GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
7 Aralık 2011 Çarşamba

Yerli mi yabancı mı?

İzmir’in operasyondan sonra en çok tartıştığı konu gemi ihalesi… Hatta kısmen gemi krizinin operasyonu örttüğü bile söylenebilir. Malumunuz üzere İzmir Büyükşehir Belediyesi, körfezde hizmet verecek yolcu vapurlarını yenileme kararı aldı. Geçtiğimiz aylarda Körfez filosunun yaşlı üyelerinden İhsan Alyanak vapurunun Konak iskelesinden ayrıldığı sırada mendireğe çarpıp batması da bu süreci hızlandırmıştı.
İhale günü yaklaşırken başlayan ‘yerli mi olsun yabancı mı’ tartışması gelinen noktada farklı noktalara gitti, gitmeye de devam ediyor.
Haftalardır gemi ihalesini eleştiren açıklamalar yapan Gemi Mühendisleri Odası’nın görüşlerine tek satır yer vermeyen İzmir medyası bir anda olan bitene kulak kabartıp, meseleyi manşetlere taşımaya başladı. Çünkü kendisi de bir gemi mühendisi olan Ulaştırma Bakanı, İzmir Milletvekili Binali Yıldırım da topa girmişti.
Ayranın bir anda kabarmasının esbab-ı mucibesi buydu. Çanakkale’deki mesleki bir toplantıda konuşan Yıldırım, İzmir’deki ihalenin yabancı şirketlere gitme ihtimalinin yüksek olduğunu, 300 milyon liralık bu ihalenin yerli tersanelerde kalmasının sektör için çok anlamlı ve de önemli olduğunu söyledi.
Gemi mühendisleri haftalardır konuşuyor: ‘Binlerce mühendisimiz şu anda işsiz. Tersaneler boş. Büyükşehir’in ihalesindeki teknik şartname yabancıların elini güçlendiriyor. Seçilen malzeme pahalı ve de gereksiz’ gibi teknik açıklamalar yapıyorlar.
Birkaç çatlak sese rağmen kendi halinde yürüyen bu sürecin bu noktaya nasıl geldiğini anlamakta zorlanan Kocaoğlu, karşı açıklama yaparak, ‘Yerliye karşı değilim. Hatta 2007’deki ihalede yerli firmaları davet ettik. Gelen olmadı. Tersaneler doluydu. Körfeze aldığımız tarama gemilerini yerli firmalar yaptı. İstanbul’daki İDO da yabancı alımlar yaptı’ gibi açıklamalarla gündeme müdahil olmaya çalıştı. Ancak bir anda patlak veren ters kampanyayı yönlendirmeyi başaramadı Kocaoğlu.
Parklara diktiği çiçeği Bayındır’dan, fidanı Ödemiş’ten, öğretmene hediye ettiği şalı Manisalı çiftçiden, okula dağıtacağı sütü Tire’den, mandalinayı Gümüldür’den alarak İzmirli üreticinin dostu misyonu üstlenen Aziz Başkan, ‘yabancı sevdalısı’ gibi lanse edilmeye daha fazla dayanamayıp dün akşam katıldığı canlı yayında ‘Ben vatan haini miyim kardeşim’ diyerek isyanını ortaya koydu.
Ve bugün aynı hususta sürpriz bir açıklama da AK Parti Milletvekili İlknur Denizli’den geldi. Milliyet Ege’ye konuşan Denizli, özetle yerli sermayeden yana olduğunu, 300 milyon lirayı bulacak bu işin yerli tersanelerde daha da ucuza bitebileceğini, artan parayla da İzmir’in yarım kalan metrolarının tamamlanabileceğini söylüyor.
AK Parti Milletvekili Denizli, kent siyaseti için ilginç bir isim. Kocaoğlu’nun önceki döneminde yaklaşık 3 yıl birlikte çalıştığı, danışman sıfatıyla Büyükşehir’e hizmet vermiş biri. Bu nedenle ne söylediği hem önemli hem de manidar...
İzmir’deki pek çok gündemi perde arkasından yönetme kabiliyeti olduğunu defalarca ortaya koyan Denizli’nin ilk kez sesli olarak konuşması ya da sürecin resmen tarafı olması söz konusuydu çünkü. Kocaoğlu’nun polis operasyonu sürecinin sancılarını yaşadığı dönemde ‘gemi krizine’ boğulması bir yana kentteki gündemin topyekûn değişmesi gibi önemli bir hamleydi çünkü bu. Ve bu hamle ancak Denizli gibi yetenekli bir ismin katkısıyla başarılabilirdi. Sonuçta da öyle olmuş görünüyor.
Ve de Kocaoğlu’nun ‘eski danışmanı’ olarak bilinen Denizli’nin, Aziz Başkan’la ilk sıcak temasıydı bu. Sonuçta İlknur Denizli, Danışmanlık yaptığı yıllarda Kocaoğlu’na faydalı olmuş ama İZSİAD Başkanı sıfatıyla da bu kentte önemli işler başarmış bir isim.
Bu açıklamayla birlikte uzun süre omuz omuza mücadele veren ve pek çok badireyi birlikte atlatan iki isim ilk kez karşı karşıya gelmiş oldu.
Bu sıcak bir çatışmaya döner mi dönerse ne çıkar bilinmez. Kocaoğlu cephesinin şimdilik yanıt vermeye niyetli olmadığını biliyorum sadece.
**
Ve İlknur Hanım’ın iki gün önce yaptığı başka bir açıklama yansıdı bugün gazetelere… Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkı’nın veriliş yıldönümünde davet edildiği bir toplantıda, kadının siyasette, kamuda daha çok temsil edilmesi gerektiğini söyleyen Denizli, ‘İnşallah 2014’te İzmir Büyükşehir’i de bir kadın yönetir’ temennisinde bulunmuş.  
Tabi ki kulislerde Büyükşehir adayı olarak adı geçen İlknur Hanım’ın bu temenniyi şahsı için yapmış olduğunu düşünenler de olabilir. Hatta Kocaoğlu’na eleştiri ve Büyükşehir’e yönelik ‘kadın başkan’ temennisi birlikte okunduğunda “İlknur Hanım gemileri yaktı. Büyükşehir adayı olacak” şeklinde de değerlendirilebilir.
Ama durum pek de göründüğü gibi değil!
Kendisiyle iki açıklamasını da konuştum. Gemi meselesinde inandığını dile getirdiğini söyledi. Hatta ekledi: “Bugüne kadar hep inandığım doğruları söyledim. İnandığım insanların, fikirlerin arkasından yürüdüm. Bunu da en iyi Aziz Başkan bilir”
Ve Büyükşehir adaylığı konusu…
’Bu tamamen Türk Kadını’nın seçme ve seçilme hakkı kazandığı gün, günün önemi ve anlamına binaen yapılmış bir konuşmaydı. Sadece ben değil, konuşmacıların tamamı benzer ifadeler kullandı. Kadının siyasette, kamuda daha çok yer edinmesinin hem ülkeye hem de İzmir gibi bir kente yararı olur, zararı olmaz. Sözlerimden kişisel bir beklenti çıkarılması yanlış olur’
Tanıdığım İlknur Denizli, 2,5 yıl önce adaylık sinyali vermeyecek kadar da akıllıdır ayrıca. Yani erken öten horozun siyaset sahnesindeki akıbetini bilir. Aday olur, olmaz. Ama Kocaoğlu’na yönelik açıklamasıyla kadınlar toplantısındaki sözlerini ayrı değerlendirmekte yarar var.
Gemi meselesine yeniden dönecek olursak… Bu konuyu gündeme getirenlerin siyasi niyetleri vardır, yoktur ayrı. Ama hazır gündeme gelmişken Kocaoğlu’nun söylenenlere özellikle de Gemi Mühendisleri Odası’nın eleştirilerine kulak vermesinde yarar var. Çünkü meseleyi teknik ayrıntılarına kadar anlatan Oda’nın söyledikleri daha doğru görünüyor.
Tamam, 2007’de yerli gemi almak istemiş, tersaneler doluymuş. Belki 20 gün sonraki ihale de yerlilerde kalabilir. Ama üretici dostu Aziz Başkan’a yakışan yerli üretimi özendirmek, desteklemektir. Can çekişen sektörü ihtimallere bırakmak değil.
Zaten bir süre sonra KİK’ten dönme ihtimali bulunan teknik şartnameyi son bir kez gözden geçirip, bu süreçte kendisini yanıltma ihtimali olanlardan bağımsız bir karar vermesinde yarar var Sayın Başkan’ın.
Meseleyi kişiselleştirmeden… Her şeyi diyebilir Başkan. Ve söylediklerinin büyük bölümünde haklı da olabilir. Kendisini eleştiren AK Partililere, ‘Dinime küfreden bari Müslüman olsa, siz hangi milli adımı attınız. Daha perakende yasasını bile çıkaramadınız. Esnaf kan ağlıyor?’ diyebilir mesela… Böyle diyerek günü kurtarabilir belki ama Türkiye’nin iddialı olduğu alanlardan biri olan tersane sektörünün içinde bulunduğu durumu bilenlere Körfez’e pahalı ve yabancı gemi almayı haklı gösteremez.
Ve başka bir not daha…
İstanbullular binecekleri vapurların şekline/şemalına kendileri karar vermiş. Belediye birkaç modeli sergileyip halkın düşüncesini almış son kararı vermeden… İzmirlinin neyi eksik Sayın Başkan? Neden aynı yolu izlemiyorsunuz? En azından örnek tasarımları halk oylamasına sunabilirsiniz. Hayvanat Bahçesi’ndeki fil yavrusunun adı için bile anket yapan anlayışa ne oldu?
 
