Ocak 2012 Çarşamba

Haksızlık karşısında susamıyorum işte!

Başkan Kocaoğlu hem ‘şüpheli’ sıfatıyla oturduğu savcının karşısında hem de dünkü açıklamalarında şöyle diyor. ‘7,5 yılda yaklaşık 5 milyar (Eski ifadeyle 5 katrilyon) liralık ihale, 600 milyon liralık kamulaştırma yaptım. Ama gelin görün ki 300 bin liralık ihaleler üzerinden çetecilikle suçlanıyorum’  
Kocaoğlu haklı… En büyük ihalelerden biri olan Üçkuyular-Üçyol Metrosu’nu ve Halkapınar Spor Salonunu AK Partili Çağlar Mesut Bozoğlu’na vermişti hatta. Koca koca ihaleler yerine ‘Mandalina alımı, atkı/şal alımı, kıytırık birkaç konser, Buca’daki yangın merdiveni…’ basit işlerden ağır suçlarla yargılanmak koyar adama…
Kimse ne Kocaoğlu’na ne de tutuklu personeline şunu demiyor, diyemiyor. ‘Arkadaş sen şu ihaleyi yandaşına vermişsin. Ya da şu ihaleden şu kadar parayı cebe indirmişsin. Haksız yere zenginleşmiş, İzmir’in parasını zimmetine geçirmişsin’
Bakmayın siz bazı yandaş medyanın haberlerine ‘Kocaoğlu’na yolsuzluk operasyonu’ başlığı attığına…
Savcılar bugüne kadar gözaltına alınan ‘kimseye yolsuzluk yaptın’ demedi. Sayıştay’ın bile sonuçlandırmadığı yasal olarak en çok ‘zimmet’ çıkarılabilecek ‘kamu zararı’ iddiası ve de vergi kontrolörlerinin yazdığı raporlara yansıyan bazı ihalelerdeki usul hataları…
Sandviç meselesi ve bir organizasyon firmasının 60 bin liralık alacak davasını dün kaleme almıştık. Birilerinin hafızası zayıf, gözü/gönlü kör, vicdanı katılaşmış olabilir. Ama hafızaları tazelemekte yarar var.
Bu adam yani Kocaoğlu İzmir’e ne yapmış bakalım birlikte… Türkiye’deki arıtma tesisi toplamının yarısını İzmir’e kazandırmış.  Kanserli su borularının tamamına yakınını değiştirmiş. Piriştina’nın bile cesaret edemediği Üçkuyular Metrosu ile bugün günde 150 bin kişinin kullandığı Aliağa-Menderes projesine girmiş.
Bornova Ege Üniversitesi önünden Evka-3’e metro götürmek için kolları sıvamış.
Tarihi Kemeraltı’nı restore edip kentin simgelerinden biri olan Agora’nın etrafındaki gecekonduları kaldırmış. Kadifekale’de 3 bin gecekonduyu kaldırıp, 2 bin 500 ağaç dikmiş, hükümet desteği olmadan da kentsel dönüşüm yapılabileceğini ispatlamış.
Kente sonradan bağlanan 11 ilçeye bağlı tüm köy ve beldeleri asfalta, tesise, yatırıma boğmuş. Varoşlarda başlattığı toptan çözüm projeleriyle yılların ihmallerinin izlerini kentin çeperlerinden silmeye çalışmış.
Milli eğitimin sorumluluğundaki 600 okulun bakım, onarımını üstlenmiş. Camilerin, kiliselerin, havraların, cem evlerinin ve dahi tüm ibadethanelerin temizliğini, bakımını üstlenmiş. İzmirli üreticiye, çiftçiye sınırsız destek olmuş.
Sütü Tire’den, fidanı Ödemiş’ten, çiçeği Bayındır’dan, zeytinyağını Urla’dan, Mandalina’yı Seferihisar’dan, Nergis’i Karaburun’dan, hediye edilecek atkı ve şalları Manisalı köylülerden almış.
Organik tarıma sonsuz destek sağlamış. Kentin dört yanına organik pazarlar kurup üreticinin malını rahatlıkla satması için çabalamış.
İzmir’in yaşlı, eski ve yetersiz otobüs filosunu önemli ölçüde gençleştirip, körfez gibi çetin bir meselenin çözümü için kafa patlatmakla kalmayıp, yüzülebilir temiz bir körfez yaratmak için TCDD ile ortak çalışma başlatmış.
Bu kente binlerce hektar yeşil alan, rekreasyon alanı, on binlerce ağaçlık kent ormanı, AB standartlarında doğal yaşam parkı, onlarca kültür merkezi, tiyatro/sanat merkezi kazandırmış.
23 beldeye çok amaçlı salon, Bornova’ya buz pateni tesisi, pek çok noktaya yeni yollar, alt ve üst geçitler yapmış.
Ankara’da İstanbul’da kentin göbeğindeki rant değeri yüksek belediye arazileri satılıp paraya çevrilirken o Alsancak’taki Tarihi Havagazı Fabrikası’nı Kültür Merkezi’ne, Güzelyalı’daki Treleybüs Garajı’nı Adnan Saygun Sanat Merkezi’ne dönüştürmüş.
Ranta değil halka hizmet etmiş. Ve Mavişehir’in göbeğindeki onlarca trilyon değerindeki arsaya da Türkiye’nin en nitelikli opera binası dikmek için proje çalışması başlatmış.
Tek bir metre belediye arazisi satmamış, belki de rant iddialarına konu olmamak için tek bir belediye tesisini özel şahıslara vermemiş.
35 yıldır çözüm bekleyen İnciraltı’na el atan da o olmuş, yine 40 yıldır çözümsüz kalan Balçova Arsa Mağdurları meselesine kafa patlatan, çözüm üreten de.
