GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
22 Aralık 2011 Perşembe

40 katır mı 40 satır mı?

Başbakan Erdoğan’ın Ekim ayının başında ortaya attığı bir iddiayı CHP Genel Merkezi yaklaşık 2,5 ay sonra yargıya taşımaya karar verdi. Hem de belediyeler üzerinden…
Süreç nasıl başladı ve bu noktaya nasıl gelindi? Önce ona bakalım.
Ne demişti Başbakan Erdoğan?
‘Alman Vakıfları üzerinden BDP’li belediyeler ve bazı CHP’li belediyeler terör örgütü PKK’ya kaynak aktarıyor.
İddia ciddiydi. Ortalık bir anda karıştı. Kılıçdaroğlu, bu ağır iddiaya hemen yanıt vererek, ‘CHP’li belediyelerin Alman Vakıflarıyla ilişkisi yoktur. Olanı da kulağından tutup kapının önüne koyarım’ dedi.
CHP’li belediyelerin büyük bölümü (İzmir de dâhil) tek tek açıklama yaparak Alman Vakıfları ile ilişkileri olmadığı dahası örgüte kaynak aktarmadıklarını açıklamak zorunda kaldı. Aralarında Kadıköy’ün de olduğu bazı belediyeler Alman Vakıflarıyla bazı AB projelerinde birlikte hareket ettiklerini kabul ederek, Kılıçdaroğlu’nun kendilerine sormadan bir açıklama yaptığını vurgulayıp, ‘Hem Başbakan hem de Genel Başkanın açıklamaları bizi (belediyeleri) yıpratıyor” dedi.
Sonra Alman Vakıfları’nın Türkiye temsilcileri çıktı sahneye…
Pek çok AK Partili belediye ile ortak projeler ürettiklerini, Türkiye’deki çalışmalarının hükümetten izinli ve de denetime açık olduğunu savundular. Daha sonra Alman Kalkınma Bankası’na çevrildi gözler. Alman Devlet Bankası’nın Türkiye’deki belediyelere kullandırdığı yüklü miktarlarda kredilere…
Aslan Payı’nı Melih Gökçek’in kullandığı, Denizli’den, Bursa’ya, Kayseri’den, İstanbul’a kadar pek çok AK Partili belediyenin Alman Bankası’yla çalıştığı belgeleriyle açıklandı.
Başbakan Erdoğan birkaç günlük suskunluğun ardından ikinci kez sahneye çıktı. ”Kast ettiğim bir belde ya da ilçe belediyesi değil. Arzu ederse Kılıçdaroğlu’na da özel bilgi verebilirim. Ama şimdiden alanı daraltmış olayım’ dedi.
Hükümetin Almanya üzerinde baskı uygulamak ve teröre aktarılan kaynakları kurutmak için özel çaba harcadığı bu süreçte CHP’li belediyelerin de işin işine katılması biraz gündem değiştirmeye dönük bir hamle olarak algılanmıştı. Başbakan Erdoğan’ın sık sık başvurduğu bir yöntemdi çünkü bu.
Erdoğan’ın iddiaları karşısında BDP suskunluğunu korurken CHP meselenin peşini bırakmaya niyetli değildi. CHP’nin meseleyi Başbakan hakkında gensoruna dönüştürme gayreti de Kasım ayı başında sonuç vermedi. Gensoru reddedildi çünkü.
Araya günler, haftalar girdi. Yaklaşık 2 hafta önce CHP Genel Merkezi’nden tüm belediyelere yazılı bir talimat ulaştı. ‘Başbakan hakkında 5 bin liralık tazminat davası açın’ deniyordu genel merkezin yayınladığı genelgede.
Hatta CHP Genel Merkezi’nden gelen genelgeye iliştirilen bir başka evrakta ‘dava dilekçesinin bir örneği’ bile vardı. MYK’da alınan kararla birlikte hazırlanan dilekçe örneğinde ‘boşluk bırakılmış’ belediye başkanına da sadece o boşlukları doldurmak kalmıştı.
Özetle CHP Genel Merkezi partili belediye başkanlarına ‘Başbakan’a 5 bin liralık dava açın’ emri veriyordu.
Başbakan’a o sözleri için dava açan olup olmadığını bilmiyorum. Ama İzmir’de başta Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu olmak üzere neredeyse tüm ilçe, belde belediye başkanlarının bu talimata direndiğini biliyoruz. Kılıçdaroğlu’nun hiçbir belediye başkanına danışmadan aldığı bu karara karşı ilk açıklama Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın’dan geldi. Akaydın, “Davayı biz değil parti açsın’ diyerek Genel Başkanı’nın talimatını medya önünde tartışmaya açıyordu bir yerde.
Hafta sonu bir araya gelen İzmirli başkanlar da Akaydın ile aynı görüşteydi.
CHP’de en üst karar organlarından biri olan MYK’dan çıkan o karara karşıydılar.
Kimi Başbakan’a açacağı davanın ardından belediyesini ziyaret edecek müfettişten, Sayıştay ve vergi denetçisinden korkuyordu kimi ise ilkesel olarak atılan adımın yanlışlığına vurgu yapıyordu.
Kılıçdaroğlu, partisinin kalesi İzmir’i ikna etmek için Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın’ı İzmir’e gönderdi.
Günaydın 28 ilçe belediye başkanıyla Büyükşehir sarayında 3,5 saatlik bir toplantı yaptı. Ama ne dediyse İzmirli başkanları ikna etmeyi başaramadı. Kimi Başbakan’ın (ilçe, belde belediyesi değil’ diyerek kendilerini zaten kapsam dışı bıraktığını, açacakları davayı bu nedenle kaybedeceklerini söylerken kimi ise dava açması gerekenin bir kamu kurumu olan belediyeler değil CHP genel merkezi olması gerektiğini attılar ortaya…
