GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
12 Aralık 2011 Pazartesi

Sabuktay haklıymış!

Araya operasyon girdi, Baykal girdi. AK Parti analizini yarıda bıraktık. Tamamlayacağız kısmetse…Ama önce şu operasyonu aradan çıkarmamız lazım.
Adil vicdanlarda karşılık bulmayan operasyon ‘Demoklesin kılıcı’ gibi duruyor İzmir’in üstünde. Son operasyonda önce gözaltına alınıp serbest bırakılan sonra tekrar tutuklanan Genel Sekreter Yardımcısı Erhan Bey’in mahkeme salonunda hâkimlerin yüzüne söylediği ama kayıtlardan çıkarılan cümlelere bakalım önce:
‘Bu operasyonun amacı İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni seçim öncesi kilitlemektir’ dedi Bey ve adil yargılanma hakkı istediğini haykırdı.
Suçlamalara, bilirkişi raporlarına bakınca başka bir şey de düşünemiyor insan…
Belediye malını belediye şirketine vermek başka bir deyişle kamu malını kamuda bırakmak suç! Hem de ‘çete’ suçu… İZELMAN Genel Müdürü Hüseyin Kırmızı Çankaya katlı otoparkını özel şirkete vermediği için hapiste!  
Sadece bu değilmiş Kırmızı’nın suçu: Bir de Manisalı çiftçilerin kurduğu kooperatiften alınıp 24 Kasım’da İzmirli öğretmenlere dağıtılan şallar, atkılar meselesi varmış.
Üretici kooperatifinden alınan mallar için neden ihale yapmadınız diye sorulmuş.
İZENERJİ Genel Müdürü Ali Sabuktay, AK Parti hükümetiyle ortaklaşa yapılan ve TCDD ile ortak işletilen İZBAN’ın tanıtım filmini pahalı yaptırmakla itham ediliyor.
Dikkat edin… Cebe atmakla değil pahalı yaptırmakla! Büyükşehir Belediyesi’nin faaliyetlerini sloganlaştıran yapının, kitap, dergi, gazete, broşür basan ekibin başındaydı Sabuktay…
En son İzmir’de ‘yaratıcılık var’ sloganıyla ‘Tasarım Kenti İzmir’in’ temellerini atmaya çalışıyordu zihinlerde… Kültür Çalıştayı’nı organize etmiş, sonrasında ortaya çıkan kararları uygulamak için kentin her noktasına ‘İzmir’de enerji var, yaratıcılık var’ diye sloganlar astırmıştı.
Sabuktay haklıymış… İzmir’deki yaratıcılık, kente ayak basan herkese anında sirayet ediyormuş meğerse. Bilhassa özel yetkili savcılara… Büyükşehir örgütünü/çetesini ortaya koymak/çıkarmak bayağı bir yaratıcılık ister çünkü.
Sabuktay yakın arkadaşımdı. Hüseyin Kırmızı da öyle…
Bu ikisinin boğazından tek bir kuruş haram lokma geçmediğine kalımı basarım. Yapmışlarsa teknik hata yapmışlardır en fazla. Ama bir çetenin üyesi olmadıklarını, alavere/dalavere yapmadıklarını en az adım kadar biliyorum. Her ikisi de Piriştina döneminden beri belediyede… Bana inanmıyorsanız AK Parti İzmir Milletvekili İlknur Denizli’ye sorun. Büyükşehir’e danışmanlık yaptığı yaklaşık 3 yıllık sürede neredeyse her gün gördüğü, konuştuğu bir isimdi Sabuktay. Ve onun da bu konuda çok üzgün olduğunu biliyorum.
*
Bu süreçte en büyük komedi de savcının serbest bırakılanlara itirazında yaşandı. Sadece gerekçe değildi komik olan… Geçen hafta tam üç kez ertelendi Kılıçdaroğlu-HSYK kavgası aşamasında itirazların görüşülmesi. Üç kez! Sebep hâkimin izinli olmasıydı.  Kılıçdaroğlu, HSYK’nın beklediği özür yerine adalet bakanını istifaya kadar götürünce işi, hâkimin izni bitti, savcının itiraz ettiği 28 kişiden 13’üne yeniden tutuklama kararı çıktı.
Gel de bu işin içinde bir bit yeniği, Kocaoğlu’nun deyişiyle bir Çapanoğlu arama?
Mayıs operasyonu için düğmeye basan, hem gözaltı hem tutukluluk kararlarına imza atarak İzmir Barosu tarafından hukuken tartışmaya açılan Hâkim Ali Sayın, bu cesur kararları sonrası mahkeme başkanı olmuştu. Herhalde son cesur kararından sonra HSYK’ya kadar gider. Yolu açık! Bu dosyanın hazırlık aşamasını yürüten özel yetkili savcı 9 ay önce alındı HSYK’ya…
*
Diyorlar ki yargıyı eleştiremezsin… Nedenmiş o!
Yargıyı eleştirme, yürütmeyi eleştirme, yasamaya dokunma…
E ne yapalım? Sabahtan akşama kadar CHP’ye mi vuralım? Ya da İstanbul’daki bir kısım medyanın yaptığı gibi işi gücü bırakıp sistemli olarak TSK’yı mı yıpratalım?
