GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
22 Haziran 2011 Çarşamba

Kurultay zamanı, imza mevsimi!

Seçim sonrasında Başbakan Erdoğan tatile çıkarken CHP yönetimi evlerinden zor çıkıyor.
Şimdi kurultay zamanı! Ya da hesap zamanı…
Beklediğimin aksine Eski Genel Başkan Deniz Baykal ve Genel Sekreter Önder Sav daha insaflı çıktı. Kılıçdaroğlu’nun değil PM’deki Yeni CHP'nin bazı unsurlarının kellesini istiyorlar.
Sanıyorum örgüt üzerindeki hakimiyetleri baz alındığında alacaklar da…
Kurultayın amacı 18 Aralık kurultayında ekseni kayan/kaydırılan CHP’yi yeniden eksenine oturtmak. Bence eskiyi geriye getirmek değil, 18 Aralık öncesi sağlanmış ‘eski/yeni’ sentezini yeniden tesis etmek. Tabi ki biraz daha geniş bir platformda… CHP’nin son bir yılda yaşadığı değişimin/dönüşümün hızı düşünüldüğünde bu yaşananlar da son derece normal. Normal olmayan seçime aylar kala partinin yarısını tasfiye etmek, listelere Demirel’in adamlarını bile koyarken CHP emekçilerini görmezden gelmekti. Yazmaktan klavye eskittik, söylemekten çenemiz yoruldu, dilimizde tüy bitti.
‘CHP bir örgüt partisidir. Savaşa girerken ordunun yarısını tasfiye etmenin mantığı yok. Oy almak için olmadık vaatlerde bulunmanın takla üzerine takla atmanın, herkese mavi boncuk dağıtmanın faydası/anlamı yok, olmayacak. Yeni CHP felsefesi bu partiyi bir yere götürmez, aksine elindeki kuşu kaçırır, evindeki bulguru eritir’ dedik. Aylardır bu minvalde konuştuk/yazdık. Adaylar belli olunca yani seçim sathı mahalline girince de sustuk, izledik. Ne yazık ki haklı çıktık. İnanın haksız çıkmak isterdim. CHP’nin alacağı oy oranını tam 4 ay önce yazıp/imzalamış bu konuda çeşitli platformlarda iddiaya girip kazanmış yani ileriyi görmüş bir gazeteci olarak şimdi diyorum ki;
‘Değişim devam etmeli’
Daha lise kitaplarında öğretilen, üniversite sınavlarında sorulan diyalektik felsefenin babası Herakleitos’un ‘Aynı derede iki kez yıkanmaz’ sözünde olduğu gibi…
Değmeyen tek şey değişimin kendisidir. Ve de CHP gibi 87 yıllık tarihi olan, devlet kurmuş bir partide değişim kaptı/kaçtı mantığından öte gitmeyen baskın kurultayla sağlanamaz. O nedenle CHP’de değişim hatta kısmen dönüşüm devam etmeli. Eskinin doğrusu ile yeninin doğrusu harmanlanmalı.
12 Haziran seçim sonuçları gösteriyor ki Yeni CHP’nin de ciddi hataları oldu. Niyet iyi ama yöntem yanlıştı. CHP’nin halka dokunması (Önceki dönemlerde biraz ikincil plana atılmış bir politika olmasına karşın) ‘doğru’ bir hamleydi ve önceki dönemin de en belirgin eksiğiydi.
Ancak Yeni CHP halka dokunma politikasını uygularken örgütü tasfiye edip başta Güneydoğu politikası olmak üzere CHP’nin ana gövdesini ürküten pek çok yanlış hamle yaptı. Tabanın tepkili olduğu Fethullah Gülen’e sıcak yapılması, Habur’un avukatının genel başkan yardımcısı yapılması, partiye üyeliği bulunmayan 40’a yakın ismin PM’ye alınması, Demirel’in listelerde etkili olması, eski yapının görmezden gelinmesi gibi pek çok siyasi hata!
Bugün doğru bir özeleştiri yapmak yerine taa 4 yıl geriye dönüp 2007’ye göre oy arttırdık savunması tabanı da örgütü de kamuoyunu da tatmin etmedi. Ya da 12 Eylül Referandumu’nda yüzde 42’lik hayır bloğunun yüzde 35’ini yöneten partinin sadece 9 ay sonra yüzde 26’da kalması…
Yeni CHP inkar politikasıyla meseleyi ‘Stocholm Sendromu’na bağlamış olsa da bu ve benzeri savunmalar durumun vahametini ortadan kaldırmıyor. Hatta Gürsel Tekin üzerinden ‘imza toplama aşamasına gelen örgüte’ aba altından sopa gösterilmesi işe yaramıyor. Hatta ters teptiği bile söylenebilir. Çünkü, CHP örgütü tehdide karşı dirençlidir. CHP örgütü dün ‘Korku imparatorluğunu yıktık’ diyenlerin bugün ‘korku imparatorluğu kurma girişimlerinin’ farkındadır. Ya da dün, ‘başaramazsam giderim’ diyenlerin bugün yüzde 26’yı başarı olarak anlatma girişimlerine gülüp geçmektedir.