İzmir’in Nazım İmar Planı’nı yapmak da ona kısmet olmuş, Yeni Kent Merkezi’ne yatırım gelmesi için özel düzenlemeler yapmak da.
Yoksul öğrencilere süt, on binlerce fakire bayram harçlığı, yüz binlerce yoksula/öğrenciye sağlık taraması, burs, erzak paketi sosyal yardım…
Ve daha sayamayacağım onlarca irili/ufaklı hizmet için teşekkürler Aziz Başkan…
Eksikleri var mı? Var.
Hataları var mı? Elbette var?
Ama eksiklerini ve hatalarını saymadan önce Sezar’ın hakkını Sezar’a teslim edelim.
Ve hala ‘Aziz Başkan da ne yaptı kardeşim’ diyenlere ya da kıytırık iddialarla siyasal intikam ve muhasara görüntüsündeki operasyondan güç alarak bel altı saldırılara başlayanlara ‘el insaf’ diyelim.
*
Kimi zaman olmadık çıkışlarla kendi partilileriyle bile kavga edip ortamı germiş.. Kimi zaman da (Kordon’da olduğu gibi) kendi esnafıyla kavga eden hatta savaş veren başkan görüntüsüne bürünmüş. Hep övündüğü ‘yoğurt yiyişi’ (yönetim tarzı) nedeniyle yatırımcılarla karşı karşıya gelmiş, parti içi siyasette sorunlar yaşamış.
Bürokratik ekibini bir türlü karamaması nedeniyle eleştirilmiş, bürokratlarını her şeyin üstünde tutarak kimi zaman güvendiği dağlara kar yağmasına zemin hazırlamıştır.
Siyasette dar bir ekiple hareket etmenin kimi zaman bedelini ödemiş kimi zaman sefasını sürmüş. Ama bodoslama kavgalarıyla kent tarihinde silinmesi güç bir iz bırakmıştır.
Kimi zaman belediye başkanlarını isyan ettirmiş kimi zaman kentin esnafını…
Ama doğru bildiği yoldan kim ne derse desin şaşmamış, belki de Tokat’ın Erbaa ilçesinde içselleştirdiği kültürün, geleneksel duruşunun esiri olmuş.
Bazen anlatamamış, bazen anlaşılamamıştır Kocaoğlu.
Sudaki arsenik gibi tamamen siyasal bir krizde bile yıkılmamış, partisi hatta bürokratları tarafından yalnız bırakıldığı anlarda halkın desteğiyle yeniden ayağa kalkmayı başarmıştır. Özetle hatasıyla sevabıyla, aldığı ya da alamadığı kararlarıyla İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, pek çok meslektaşından/mevkidaşından pek çok konuda fersah fersah önde bir adamdır/başkandır. Ama gelin görün ki bugün ‘çete başı’ olmakla suçlanıyor. Ortada somut bir maddi menfaat/rant iddiası yokken hem de.
Her yıl 5 katrilyonu yöneten Kocaoğlu, 7,5 yılda 5 katrilyonluk ihale yapıp, gelinen noktada birkaç milyonluk ihalede yolsuzluk değil de usulsüzlükle suçlanıyorsa…
Hakkında yolsuzluktan dava açılmış Elazığ Belediye Başkanı makamında yargılanırken, İzmir’in başkanı ‘çete başı’ şüphelisi olarak özel yetkili savcının karşısına oturtuluyorsa ve 10 yıllık AK Parti iktidarında hiçbir AK Partili Büyükşehir belediyesine ‘çete/örgütlü suç’ operasyonu yapılmamışsa kimse kusura bakmasın ama ben altında başka şeyler ararım arkadaş.
Hükümetin İzmir’i de alma iştahıyla kimi zaman aleni kimi zaman gizli siyasi ablukasına rağmen… Kente bu kadar iş üreten/tesis kazandıran, önümüzdeki 2,5 yılda aralarında körfez çevresinin yenilenmesi de olmak üzere tramvay, kentsel dönüşüm, yeni fuar alanı gibi devasa işlerin olduğu 60’a yakın projeyi hayata geçirmeye çalışan Aziz Başkan’ın tam arkasında dururum. Siz hala İzmir’deki haksız, adaletsiz tabloyu göremiyorsanız acilen bir göz doktoruna görünün. Ya da adaletsizlik duygusu kalbinizi/vicdanınızı sızlatmıyorsa en azından bir kardiyaloğa görünmesinde fayda var bence. Belki vicdanın doktoru yok bu ülke de ama çok şükür dünya çapında kalp mütehassıslarımız var.
Tüm kalbimle biliyor ve inanıyorum ki… İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde bir çete yok!
Varsa birkaç küçük işte usulsüzlük, hata, mevzuat hataları var. O da zaten yargılama sonunda ortaya çıkacaktır. Bir kaşık suda fırtına koparıp, ortalığı velveleye vermek, iddianamesi bile yazılmamış bir operasyon dosyası üzerinden masum insanları karalamak hele hele de bazılarının yaptığı gibi böylesine bir adli vakadan siyasi sonuç çıkarmak bana da size de yakışmaz. Zaten böylesine bir ortamda ne AK Parti siyaset yapabilir ne de CHP! Çünkü siyaset için sağlıklı rekabet ortamı ortadan kalkmıştır. Umarım kısa sürede her şey normale döner. Belki Elazığ’daki AK Partililer gibi İzmir’deki CHP’liler de normal bir iklimde yargılanma hakkı elde ederler. Kim bilir!
Gördüğünüz gibi haksızlık/adaletsizlik karşısında susamıyorum işte. Belki de Hz. Peygamber’in o sözündeki gibi ‘Dilsiz şeytan’ olmamak için…