GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
5 Aralık 2011 Pazartesi

Nitelik ve nicelik bakımından İzmir mitingi!

Sizler için her dakikasını izleyip sıcağı sıcağına servis ettiğimiz CHP İzmir mitingini yorumlamakta sıra. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne polis baskınlı operasyon ve bin günü aşkın süredir tutuklu bulunan İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın durumuna dikkat çekmek için sahaya inen Kılıçdaroğlu, İzmir’de nasıl bir sınav verdi?
Miting yorumlamak her zaman zordur. Çünkü nitelikten önce nicelik gelir pek çoğunuz için.
Konuşmacı isterse dünyanın en önemli, en kritik mesajını vermiş olsun, millet önce ‘kaç kişi gelmiş alana kardeşim’ diye sorar.
Belki de miting mantığı da bunu gerektiriyordur.
Çünkü amaç sadece mesaj vermek değildir meydanlarda. Hatta mesaj ikincil plandadır mitinglerde. Asıl mesaj meydanı doldurup gövde gösterisi yapmaktır çünkü.
Düşmana/rakibe gövdeyi gösterirken halkın kantarında liderin kendisini tartmasına da olanak sağlar meydan mitingleri. Gündoğdu’daki mitingden bir saat önce çalmaya başlayan ve akşam saatlerine kadar susmayan telefonumun öbür ucundaki sesler hep aynı şeyi soruyor, sorguluyordu.
Kaç kişi geldi, nasıldı?
Kılıçdaroğlu ne dedi, hangi konuya girdi, başka kimler katıldı diye soran yoktu.  
O nedenle meseleye önce nicelik penceresinden bakacağız biz de.
Partililere göre en az 80-100 bin kişi vardı alanda.
Emniyete göre en çok 25 bin.
Biz gazeteciler ise muhalefet mitinglerinde çoğunlukla ortalamayı alırız.
Çünkü Emniyet rakamları sadece iktidar partilerinin mitinginde gerçeğe yakın sonuç verir. Parti yöneticilerinin bakışı ise zaten sübjektiftir.
Bana göre de 40 binin üzerindeydi alandaki kalabalık. 50 bin diyenlere de sözüm yok hani.  
Katılım sadece İzmir’den de değildi.
Başta Ege illeri olmak üzere ağırlıklı olarak Türkiye’nin her noktasından gelen/getirilen vardı. Aynı saatlerde Alsancak Havagazı Kültür Merkezi’nin önünden geçenlerin dikkatinden kaçmamıştı 45, 09, 34 plakalı otobüsler…
CHP genel merkezi İzmir’e adeta çıkarma yapmıştı. 100’e yakın milletvekili, Türkiye’nin her noktasından 100’e yakın belediye başkanı… İl, ilçe başkanı…
Seçim mevsimi olmamasına karşın 3–4 günlük bir hazırlıkla yapılan bu mitinge sağlanan katılım kim ne derse desin başarıdır. Tabi öyle ahım şahım bir başarı da değil ha… Sadece ‘rezil olmaktan’ kurtulmuştur CHP İzmir’de…
Son günlerde ülke gündemini işgal eden Dersim krizi nedeniyle Ulusalcı/Kemalist kesimin eleştiri oklarına hedef olan Kılıçdaroğlu’nun özellikle de bu yapının kalesi kabul edilen İzmir’de meydana çıkma cesareti başlı başına takdire şayandı. İzmir’deki çekim gücü gittikçe azalan, örgüt içinde bile destekçi oranı bile yüzde 30’lara  düşen Kılıçdaroğlu’nun meydan mitingi için İzmir’i tercih etmesi pek çok açıdan da manidardı.
Örgütü, milletvekilleri tarafından bile Dersim tartışmalarında Atatürk’ün hedef tahtası yapılmasından sorumlu tutulan Kılıçdaroğlu, ‘Partinin ekseni kaydı’ eleştirilerinin de yoğunlaştığı süreçte İzmir’de alana çıkarak ‘dengeyi’ sağlamaya çalıştı bir bakıma.
