GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
10 Ağustos 2012 Cuma

Rakibi mindere çekmek!

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik ‘çete/örgüt’ davasında tutuklu sanık kalmadı.
Bir kaşık suda fırtına koparanlar sustu. Gazetelerine günlerce ‘Yolsuzluk davası’ diye manşet atanlar, gelinen noktada ne yapacağını şaşırdı.
Büyük bir gürültüyle başlatılan operasyonların ardından aynı şekilde süren davadan kaç yıl sürerse sürsün bir şey çıkmayacağını Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den önce söylemiş, yazmış bir gazeteci olarak gelinen noktada sadece şunu söyleyebilirim.
Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılma gerekçelerinden biri olan İzmir Davası teknik açıdan bitmiştir. 5 Temmuz’daki tahliyelerden sonra ‘oy çokluğuyla’ tutukluluk halinin devamına karar verilen Genel Sekreter Pervin Şenel Genç’in de ‘ara kararla’ aynı mahkeme tarafından tahliye edilmesi, yakın bir tarihte davanın en azından ‘çete’ iddiasından çıkarılabileceğini düşündürüyor.
 
*
Gerçi ‘ev hapsi’ de bir nevi ‘tutukluluk’ anlamına geliyor. Ama yine de ‘evde hapsolmakla’ her türlü suçtan hükümlülerle aynı koğuşu paylaşmak arasındaki farkı sorsak herhalde ‘ev hapsi’yle tahliye edilenlerin her biri bu konuda kitap yazardı.
İnanıyorum ki ilk duruşmada ev hapsi kararları da kaldırılacak.
Çünkü kişisel zenginleşmenin, zimmetin, rüşvetin olmadığı bir ‘çete’ davası neresinden bakarsanız bakın ‘komik’ duruyor.
Ev hapsi yöntemiyle serbest bırakılan Pervin Şenel Genç’le demir parmaklıklar arasında 463 günü konuştuk. İlk kez bu kadar yakından gördüğüm ve de karşılıklı sohbet imkânı bulduğum, 270 yılla yargılanan tarihi davanın 2 nolu sanığı Genç, içeriden ‘çok şey öğrenerek’ çıkmış.
‘Zaten sabırlı biriydim. Ama daha da sabırlı olmayı öğrendim’ diyen Genç, meseleye biraz kaderci yaklaşıyor. Ya da meselenin altından ancak ‘kaderci bir yaklaşımla’ kalkabiliyor.
Bol bol dua ettiğini, Kur’anı (Türkçesinden) hatmettiğini hatta tefsirini bile okumaya başladığını söyleyen Genç’in, kendisini yargılayan mahkemeden yana hiçbir sorunu yok. Hatta mahkeme heyetini özellikle de ‘mahkeme başkanını’ ‘başarılı’ bulduğunu açıkça ifade ediyor. Başına gelenlerden ‘emniyeti ve özel yetkili savcıyı’ sorumlu tutan Genç, yaşadığı mağduriyeti AİHM’e kadar taşımaktan ise hicap duyuyor.
‘Devletimi istemeye istemeye şikâyet ettim’ diyen Genç, Büyükşehir’e yönelik özel yetkili operasyon ve davadan ‘siyasi medet’ bekleyenlerin de umduklarını bulamadıklarını söylüyor.
Pervin Şenel Genç’le tahliyesinin ardından sıcağı sıcağına yaptığımız röportajın detaylarını aşağıdaki ‘röportajlar’ bölümünde bulabilirsiniz.
 
Tahliyelerin ardından iyice rahatlayan Başkan Aziz Kocaoğlu, aylardır sineye çektiği süreci yavaş yavaş ama oldukça sert bir şekilde dışa vurmaya başladı. Geçtiğimiz günlerde yapılan ‘Kentsel Dönüşüm Zirvesi’nde Bakan Yıldırım’a Alsancak’taki AVM ve Alsancak Stadı’nın yıkılması konusunda ‘kafa tutan’ Kocaoğlu, son olarak Haber Türk Egeli’de Ertuğrul Günay’a patlamış. Hem de ne patlama…
’Bundan sonra Yıldırım’la ortak iş yaparım ama Günay’la asla’ diyen Başkan, Bakan Günay’a göre İzmir’deki sıcaklardan etkilenmiş olabilir. Bence Kocaoğlu’nun termometresini yükselten İzmir’deki sıcaklar değil Ankara’dan gelen sıcak yerel seçim haberleridir.
Yerel seçimi 6 ay öne alacaklarını şimdiden ilan eden iktidar, Nisan ortasında ‘Yüzde 90 adayım’ diyen Başkan Kocaoğlu’nu olduğu kadar kent siyasetindeki pek çok aktörün ateşini yükseltti.
 
