GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
3 Ocak 2012 Salı

Kocaoğlu’nun savunması!

İzmir Büyükşehir’e yönelik özel yetkili savcı/yargı operasyonlarının sonunda iddia edilen çetenin başı (!) Aziz Kocaoğlu’nun da ifade için adliyeye davet edilmesinin sürecin sonuna gelindiğini göstermesi açısından sevindirici bir gelişme olduğunu söylemiştim.
Başkan’a sorulması muhtemel sorular ve onun vereceği muhtemel yanıtlar üzerinden alel acele bir değerlendirme yapmıştım hatta. Çünkü o yazıyı kaleme aldığım dakikalarda Başkan’ın savunması hakkında hiçbir bilgim/fikrim yoktu.
Dahası yetenekli muhabirimiz Fatih Yapar henüz ofisten içeri dalıp Arşimet’in suyun kaldırma kuvvetini bulduğu andaki tepkisi gibi ‘Evreka’ dememişti.
Ama akşam saatlerinde egedesonsöz.com’da tamamı sansürsüz yayınlanan ifade tutanağında Başkan’a sorulan 25 soru ve verdiği 25 yanıtı sizler gibi ben de öğrenme fırsatı buldum.
*
Beş saatlik sorguda 25 soru…
Mayıs’tan bugüne devam eden operasyona ilişkin neredeyse tüm iddialar yöneltilmiş İzmir’de yüzde 56,7 oy alarak seçilmiş ‘Dürüst’ sıfatlı Aziz Başkana…
İddialardan sadece ikisi akçeli…
Geri kalanı ihale mevzuatına ilişkin usul hataları…
Akçeli olanlara Başkan’ın yanıtı net…  
Mesela Grand Plaza’dan seçim ofislerine sandviç gönderdiniz mi?
Ya da bir organizasyon firmasına seçim harcamalarını belediye kasasından aktardınız mı?
Her ikisinde de oldukça net Aziz Başkan!
‘Seçim ofisimin harcamasını karşılayamayacak kadar aciz bir adam değilim’ diyor ve bunun özellikle tutanaklara geçirilmesini istiyor.
Organizasyon firmasına dair iddialardan da dönemin CHP İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu’nun kendisine getirdiği ‘kırmızı dosya’ sayesinde haberdar olduğunu, söz konusu firmanın açtığı 61 bin TL’lik alacak davasının devam ettiğini ve o davanın aleyhe sonuçlanması halinde parayı kendi cebinden ödeyeceğini söylüyor.
Grand Plaza’dan götürülen sandviçlerin 23 Nisan sürecinde prova yapan ve de o gün stadyuma gelen çocuklara dağıtıldığını (altı üstü 26 bin sandviç) tekrarlayan Başkan, Grand Plaza çalışanlarının kendi aralarındaki telefon görüşmelerinden ise haberdar olmadığını vurguluyor.
Aziz Başkan’ın ifadesinde dikkat çekici bir başka nokta ise söz konusu iddiaların önemli bölümünün hayata geçtiği sırada belediyenin ikinci adamı olan Ersu Hızır’ı hedef aldığı bölüm. Daha önce pek çok kez tanımını yaptığı Hızır’ın adını onunla birlikte yol ayrımı yaşadığı Genel Sekreter Yardımcısı Ferda Eser’le birlikte savcılara karşı kullanan Kocaoğlu, “Neden Hızır’a sormuyorsunuz?’ babından yanıtlarla geçmişte yaptığı açıklamaların satır aralarındaki iddiaları alenen ortaya atıyor. Yoksa tüm bu sürecin arkasında Hızır mı var sorusuna yanıt arıyor bir yerde…
Bakan Binali Yıldırım’ın operasyon dosyasından alıntılandırarak bana yaptığı açıklamada da sürecin Hızır’ın bir gazeteciye yaptığı açıklamalarla birlikte büyüdüğü iddiası vardı.
Aslında olay yavaş yavaş çözülüyor.
Çete/örgüt suçlamasının bu aşamadan sonra düşmesi an meselesidir.
Çünkü çete ya da örgüt iddialarının altında kişisel menfaat sağlama, rüşvet, irtikap, zimmet gibi maddeler olması gerekirken, Kocaoğlu’na yöneltilen 25 sorunun 23’ü ihale süreçlerindeki usul hatalarına ilişkin kamu zararı iddialarına ilişkin.
Ama pek çoğu da ‘yetersiz’ bilirkişi marifetiyle oluşturulmuş iddialar.
Mesela, Çankaya Otoparkı işi…
Otoparkı neden CHP’li bir müteahhide ya da çeteye sokulanlardan birinin yakınına verdiniz diyen yok. Hatta neden özel bir şirkete vermediniz deniyor?
Belediye/kamu malının kamuda kalmasının hangi kamuya ne kadar zararı olabilir onu da bilirkişilik yapan devlet memurlarına sormak lazım aslında.
Ortada bir kazanç varsa bir kamu kuruluşu olan belediye şirketinde kalıyor.
Kim hangi zarardan söz ediliyor anlamış, anlayabilmiş değilim.
Efendim üretici kooperatiflerinden alıp öğretmenlere dağıttığınız atkılar şallar…
Neden ihale yapmadınız?
Konserler, organizasyonlar… Aynı şekilde.
