GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
9 Ağustos 2012 Perşembe

Nereye kadar...

Sözde bölgesel bir sorunla yüzleşiyorduk. Ama terör örgütü ülkenin en batısına gelip kanlı/hain eylemlerine bir yenisini daha ekledi.
Bir askerimiz şehit, ikisi ağır 11 askerimiz yaralı.
*
Her gün adres değiştiren ihanetin son adresi Foça’ydı.
Kanlı örgütün dağlardaki belalısı mavi berelilerin eğitim ocağı Foça…
Mesaiye giden askerimizi taşıyan servis aracına bombalarla saldırdılar.
Acı haber duyulur duyulmaz İzmir’de insanüstü bir seferberlik ilan edildi.
Yaralı askerlerimizi kurtarmak için harekete geçen binlerce İzmirli, kan merkezlerine, acil servislere akın etti. Otobüsler, taksiler hastaneye, kan merkezine koşanlardan ‘ücret’ talep etmedi. Sosyal medya teröre öfke mesajlarıyla dolup taştı.
Siyasi partiler, belediyeler ardı ardına yayınladıkları mesajlarla hem kan ihtiyacının giderilmesine katkı sağladılar hem de Foça’ya akın ederek bölücü terörü son eylem noktasında protesto ettiler. Şenlik programları iptal edildi, sivil toplum örgütleri peş peşe ‘kınama’ mesajları yayınladı.
Sonra uzmanlar, siyasetçiler çıktı sahneye…
Günlerdir Şemdinli’den, Çukurca’dan dem vuran kalemler, kalemşorlar…
Foça’daki saldırıyı yorumladılar farklı cephelerden.
Kimilerine göre kanlı örgüt mesaj veriyordu.
  
Siz bizim inlerimize hala gelemediniz ama biz sizin komando ocağınıza kadar geldik.
Kimilerine göreyse kanlı örgüt, İzmir’deki saldırıyla Şemdinli’deki kuşatmayı yarmak istiyordu. Kimilerine göre sadece PKK’yla değil ‘şer güçlerle’ de savaşıyorduk. İçinde İran, Irak ve de son günlerini yaşayan Beşar Esat’la…
 PKK gibi kanlı bir örgütün mesaj vermek gibi bir amacının olduğunu sanmıyorum.
Dahası malum güçlerin taşeronu olan PKK’nın tek başına ‘eylem kararı’ alabileceğine bile ihtimal vermiyorum.
Bence onlar alıştıkları ve hala en keyif aldıkları şeyi yapmaya devam ediyorlar.
İhanet tuzakları kurup, kan döküyor, kandan ve gözyaşından besleniyorlar.
Yıllardır yaptıkları gibi…
Binlerce yıldır aynı coğrafyayı paylaştığımız, kardeş bildiğimiz, etle tırnak olduğumuz Kürt kökenli yurttaşlarımızı da kanlı eylemlerine alet ederek, göstere göstere Türkiye düşmanlarının, emperyalist güçlerin taşeronluğunu yapıyorlar.
Hatta Şemdinli’ye, Çukurya’ya bakarsak belki de önümüzdeki süreçte düğmesine basılacak bir Türk Baharı’nın provasını yapıyorlar.

Ama başaramayacaklar.
Hatta kazdıkları kuyuya düşecekler.
Şehit analarının yüreğinden fışkıran beddualarla, ‘ah’larla kahrolacaklar.
Akıttıkları kanda, gözyaşında boğulacaklar.

Çünkü bugün askerimize doğrulttukları silahın namlusunun aslında kendi kafalarına sıkıldığının farkına varamayacak kadar gafiller.  
Çünkü bir şekilde kandırmayı başardıkları Kürt kökenli yurttaşlarımızın artık onlardan uzaklaştığını, maskelerinin düştüğünü göremeyecek kadar körler.
Ya da bugün 72,5 kökene uzanan Yüce Türk milletinin bedelini en ağır şekilde ödeyerek kendisine yurt yaptığı bu topraklardan ne pahasına olursa olsun en küçük bir taviz vermeyeceğini bilemeyecek kadar cahiller.
Çanakkale’de, Afyon’da, Sakarya’da, Yemen’de, Sarıkamış’ta bu vatan için omuz omuza şahadet şerbeti içenlerin arasındaki kardeşlik köprüsünün birkaç ihanet mayınıyla, birkaç kilo C4’le tahrip edilemeyeceğini düşünemeyecek kadar…
Hatta bugün taşeronluk yaptıkları bölgesel ya da küresel güçlerin, işleri bittiği anda kendilerini ‘eski bir eşya gibi’ çöpe atacağını göremeyecek kadar zavallılar.