Bence en az benim kadar biliyor bu soruşturmayı yürütenler İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde bir çete, bir örgüt olmadığını… Bilmiyorlarsa da soruşturma aşamasında öğrendiler. İfadelerden, belgelerden gördüler gerçeği… Ama belki inat belki baskıyla içi boş bir iddianın altı doldurulmaya çalışılıyor şu anda. Biliyorum zaman beni haklı çıkaracak.
Belki tüm bu gözaltı ve tutuklamalardan birkaç kişi usulen hatalı bulunacak. ‘İhaleyi şu maddeye göre yaptın, bu maddeye göre yapmalıydın’ gibi kıytırık nedenlerle idari açıdan ceza alacaklar belki.
Ama zaman İzmir’in aleyhine işliyor.
Büyükşehir Belediyesi’nde en alttan en üste kadar tüm bürokrasinin eli/ayağı titriyor şu anda. Kaçıncı dalgada gözaltına alınacaklarını, neyle suçlanacaklarını merak ediyorlar. 20 bin belediye çalışanını ve koskoca bir kenti istim üstünde titretmeye kimin ne hakkı var?
Rakipse rakip! Rekabetin de kuralları vardır.
Çıkarsın meydana aslanlar gibi mücadele eder, bileğinin hakkıyla alırsın.
Ki operasyon öncesine kadar manzara buydu. Bir AK Parti bir CHP proje açıklıyor, herkes harıl harıl 2014’e hazırlanırken, sonuçta İzmir kazanıyordu.
Operasyonlara kadar İzmir’de gayet dengeli geçen siyaset müsabakasına limon sıkıldı. Seyir zevki vermeyen çünkü adil yönetilmeyen bir hal aldı.
Hileyle, hurdayla, faulle, şikeyle maç yapılmaz.
Kazanılsa da bu zafer uzun soluklu olmaz. AK Parti’nin ‘ağır ağabeylerinin de’ belki de bu yüzden olan bitene tepkili olduğunu biliyoruz.
İçinde her renkten, her desenden insan olsa da… 
Sonuçta AK Parti’nin ilk adıdır adalet! Adalet ve Kalkınma Partisi’nin adil yüreklerine, demokrat ruhlularına sesleniyorum.
İzmir’deki bu nahoş manzaranın düzeltilmesi için bir şey yapın artık! Bu manzara düzelmeden, bu gölge kalkmadan, siyasi müsabakada denge yeniden sağlanmadan İzmir’de ne yaparsanız yapın, ne söylerseniz söyleyin anlamı yok! En azından benim için kıymeti harbiyesi yok! Olmayacak da!
O nedenle bu işe ‘dur’ deyin… Sesinizi daha gür çıkarın. Yasal düzenlemeyse yasal düzenleme yapın. Ama mutlaka bir şeyler yapın! Unutmayın ki bugün mensubu olduğunuz partinin ilk adı olan adalet bir gün size de lazım olabilir. Bırakalım işin adalet boyutunu…
Rekabet boyutuna bakalım.  2014’e giderken rakibin eli kolu bağlı, takımın etkili oyuncuları kırmızı kartla atılmış, kalanlara sarı kart gösterilmiş, hepsi istim üstünde…
Faulü hakem yapmış bizzat, hakem!
Taraftar köpürüyor. Rakibin eli kolu bağlıyken, eksik oyuncuyla oynarken gol atmak size yakışır mı? Kendinize bunu yakıştırabiliyor musunuz? Olaya bu açıdan bakın bir de…
Çünkü İzmirli olaya bu açıdan bakıyor ya da bakacaktır. Bu manzara böyle devam ederse İzmir’in 2,5 yılı da kayıptır ayrıca. Ve bu kayıptan sadece birkaç savcı/hakim sorumlu tutulmaz bence. Bürokratların eli sıradan evrakları imzalarken bile titrerken siz ne bekleyebilirsiniz ki…
‘Ondan sonra Büyükşehir çalışmadı’ mı diyeceksiniz? Yer mi bunu İzmirli? Yer diyor ve olan bitene göz yummayı tercih ediyorsanız, ‘Bana dokunmayan yaşasın’ diyorsanız siz bilirsiniz. Ama yemeyeceğini sandıkta göreceksiniz.
Meseleye bir de demokrasi penceresinden bakalım. 10 yıllık iktidarınızda tek bir AK Partili belediyeye böylesine bir operasyon/baskın yapmamışken, İzmir’e yapılanı nasıl anlatmayı düşünüyor sunuz? Çünkü bizimkiler ‘ak-pak’ diyerek mi?
En somut örnek Adana’da… Adam beş yıl AK Parti rozeti taktı. Hayatında görmediği kadar itibar, iltifat gördü. Büyükşehir Yasası’nı bile Gökçek’le birlikte o yazdı neredeyse. Soruşturma, operasyon hak getire… Ne zaman MHP’ye geçip, AK Parti’ye seçim kaybettirdi. Anasından emdiği süt burnundan geldi. Aytaç Durak 25 sene başkanlık yapmış bir isim. Sağdaki bütün partilerden kazanmış. Şimdi gel de buna ‘intikam’ penceresinden bakma! Hani Osmanlı’dan kalan ‘derler, derler’ diye bir hikâye var ya…
İşte öyle… Yapmasan da ‘yaptı’ derler.