GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
16 Aralık 2011 Cuma

Atlar ve arabalar!

Operasyona ilişkin anlama ve anlatma sürecine devam ediyoruz. Dünkü tahlilde operasyonun arkasındaki olağan şüphelileri açığa çıkarmaya çalıştık. Epey de takdir ve de yankı uyandırdı bu analiz. Birkaç noktadan ‘Kimmiş İzmir’de toplantı yapanlar? Başbakan’a yakın isim kim Fethullah Hoca’ya yakın olanlar kimler?’ gibisinden soru geldi sadece. Çoğunluk anlamıştı çünkü.  
Yine isim vermeyeceğim. Ama ‘Başbakan’a yakın’ diye söz ettiğim kişi İzmir siyasetinin rotasını çizenlerden biri… Erdoğan’a da her bakımdan çok ama çok yakın. Hoca’ya yakın olanlar da öyle. Hizmet’in (cemaatin) 1, 2 ve 3 nolu isimleri… Avukat, işadamı vs… 
Operasyonun arkasındaki olağan şüphelileri çoğunuz çözdünüz zaten. Uzun etmeye lüzum yok!
Başbakan Erdoğan’ın İzmir’in siyasi patronluğunu 12 Haziran öncesi birilerinden alıp birilerine verdiğini biliyoruz. AK Parti’nin İzmir’deki siyasi rotasını hatta yerel düzeyde adayları bile belirleyen bu yapının başarısızlığı da ortadaydı. Yüzde 30’ları aşamayan AK Parti’de çoğunluk başarısızlığın faturasını ana rotayı çizenlere kesmişti.
Erdoğan da haklı olarak İzmir’in siyasi patronluğunu birilerinden alıp birilerine verdi. Ve semeresini daha ilk seçimde aldı. Yüzde 37 AK Parti’nin 9 yıl boyunca gördüğü en yüksek orandı. Aslında asıl kavga tam da bu noktada veriliyor.
Büyükşehir’e yönelik ilk operasyonun seçim öncesine, EXPO öncesine denk düşürülmesinden bile işkillenmeye başladım öğrendiklerimden sonra. Son dönemde artık Türkiye’nin her noktasından görülen çatışma ikliminin İzmir’e yansıması mı desem İzmir üzerinden birilerinin, bir yerlerin hesabının görülmesi mi? Her ikisi de var bence…
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay gibi kaptanların elinde daha sağlıklı ilerleyen AK Parti gemisi, 2014’te İzmir limanına yaklaşmak istiyor. Ana kumanda odasında gemi mühendisi Yıldırım var.
Ama bu kez daha önce olduğu gibi ‘cezalandırma ya da siyasi rüşvet’ refleksiyle, ‘benim adamım, senin adamın’ dayatmasıyla değil, hizmet/proje diliyle yürüyor bu gemi. Kenti ayağa kaldıracak projeler demedi açıklayan AK Parti, her şeyden önce CHP ile yaşadığı tatlı rekabete limon sıkılmasından rahatsız.
Hangi AK Parti?
En başta Erdoğan’ın İzmir’e gönderdiği siyasi kaptanlar olmak üzere geniş bir kesim.
Onların vicdanında da karşılık bulmuyor çünkü bu operasyon… Soruşturmaların normal mahkemede yapılmasının daha doğru olduğunu savunuyorlar o yüzden.
Ama yargı üzerindeki hâkimiyeti güçlü olan diğerlerine diş geçiremiyorlar şu anda.  Ama geçirmeleri yakındır, yakın.
İlk operasyonun yapıldığı gün İl Başkanı Ömer Cihat Akay’la birlikte Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu makamında ziyaret etmeye giden ve operasyonu yolda öğrenen Yıldırım’ın ikinci operasyonu da bir İzmir Milletvekili’nden öğrenmiş olmasının anlamı bu olsa gerek. Her iki bakan da her iki operasyonu derinlemesine eleştirdi.
CHP’liler onlara yüklenirken onlar yargıya yüklendi. Hem zamanlama hem yöntem bakımından. Hatta Milletvekili Ali Aşlık daha da ileriye giderek, ‘Yargının binalarını değiştirdik ama zihniyetini değiştiremedik’ dedi Bornova kongresinde.
AK Parti kurmaylarını asıl korkutan ise operasyon sürecinin sandığa yansıması.
Sonuçta İzmir’e bir iddia ile gönderilmiş Bakanlar, kentte son dönemde dağıtılan ideolojik kamplaşmanın yeniden depreşmesini istemiyor. Hazır İzmir halkına kendilerini doğru anlatmaya başlamışken birkaç özel yetkili savcının marifetiyle ustaca inşa ettikleri binanın yıkılmasından rahatsızlar.
Fethullah Hoca derseniz hepten rahatsız yakıştırmalardan.