İlk kez bir mitingde Kılıçdaroğlu’nun birinci gündem maddesiydi Mustafa Kemal ve Cumhuriyet! Baykal döneminin ‘ulusalcı, laik’ politikalarını terk eden ve uzun süre ağzına bile almayan Kılıçdaroğlu’nun Mardin Valisi üzerinden yaptığı Mustafa Kemal savunusu mitingi benim gibi ekranları başında izleyenleri bile etkiledi.
Atatürk’e dil uzatan Vali’ye ‘Senin fındık kadar beynin yok. Arabandaki Türk bayrağını çıkarıp AKP bayrağı as’ diyecek kadar sert çıkan Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet değerlerine de sık sık gönderme yaparak, CHP’nin kayan eksenini İzmir’den yerine oturtmaya çalışıyor gibiydi.
Sadece partisinin değil İzmir’in kayan siyasal eksenini de yerine getirme gayreti vardı Kılıçdaroğlu'nda. Kordon’daki kafeteryaları işaret ederek, ‘Kafeleriniz kapansın istemiyorsanız, AK Parti’ye geçit vermeyin’ diyen Kılıçdaroğlu, Baykal döneminin İzmir politikasının ana unsuru olan ‘korku sopasına’ sarılıyordu yeniden. Yaşam biçiminden endişeli İzmirliyi korkutarak AKP’den uzaklaştırma taktiğiydi bu…
Öte yandan mitingin kurgusu da, zamanlaması da hatalıydı esasen.
Kordon’un bir uçtan öbür uca gelincik tarlası gibi bayraklarla süslendiği 2007’deki Cumhuriyet Mitingi ile kıyas bile kabul etmeyen bu toplantı her şeyden önce bir parti mitingi olarak planlanmıştı. İzmir’de bazı CHP’li vekillerin ‘Mitingi 2007’deki gibi sivil toplum örgütleri, sendikalar düzenlesin. Kılıçdaroğlu ve CHP katılımcı/destekçi olsun’ tavsiyesine uyulmadı. Ayrıca aynı yapı tarafından getirilen mitingin Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik ses getiren operasyonun üzerine bina edilmesi teklifi de rağbet görmedi. Hatta Başkan Kocaoğlu’nun operasyon akşamı Paris dönüşü belediye önünde yaptığı konuşmanın özü olan ‘Adalet İstiyorum’ sözünü bayraklaştıracaktı CHP’liler…
Olmadı. CHP mitingin adını da kurgusunu da bildiği gibi yaptı. 
Örgütteki sorunlar deseniz, zaten ayyuka çıkmış durumda. Mitingden bir gün önce gelen Genel Başkan Yardımcısı bazı ilçe örgütlerini görevden almaktan söz ediyor.
Miting sonrası ise ‘kimseyi görevden almıyoruz’ diyor.
Sonuçta zamansız ve zeminsiz bu miting, eskilere nazaran vasat ama yine de başarılıydı.  Şahit olanlar miting sonrası Kılıçdaroğlu’nun ağzının kulaklarına vardığını görmüşler.
Sonuçta Kılıçdaroğlu memnunsa bize laf düşmez. Tüm aksaklıklarına rağmen CHP Gündoğdu’dan memnun ayrıldıysa bunu da İzmirlilere borçludur. Dahası İzmir’in özellikle de son Büyükşehir operasyonu sonrası takındığı o tavra. Pek çok CHP’li alana gitmemiş olsa da pek çok İzmirli Büyükşehir’e yönelik adaletsiz tutumu eleştirmek için oradaydı. CHP ve Kılıçdaroğlu, İzmir’in farkını benzer başlıklı bir mitingi başka bir kentte yaptığında anlayacaktır.
Kılıçdaroğlu ve CHP merkez yönetiminin Gündoğdu’dan verdiği ‘Ulusalcı, laik, Kemalist’ mesajlarda ne kadar samimi olduğu ise başka bir konudur. İzmirliler, daha önce pek kez ölçtükleri Kılıçdaroğlu’nun son sözlerindeki samimiyeti de mutlaka test edecektir.