Tahliyelerin ardından ‘tüy gibi hafifleyen’ Kocaoğlu, bu çıkışlarıyla bir yandan yakın geçmişin hesabını sorarken bir yandan da yaklaşan yerel seçimdeki rakiplerini mindere çekmek istiyor sanki. Böylelikle parti içi olası rakiplerini yolun başında diskalifiye ederken, rakip cepheyi de erkenden mindere çekip yormak, yıpratmak istiyor olabilir.
 
Ancak bir parantez açıp haklarını teslim etmek gerekirse…
Ne Bakan Yıldırım hem de Günay.. Tarihi dava sürecini siyasete alet etmediler. Hatta çoğunlukla Başkan Kocaoğlu’nun yanında durdular.
Gerek operasyonları gerekse de süren davaya ilişkin aleyhte tek bir satır açıklama yapmadıkları gibi yargı sürecini eleştiren çok sayıda demeçleri oldu. Ve belki daha da önemlisi parti teşkilatlarını da bu konuda frenlediler.
O nedenle Kocaoğlu’nun ‘yakın geçmişin acısını’ çıkarmak için İzmir’den aday gösterilen iki bakanla doğrudan bir sorunu olamaz. Olsa olsa siyaset kokan süreç nedeniyle iki bakan üzerinden iktidara kurumsal bir hesap sorma girişimidir bu salvolar.
Yakın zamana kadar özellikle Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a söz söylemediği gibi söyletmeyen Kocaoğlu, iktidarla yakaladığı ‘seviyeli’ ilişkiyi ‘seçim sathı mailli’ nedeniyle askıya almış görünüyor.  
Aylardır ‘Yüzde 90 adayım’ diyen ve yaşadığı mağduriyeti yerel seçim öncesi güce dönüştürmek istediği gözlenen Kocaoğlu, Haber Türk Ege Bölge Temsilcisi Osman Gencer’in de altını çizdiği gibi ‘çatışma döneminin’ fitilini ateşlemiş durumda.
Yani atışma dönemi kapandı çatışma dönemi başladı İzmir’de. Ne de olsa yerel seçimin erkene alındığını farz edersek büyük yarışa 13 ay gibi kısa bir süre var.
Anlaşılan o ki yerel seçimin başkenti olmaya her dönem aday olan İzmir’de seyir zevki veren bir siyaset maçı izleyeceğiz.
Operasyon/dava ve de tutuklu bürokratlar nedeniyle rahat hareket edemeyen Kocaoğlu, prangalarından kurtulduğunu birbirinden sert açıklamalarıyla ilan ediyor.
Kocaoğlu’ndan gelen iki sert ataktan sonra gözler karşı tarafa yani AK Parti’ye çevrilmiş durumda. Son çıkışın hedefindeki Bakan Günay, kavgada söylenmeyecek sözleri ‘sıcağın etkisine’ bağlayıp topu taca atmayı tercih etse de AK Parti, cephesinde topyekun bir hazırlık dikkat çekiyor. Bazı duyumlarım var tabi ki…
Başkan Kocaoğlu’nun 2009 öncesi yayınladığı seçim beyannamesinin şu sıralar AK Parti il teşkilatında oldukça revaçta olduğunu söyleyebilirim.
Yaklaşık 200’ün üzerinde maddenin hesabını sormaya hazırlanan iktidar partisi, iftar ve sahur programlarıyla meşgul olduğundan hazırlıklarını Eylül sonrasına bırakabilir.
Okullar açıldıktan, tatildeki İzmirliler döndükten sonraya…
Sanıyorum Ekim’de yasalaşması beklenen ‘Bütünşehir’ uygulamasından sonra yerel seçimler AK Parti İzmir cephesi için de ilginç/iddialı bir hal alacak.
Kent sınırlarındaki tüm seçmenlerin (köylüler dahil) Büyükşehir’e oy kullanacağı yarış öncesi AK Parti, yüzde 37’yi gördüğü İzmir’de 40’ın üzerini zorlayacak Büyükşehir’i zorlamak istiyor. Tabi ki doğru bir aday hatta adaylarla…
Karşılıklı atışmalar çatışmaya erken dönüşse de İzmir’in demokrat iklimi rekabet dolu bu süreci rahatlıkla kaldıracaktır.
Yeter ki (özel yetkili garip operasyonlar gibi) ağır bir faul daha yapılmasın.