Allem ettiler, kallem ettiler Kılıçdaroğlu’nun emrini/talimatını/genelgesini uygulamamak için bin dereden su getirdiler, adeta ipe un serdiler. CHP tüzüğünde genelgeye uymamanın müeyyidesi gayet açık… Ama burada da başkanlar dibine kadar haklı.
Hükümet baskısını her an üstünde hisseden, her dakika polis/savcı operasyonu, müfettiş, denetçi baskısıyla nefes almakta bile zorlanan CHP’li belediyeler, böyle bir süreçte kendilerini Başbakan Erdoğan’ın önüne atan Kılıçdaroğlu’nun ‘hata’ yaptığını savunuyor. Haklı olarak da kendilerini doğrudan ilgilendiren böylesi bir kararın önceden kendilerine sorulması/danışılması ya da en azından konuşulması gerektiğini düşünüyorlar.
Her ne kadar Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın, ‘CHP’de karar mercileri bellidir’ diyerek Kılıçdaroğlu’nun ya da içinde bulunduğu MYK’nın genelgesinin arkasında durmaya çalışıyorsa da bu hamlenin yanlışlığı apaçık ortada.
CHP’li başkanların işi zor!
Bir tarafta Başbakan… Yani hükümet! Öbür yanda parti… Yani Kılıçdaroğlu.
Tipik bir 40 katır mı 40 satır mı durumu… Erdoğan’a dava açsalar zaten üzerlerinde tepinen hükümet daha fazla yüklenecek.
Kılıçdaroğlu’nun kararına karşı gelseler en azından 2 yıl sonraki adaylığı unutacaklar. Ve bu sürecin sonunda ya CHP genel merkezi geri adım atacak (Yemin krizinde olduğu gibi) ya da başkanların direnişi kırılacak.
CHP genel merkezinin geri adım atma ihtimali başkanların dava açma ihtimalinden güçlüdür bana sorarsanız. Zaten geri adım meselesinde Kılıçdaroğlu’nun üzerine de tanımam doğrusu.
Hatta ben bu satırları kaleme alırken bir geri adım daha attı CHP’nin Sayın Genel Başkanı…
Taa grup başkan vekilliği yaptığı günden bu yana ‘demokratik tüzük’ talebini her fırsatta dile getiren, genel başkan seçildiği günden itibaren de demokratik bir tüzük için sık sık kurultay tarihi açıklayan Kılıçdaroğlu, Mersin Milletvekili İsa Gök’ün başını çektiği grubun ‘tüzük kurultayı’ talebini PM’de reddettirdi bugün şu saatlerde.
Uzun ve sert tartışmaların ardından 15 PM üyesinin oyuyla gündeme alınan tüzük kurultayı talebi için gizli oylama yapıldı. Gizli oylamada 53 oyla ‘tüzük kurultayı’ kararı reddedilirken 18 kabul, 5 boş oy çıkarken, 5 kişinin de o sırada lavabo ihtiyacı doğduğu için oy kullanmamayı tercih ettiler.
Kılıçdaroğlu’nun isim isim yazdığı 80 kişilik PM’de şimdiden 53 kişinin eline kaldığı ortada. Ve ortada olan başka bir gerçek de CHP’nin bir iki haftaya kadar PM’de reddedilen ‘tüzük kurultayını’ yapacak olması… PM kararı ile değil tabi ki. Delege imzasıyla… Seçimli kurultay gibi salt çoğunluk ilkesiyle değil 250 imzayla toplanabiliyormuş tüzük kurultayı… Sanıyorum 13 Haziran’da sadece Sav’ın gayretleriyle 525 imzaya ulaşan muhalefet gelinen noktada Baykal ve diğer yapıların da desteğiyle 250 imzayı iki günde toplayacaktır. Kılıçdaroğlu’na neredeyse imparator yetkisi tanıyan, astığım astık, kestiğim kestik dedirten o tüzük birkaç hafta içinde buhar olabilir.
Baykal ve Sav ekiplerinin birleşmesi, parti içindeki rahatsız kesimlerin bu yapılarla işbirliği yapması tüzük kurultayından sonraki gelişmelerin de habercisi… Zaten İzmirli başkanların ‘Başbakan’a dava açmaktansa Kılıçdaroğlu’nun genelgesine başkaldırma’ nedeni de bu olsa gerek. Genel başkanlarının siyasi ömrünün her geçen kısaldığını görüyor olmaları…

Not1: Kubilay'ı anmak için İzmir'e gelen Kılıçdaroğlu'nu geceyarısı karşılamaya gidenlerin bir bölümü ile Baykal'ı karşılayanların aynı olmasıydı. Dikkat çeken başka bir konu ise Kılıçdaroğlu'nun Baykal'ın ziyaret etmediği ilçelere götürülecek olması... Baykal'ın geldiği sırada ameliyatta olan Bayraklı gibi. 

Not2:
Kongre sürecinde her mahalleye ihtiyaca binaen yığma üye yaptığı söylenen genel merkezin İzmir'de de ilginç ittifaklara hazırlandığı konuşuluyor. İl Başkanı Bayır'ın genel merkezin adayı olma ihtimalinin sıfırın da altında olduğu konuşulurken, Eski İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu'nun Kılıçdaroğlu'nun adayı olmak için zemin yokladığı konuşuluyor. 

Not3:
Dün akşamki 'belediye başkanları' toplantısının ardından 'uçağa yetişecek' denilen Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın'ın geceyi Karabağlar civarında geçirdiği iddia ediliyor.