Tanıtım filmi meselesi… Aynı şekilde… Hatta Başkan’ın avukatı Bilge Özer soruyor. Bu tanıtım filmi ihale yasasının 3 G ve 21 F maddesinden yapılmış. Aynı şekilde Ankara, İstanbul, Kayseri hatta Erzurum Büyükşehir Belediyeleri de ihale yapmış. Hatta Başbakanlık ve Kültür Turizm Bakanlığı da… Neden İzmir’de ‘çeteye’ sokulan bu film başka kentlerde başka kurumlarda ‘çete’ işi olmuyor?
*
Gümüldürlü çiftçiden alınan mandalinalar… Aynı şekilde…
Allahtan Bayındır’dan alınan çiçekleri, Ödemiş’ten alınan ağaçları, Urla Bademler’den alınan fidanları, Mordoğan’daki kadın kooperatifinden alınan nergisleri, Tire’deki köylü kooperatifinden alınan tonlarca sütü duymamışlar. Duysalar zinhar çeteye sokarlardı. İfadenin tamamı yayınlandıktan sonra dikkat çeken bir başka husus da Kocaoğlu’nun pek soruya ‘bilmiyorum’ yanıtı vermesiydi. Bu benim gibi pek çok okurun dikkatinden kaçmış değil. Hatta AK Partili Kenan Çakar’ın da dikkatinden kaçmamış olacak ki sosyal medya üzerinden başlamış salvoya…
Pek çok soruya ‘bilmiyorum, görmedim, duymadım’ yanıtı vermesinin tamamen hukuki taktiksel zorunluluk olduğuna inanıyorum. Sonuçta bu konuların tamamına yakınına hakkında kah televizyon ekranlarında kah gazetelere yansıyan demeçlerinde açıklık getirdi Aziz Başkan. Belki o iddialara temel olan olayların yaşandığı sırada bilgisi yoktuysa da 8 ay önce başlayan operasyon sürecinde her şeyi didik didik edip tüm detayına kadar öğrenmiş olduğu da bir gerçek.  Ama çete, örgüt suçlamasıyla yürütülen bir soruşturmadan söz ediyoruz.
Ve Aziz Başkan’ın özel yetkili savcı tarafından ‘Çete başı’ olarak sorgulandığı dakikalardan… Her konuyu ‘biliyor’ olması ‘çete’ iddiasını kendi ağzıyla güçlendirmiş olmaz mı sizce de?  
İhale mevzuatından kaynaklı basit olayları bile ‘Çete’ soruşturmasına sokan anlayış, ‘Aha yakaladık. Ne sorduysak bildi. Demek ki talimatı o verdi’ demez miydi iddianamede.
Kaldı ki bugüne kadar gözaltına alınan, tutuklanan herkese ‘Talimatı kim verdi?’ diye sorulmuş, birinden birinde ‘Aziz Kocaoğlu verdi’ yanıtı aranmamış mıydı?
En basitinden ortada bir çete var ve de o çetenin başı Kocaoğlu ise…
Çete başından habersiz yaprak kımıldayabilir mi bir çetede?
Bilmiyorum yanıtının birinci nedeni budur. Diğer nedeni ise söz konusu sorulara ilişkin o soruların birincil muhataplarının hem savcıda hem emniyete detaylı bir ifade vermiş olmasıdır.
Ve Kocaoğlu’nun avukatları… Gerçekten çok ‘sağlam’ bir savunma yapmışlar.
İhale yasasındaki maddelerden hareket edildi.
Ankara’da, İstanbul’da hatta Başbakanlıkta yapılan İzmir’de de yapıldı. Orada çete değilse burada nasıl çete oluyor?
Başkan’ın bir ihaleyi (Çankaya otoparkı) iptal yetkisi var. Onu kullandı.
CMK 250. madde yani süreci ‘çeteye/örgüte sokan’ maddede ya kaçakçılık ya da maddi menfaat vardır. Burada ikisi de yok. Olsaydı sorardınız’
Bu savunmaya rağmen yargılanma hala özel yetkili mahkeme tarafından yürütülüyorsa ben altında başka şeyler ararım arkadaş.
Kim ne der ve ne yaparsa yapsın!
Bazı çevreler İzmir Büyükşehir’e yönelik operasyonda ‘taraf’ olduğumu düşünüyor.
Doğru da düşünüyorlar. Şu ana kadar gördüğüm, okuduğum belgeler üzerinden burada bir çete ya da örgüt olmadığını hukukçu olmamama rağmen defaten yazdım, söyledim.
Şimdi hukukçular aynı şeyi söylüyor.
Ortada bir çete yoksa hayatında mahkemenin kapısından ‘şahit olmak için bile’ geirmemiş, karakola/polise yolu düşmemiş insanların, töhmet altında bırakılarak, karalanması, gözaltına alınmasını ve de tutuklanmasını içim/vicdanım almıyor.
Aynı muamele AK Partili bir belediyeye yapılsa ona karşı da aynı duruşu gösterimekten geri durmazdım ayrıca. Başbakan Erdoğan ve arkadaşlarının 28 Şubat sürecinde maruz kaldıkları muameleyi nasıl eleştirebilmişsem, adaletten yana tavrımı ortaya koymaktan çekinmezdim. Adaletten yana tavrın bir bedeli varsa seve seve o bedeli çekmeye de hazır olduğumu beni tanıyanlar iyi bilir.
Ve daha da önemlisi… Ankara’da, İstanbul’da, Kayseri’de, Konya’da, Erzurum’da, Bursa’da yani AK Partili bir belediyede herhangi bir çete operasyonu görmeden/duymadan/yazmadan İzmir’e yapılan çete operasyonunu onaylamam, doğru bulmam, desteklemem sadece kişiliğime değil yaptığım işin özüne de aykırıdır.