Kendisini İzmirli olarak tanıtan ve yurda döndüğünde İzmir’e yerleşmek istediği açıklayan Hoca, yargı ve emniyet üzerinden bu olayların kendisiyle ilişkilendirilmesinden duyduğu rahatsızlığı hükümet yetkililerine anlattı. Hatta Hoca’ya yakın isimlerin aynı rahatsızlığı Başkan Kocaoğlu’na da anlatma kararı aldıklarını biliyorum.
Adliye kulislerinde konuşulanlara göre operasyonda üçüncü dalga yolda. Ama her an bıçak gibi kesilebilir de! Suçu/günahı olanlar tabi ki çekecek. Ama hayatında emniyetin, karakolun önünden geçmemiş masum insanlar da kurtulmuş olacak.
**
Peki, CHP süreci nasıl yönetiyor? Başkan Kocaoğlu’nun yakın çevresinden gelen sağlam duyumlara göre Aziz Başkan partisinin bu süreci iyi yönetemediğine inanıyor. Özellikle teması ‘Adalet’ olması gereken mitingin Cumhuriyet ve CHP Mitingi’ne dönüştürülmüş olmasından oldukça rahatsız. Hatta sağlam duyumlarıma göre bir o kadar da Kılıçdaroğlu’nun hâkim ve savcıları hedef alan ‘AKP’nin militanı’ ifadesinden rahatsız Başkan. Serbest bırakılan 13 kişi için verilen ‘yeniden tutuklama’ kararlarının altında bu kavganın yattığını düşünüyor. Yaklaşık 20 bin kişilik dev kurumun operasyonlarla kilitlenmesini ‘kritik imzaları ben atacağım’ diyerek aşmaya çalışsa da kurumun uzun bir süre operasyonun etkisinden kurtulamayacağını biliyor.
Kocaoğlu’nun önceliği masum insanların cezaevlerinden çıkıp, işlerinin başına dönmesi. Olayın siyasi sonucuyla hiç ilgilenmiyor. Operasyon CHP’ye puan getirirmiş, AKP’den götürürmüş bunları dinlemiyor bile. Hatta böyle şeylerin konuşulmasının bile ayıp olduğunu söylüyor her platformda.
Operasyon sürecinin CHP genel merkezi tarafından iyi idare edilmediğini biliyorum.
Peki, CHP’nin İzmir ayağı nasıl yönetiyor bu süreci?
Ya da nasıl yönetemiyor?
22 Kasım’daki ikinci operasyonun sabahında, İzmir’de yer yerinden oynarken, koltuğunun altına aldığı ‘görevden alınacak ilçe başkanları’ listesiyle Ankara’nın yolunu tutan İl Başkanı Tacettin Bayır süreci birkaç cılız açıklamayla geçiştirdi. İlçe örgütlerinin Büyükşehir’deki operasyonla uzaktan yakından ilgisi yok zaten!
Bornova hariç! Aziz Başkan’ın ilçesi Bornova’da Kocaoğlu’nun yol arkadaşı Enver Dündar, geç de olsa gereğini yapmaya başladı.
‘Haksızlık karşısında susanlar dilsiz şeytandır’ Hadis-i Şerifi’nin altına ‘Adalet istiyoruz’ diye yazarak yarım milyonluk ilçenin her yanını donattı önce. Bugünkü basın açıklamasında da sivil toplum örgütlerini arkasına alarak hem Büyükşehir’i yangın yerine çeviren operasyonu umursamayıp daha dün Ankara’ya parti içi operasyon için giden Tacettin Bayır’a hem de diğer ilçe örgütlerine net bir mesaj verdi. ‘Bu işe sahip çıkın, kamuoyu oluşturun’ dedi nazikçe tecrübeli başkan Dündar. Ya da ‘Susma, sustukça sıra sana gelecek’ demeye çalıştı.
Sadece Büyükşehir değil tüm belediyeler istim üstünde… Ne demişti Tacettin Bayır, İzmir’e atandığı günün sonrasında. “Artık İzmir’de atları arabaların önüne koyacağız”
Örgütleri kontrol eden belediye başkanlarınaydı bu meydan okuma… Atlardan kasıt örgüt yöneticileri, arabalardan kasıt belediye başkanlarıydı. Şu sıralar arabalar (belediyeler) ateşe verilmiş yanıyor. Ama atlardan tık yok! Hatta atlar arabaları bırakıp, kendi dertlerine düşmüş görünüyor çoğu zaman.
Varsa yoksa parti içi operasyon… Ona buna laf yetiştirme, dedikodu borsasını takip etme… İşte İzmir örgütü operasyon sürecini böyle idare ediyor.

Not: TFF Eski Başkanı Mahmut Özgener, EXPO 2020'yi İzmir'e getirebilir mi bilemem. Ama AK Parti 2014'te İzmir'i almaya namzet adaylardan birini bulmuştur. Kentin en korkulan beyaz yüzüne hitap edecek bir aday hem de.. Hayırlı olsun!