ÖNEMLİ NOT: İzmir mitinginde yargıdaki erozyona dikkat çekip hâkim ve savcılara on binlerin huzurunda ‘AKP’nin militanı’ diye seslenen Kılıçdaroğlu’nun sözleri tepkiyle karşılandı. HSYK özür beklediğini açıklarken Yargıtay’ın 160 yeni üyesi meseleyi dava açmaya kadar götürmeye hazırlanıyor. Büyükşehir operasyonunu dikkatle izleyen bir gazeteci olarak ben de Kılıçdaroğlu’nun o sözlerinin İzmir’deki operasyonu etkileyeceği konusunda endişeliydim. Bugün operasyona ilişkin önemli bir gündü. Savcıların mahkeme tarafından serbest bırakılan 26 kişiye yönelik itirazı görüşülecekti. Bir anda itirazların Cuma gününe kaldığı bilgisi geldi. Kılıçdaroğlu’nun özür bekleyen HSYK’ya Perşembe günü TBMM’den yanıt vereceğini düşünürsek bu yanıtın Cuma günü görüşülecek itirazları etkileyebileceğini düşünmek olasıdır. Umarım yargı erki Kılıçdaroğlu’nun sözlerini kişiselleştirmez de Yargı ile CHP arasındaki polemikten iyice Arap saçına dönen operasyon süreci olumsuz etkilenmez.
O sözlerin ardından Pazartesi günü tutuklu 24 kişinin itirazı reddedildi. Yargının etki altında kalmasından söz etmiyorum. Meselenin kişiselleştirilme ihtimalinden bahsediyorum.