GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
15 Aralık 2011 Perşembe

Operasyonun öteki yüzü!

İzmir Büyükşehir’e yağmur gibi gelen, ardı arkası kesilmeyen operasyonları anlamaya ve anlatmaya çalışıyoruz. Şu ana kadar açıklanan belge ve bilgilere dayanarak savcıların iddialarını ispatta zorlandığını söyleyebilirim. Düğmeye 2 Mayıs'ta basılmasına karşın aradan geçen 7 aylık sürede henüz iddianamesi bile yazılabilmiş değil.
Henüz sonuçlanmamış bir Sayıştay raporu üzerinden başlatılan, teknik takip, böcek marifetiyle bugünlere gelen operasyonda çoğunluğu üst düzey bürokrat 100’ün üzerinde kişi emniyetle, karakolla, adliyeyle ve de hapishaneyle tanıştı. Tanıştı diyorum çünkü bugün tutuklanan isimlerin pek çoğunun değil hapse girmek, suç işlemek karakolların önünden bile geçmediğini biliyorum. Bu meselenin bir boyutu…
İkinci boyutu tabi ki operasyonun nedeni…
Çete ve örgüt suçlamasıyla başlatılan ve tutuklanan Genel Sekreter Yardımcısı Erhan Bey’in hâkimin karşısında söylediği gibi amacı ‘belediyeyi kilitlemek gibi’ gözüken operasyonun nedeni hakkında pek çok teori atıldı ortaya… 10 yıllık iktidarında AK Partili tek bir belediyeye bile polis baskını yapılmadığı gerçeğinden hareket edenler Büyükşehir’e yönelik son baskınları AK Parti’nin İzmir’i alma planının bir parçası olarak gördü. Kimileri ise ‘Derin AK Parti’nin İzmir üzerinden yürüttüğü’ derin bir hesaplaşmanın dışavurumu olarak… Öyle bir hesaplaşma ki bu bir muhatabı Başbakan Erdoğan öbürü Kılıçdaroğlu… Bir yapı hem Erdoğan'a hem de Kılıçdaroğlu'nu hedef alıyor aynı anda. Öte yandan Yargı ve emniyetteki ‘Okyanus Ötesi’ hâkimiyeti üzerinden de Pensilvanya’daki Fethullah Gülen’e çıkaranlar da oluyor  faturayı.
Ama kesin olan şu ki; bu operasyon belediyeyi kilitlemeyi başardı. Rutin imzaların bile atılamaması üzerine Başkan Kocaoğlu, ‘kritik İmzaları ben atacağım’ diyerek ekibine cesaret aşısı yapmaya çalışıyor. Çünkü, Büyükşehir’de tepeden tırnağa herkesin gardı her geçen gün düşüyor.
Dün İZSU’dan 10, Fen İşleri ve Etüd Proje Dairesi’nden 12 kişinin ifadesi alındı. Polis bu kez ‘davet’ yöntemini kullandı ama davet de olsa çağıran polisti sonuçta. İfade verenler ‘şimdilik’ serbest bırakıldı. Ama İZSU’da altlardan başlayan sürecin tepe noktalara kadar tırmanabileceği kaydediliyor. Yasa gereği Başkan Kocaoğlu’nun Yönetim Kurulu Başkanı olduğu İZSU’da taa Burhan Özfatura, Yüksel Çakmur döneminden dizayn edilmiş bir yapı var işbaşında. Ve Kocaoğlu’nun bu yapıyı teknik olarak değiştirme şansı da yok. Ya da yok denecek kadar az. Kadro sahibi memurla çalışmak zorunda olan Kocaoğlu, hem bütçe hem de yapılan iş bakımından belediyenin yüz akı olan İZSU üzerinden yeniden vurulabilir önümüzdeki günlerde. 
İstanbul’dan gelen bir gazeteciye, ‘İzmir’de İSKİ arıyorlar’ diyerek Başbakan Erdoğan’ı İstanbul’un başına taşıyan skandala gönderme yapan Kocaoğlu haklı olabilir. İZSU’nun da ele alınmasıyla ‘aranan kan’ bulunmuş olabilir.
Fen İşleri ve Etüd Proje’den ifadeleri alınan personele sorulan sorular ise daha çok bazı ihalelerle ilgili hazırlanan Sayıştay Raporu’na dayanıyor. Sayıştay Denetçileri hazırladıkları 2010 raporunda bazı ihaleler nedeniyle kamunun zarara uğratıldığı yönünde değerlendirmede bulunuyor. Belediyeden yüzlerce yönetici ve memurun yazılı savunmaları alınıyor. Ancak savunmalar karara bağlanmadan savcılık hem de ‘özel yetkili savcılık’ daha çok ‘idari kusur’ kabul edilebilecek en fazla zimmet çıkarılabilecek meseleleri ‘çete’ kapsamına alıp hayatında emniyetin sokağından geçmemiş memurları, ‘olağan şüpheli’ olarak görebiliyor, gösterebiliyor. Hal böyle olunca da belediye tam anlamıyla kilitlenmiş oluyor. Genel Sekreter Pervin Şenel Genç 7 ayı aşkın süredir tutuklu. Şirketler Koordinatörü Hilmi Özen de öyle… İkinci dalgada alınanlarla birlikte üst düzey 16 bürokrat hapiste. Daha dün 22 kişi emniyette sorgudaydı. Savcı Durdu Kavak’a göre listede 300’ü aşkın isim var. Şu ana kadar listenin en tepesindekine dokunulmadı. Çünkü listesinin başında Başkan Aziz Kocaoğlu'nun olduğu iddia ediliyor. Şimdilik etrafında dolaşılıyor Başkan’ın… Akrabası özel kalemi alınıyor, okul arkadaşı, sınıf arkadaşı, yol arkadaşı kim varsa toplanıyor. Aziz Başkan’a göre bu davanın iddianamesi bile yazılamayacak. Çünkü ortada iddia olunduğu gibi bir ‘çete ya da örgüt’ olmadığı anlaşılacak.