Son günlerde olan bitenlerden sonra bir kez daha düşündüm.
Terör örgütü ne istiyor?
Devlet kurmak mı?
Hayır!
Peki, ne o zaman?
Yoksa tek dertleri dünyanın uyuşturucu geçiş güzergâhı haline getirdikleri bölgede milyar dolarlık ‘zehir’ pastasından paylarına düşen dilimi yemeğe devam etmek mi?
Hükümet diyor ki; Kürt kökenli vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek için gereken her türlü kararı almaya hazırız. Allah var, alıyorlar da…
En azından 10 yıl öncesine göre bu konuda kat edilen mesafe ortada.
Üniversitede bölüm, TRT’de ‘kanal’ açtılar. Anadil meselesini ortadan kaldıracak ‘büyük’ adımlar attılar. Muhalefet de ‘açılımlar’ yaparak ‘çözüm’ istiyor.
Siyasi irade iktidarından muhalefetine ‘yeter ki bitsin, yeter ki çözülsün’ diye çabalıyor. 
Bölgeye yatırım gelsin, eğitim gelsin diye devletin tüm imkânları seferber ediliyor.
Kürt kökenli yurttaşlar kanlı örgüte karşı kitlesel bildiriler, açıklamalar yapıyor.
Ama nafile…
Yine kan, yine gözyaşı, yine ihanet mayını, yine gece yarısı baskınları…
Kâh İsrail’in kah Suriye’nin kah İran’ın hatta ABD’nin tetikçiliğini yapıp konjonktürel rüzgarlarla ‘taşeron’ eylemlerini sürdürüyorlar.

Ama maymun gözünü açmalı artık! Kanlı örgütün içyüzü görülmeli, gösterilmeli…
Kendilerine anlı şanlı ‘gerilla’ süsü verenlerin aslında adi bir taşeron/tetikçi olduğu…
Anlatılmalı, konuşulmalı, yazılmalı…
Bu aşağılıkların ‘Kürt halkının hakkını korumak için dağa çıktığına, silahlandığına’ inanan tek bir kişi bile kalmayana kadar bıkmadan, usanmadan, yorulmadan sürmeli mücadele… Bedelini 30 yılda 50 bin canla ödediğimiz bu ihanet sarmalından tamamen kurtulana kadar…
Geri adım atılmamalı..
Bazı görüşlerin aksine devletin son dönemde attığı adımları destekliyorum.
Düne kadar masa başında, diyalogla aranan çözüm, bugün askerle, silahla aranıyor.
Sözün bittiği, bıçağın kemiği deldiği yerde başka seçenek kalmıyor da ondan.  
Bir an önce eli kanlı taşeronların aradan çekilmesi hedefleniyor.
Şemdinli’de, Çukurca’da, Şırnak’ta…
Allah yar ve yardımcısı olsun kahraman Türk askerinin…
Yeter ki inanalım, yeter ki kenetlenelim.
Yeter ki kan üzerinden, gözyaşı üzerinden daha fazla siyaset yapmayalım.
En azından bu konuda birlik olup, laf yerine iş üretelim.
Gerekirse topyekûn savaşalım…
Arkalarında, yanlarında kim olursa olsun,
En kısa sürede eli kanlı örgütü son tetikçisine kadar inlerinden çıkarıp tarihin karanlık dehlizlerine gömeceğimizden kuşkum yok. Sizin de olmasın! Çünkü inanmış, birlik olmuş bu millet, tarihin her döneminde daha 90 yıl önce yurdunu teslim almak isteyen dünyayı dize getirmiştir. Hem de en zor koşullarda… Bunları mı dize getiremeyecek?