Peki, bu operasyonun arkasında kim var? Asıl soru bu… Türkiye’de yargının attığı her adımın arkasında biri ya da birileri aranır. Çoğunlukla da tahminler doğru çıkar. Sadece arayan ya da aranan değişir. Başbakan Erdoğan’ın düne kadar kendisine yönelik soruşturma ve de davaları kime ya da kimlere bağladığını biliyoruz. Bakmayın siz şu sıralar herkesin ‘yargı bağımsızdır’ diyerek topu taca attığına…
Hafta sonu İzmir’de çok özel bir toplantıda bu konu tartışılıyor. Masanın bir ucunda Başbakan’a çok yakın bir isim var öbür ucunda Okyanus Ötesi’nin İzmir’deki uzantıları…
Önce Başbakan Erdoğan’a yakın isim başlıyor söze… Operasyonun yanlışlığına dikkat çekiyor. “Biz yokuz ve de desteklemiyoruz’ böyle şeyleri diye de ekliyor hatta.
Anlaşılıyor ki Başbakan Erdoğan kanadı İzmir’de olan biteni kesinlikle onaylamıyor. Sonra da Okyanus Ötesi’nin uzantıları başlıyor söze.  Onlar faturanın kendilerine çıkarılmasından son derece rahatsız. “Biz de yokuz. Hoca da desteklemiyor bunları” diye ekliyorlar.  
Yargının kendi içindeki çatışmasından da söz ediliyor bu toplantıda…
Ama İzmir’deki operasyon hem yöntem bakımından eleştiriliyor hem de doğuracağı siyasi sonuçlar bakımından tehlikeli bulunuyor.
*
Dinleme ‘tapelerine’ bakarak İzmir’deki sürecin Eylül 2010 başlarına denk düştüğünü görüyoruz. Kocaoğlu’nun yollarını ayırdığı eski genel sekreter Ersu Hızır’ın bir gazeteciyle yediği yemeğin deşifre edildiği döneme denk düşüyor bu tarih de. Büyükşehir Sarayı’ndaki dengeleri alt üst eden bu yemek deşifresi sonrasında hem bakanlık müfettişleri hem de Başkan Kocaoğlu iki ayrı kotlan soruşturma başlatmış, bakanlık müfettişleri olayın savcılığa intikal edecek bir boyutu olmadığına karar vererek dosyayı kapatmışlardı.
Meğerse kapatmamışlar. Onlar kapatmışsa da başkaları kapatmamış…
Hatta izleme, dinleme aygıtlarıyla dosyayı daha da genişletme çabasına girmişler. Mayıs’a kadar tam 8 ay dinlemişler, izlemişler herkesi… Tabi ki bu süreçte dikkate alınması gereken bir başka olay daha var. Aralık 2010 başındaki bütçe görüşmeleri sırasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun TBMM’de ortaya attığı Kayseri iddiaları…
Günlerce gündemin ilk maddesi olan Kayseri Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik iddialara Başbakan Erdoğan anında yanıt verdi ama iddialara en ciddi refleks Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den gelmişti. Gül, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun ‘memleketi’ hakkında ortaya attığı iddialar karşısında suskunluğunu bozmakla kalmamış, ‘O başkana kefilim’ diyecek kadar götürmüştü işi.  Ve CHP’liler İzmir’e yönelik baskınların Kayseri’nin rövanşı olduğunu iddia ettiler uzun süre. Hatta HSYK’ya savaş açan Kılıçdaroğlu daha geçtiğimiz günlerde ‘Kayseri dosyasını HSYK mi kapattı?’ diye sorarak suyu biraz daha bulandırmıştı.  
*
Erdoğan’ın kendisine yakın üst düzey isimler üzerinden ‘ben yokum ve de rahatsızım’ dediği, Türkiye’deki her meselede ‘olağan şüpheliye dönüşen’ Fethullah Hoca’nın ‘Ben hiç yokum’ dediği/dedirttiği bu operasyonunun arkasında kim var o zaman? Kocaoğlu’nun kast ettiği gibi canı yanan, nasırına basılan birkaç bürokrat eskisi ile  işbirlikçi birkaç gazeteci(!) mi yoksa CHP’den/Kılıçdaroğlu’ndan bir yerlerin, bir şeylerin rövanşını almak üzere kurulan başka birileri mi? Kocaoğlu, ‘Ortada bir oyun var. Kurallarını sadece bu oyunu yazanlar biliyor’ diyerek dile getiriyor isyanını.
Ama yukarıda bahsettiğim ‘özel toplantıdan’ çıkan sonuca göre bu iş daha fazla uzatılmadan çözülecek gibi görünüyor. Zaten doğrusu da bu… Suçu olan varsa tabi ki yargılansın. Ama normal mahkemelerde… İdari kusuru olan tabi ki çeksin. Ama ‘çete/örgüt’ gibi afakî varsayımların içine sokulmadan… Ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin dolayısıyla da İzmir’in üzerine karabasan gibi çöken bu operasyon gündemi bir an önce değişsin. Ki 2014’ün rekabet dolu siyaset maçı yeniden keyif versin.