Bana göre yapılması gereken eskinin aynen geri gelmesi değil eski ile yeni arasında bir sentez yaratılması bu denklemden CHP’nin güçlenerek çıkmasıdır. Burada yapılması gereken birilerini koltuk, makam mevki sahibi yapmak değil CHP’yi daha güçlü bir parti haline getirip, halkın iktidarı yolunda daha da büyütmektir. Ve halkın iktidarı için Baykal’a da Sav’a Kılıçdaroğlu’na da ihtiyaç vardır. Meseleye böyle bakıp PM seçimli kurultay talebini de bu pencereden algılamak durumundayız.
Birilerinin bunun dışında niyeti varsa bilemem. Ama yapılması gereken önce doğru bir özeleştiri sonra da tüm partiyi kucaklayan güçlü bir PM’dir.
CHP’nin Yeni sıfatından acilen kurtulup yeniden CHP’ye dönmesidir mesele… Birilerinin Yeni bir parti kurma hayali/niyeti varsa bunu da bilemem tabi ki.
*
Olaya bu pencereden bakarsak; Örgütlenmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’in önceki gün yaptığı ‘aba altından sopa’ açıklaması son derece manidardır.
Ya da kurultay taleplerini ‘demokratik’ karşıladığını söyleyen Kılıçdaroğlu’nun el altından örgütlere defans yaptırma girişimleri…
Peki, bu hareket nereye varır, kurultay toplanabilir mi? Toplanırsa ne olur? Vs… Vs.
Pek çok soru var ortada…
Kılıçdaroğlu’nun önderliğindeki Yeni CHP, iki önemli sınav verdi. İlk sınav 18 Aralık’taki kurultaydaydı. Yeni CHP’yi örgütlerden ‘listeyi ben yapacağım’ diyen Kılıçdaroğlu, örgütte karşılığı olmayan kamuoyunda bile tartışmalı isimlerle doldurduğu PM’siyle ilk sınavdan bana göre çaktı.
İkinci sınav milletvekili listelerinin oluşturulmasında verildi. Listeleri de istediği gibi yapan Kılıçdaroğlu, İzmir’de bile halkta/örgütte karşılığı olmayan ama Yeni CHP olgusuna ‘sadık’ isimlerle doldurduğu listesiyle ikinci kez güven sınavından çaktı.
Tasfiye mantığını her iki aşamada da sürdüren Kılıçdaroğlu, örgütü kucaklayamadığını ya da kucaklamak istemediğini, özellikle CHP’yi bugünlere taşıyanları istemediğini ortaya koydu.
Meclis üyelerinin aday yapılmasına engel teşkil eden ‘son dakika genelgesi’ de tasfiye amacı taşıyordu istifa eden 50’ye yakın il başkanının (ki aralarında adaylık sözü verilenler de vardı) listelere konulmayışı da… Açıkçası 2,5 yıl sonra yapılacak yerel seçimlerde de farklı bir tavır beklemiyorum kendi adıma. En azından dünkü/bugünkü tavırlar yerel seçimde de eski yapıya yakın isimlerin tasfiye edileceğini göstermeye yetiyor.
Gürsel Tekin’in ‘Eksen kayması sürecek’ açıklamasını tersten okursak, ‘tasfiye de sürecek’ şeklinde yorumlamak mümkün. Örgüt tüm bu olan biteni yakından izledi. Şimdi sıra bu tavra karşılık vermekte… Sanıyorum Yeni CHP’nin tasfiye mantığı yakında ‘noter’ kanalıyla yanıtlanacak.  Kendi adıma imzada sorun olacağını sanmıyorum. Burada psikolojik eşikler var. İmzaların 500’ü aşması halinde ilk psikolojik sınır/eşik aşılacak, bu da örgütte çığ etkisi yaratacaktır. Bugün ortada gibi duran pek çok yapı son gün noterde imza kuyruğuna girerse şaşırmam. En kötü ihtimalle bile 600’ün üzerinde imza verilir ki bu da CHP’de ciddi bir güven sorunu olduğunu ortaya koymaya yeter.
Kurultay toplanmasa bile yaklaşan kongreler kıran kırana geçer!
İzmir’de imza sayısının 35’i bulması bekleniyor. 48 kurultay delegesi, 13 milletvekili, 2 YDK üyesi… Vekillerden biri o süreçte Balçova İlçe Başkanı Mustafa Moroğlu… Hesabına göre 62 kurultay delegesi var. 35 imza hesabında Kocaoğlu ve arkadaşları yok! Ama Kocaoğlu’nun gerek seçim sürecinde gerekse sonraki süreçte verdiği mesajlar ‘imzaya’ çok da uzak olmadığı yönünde…
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu’nun da devreye girmesiyle imza sayısı 50’yi bulabilir. Operasyon yediğinde kente ancak 10 gün sonra gelen, son gün Bergama’da seçim otobüsüne ‘davet’ edilmeyen ve de İzmir’deki seçim sonucu en baştan fatura edilen Kocaoğlu bence imzaya o kadar da uzak değil.
Abdül Batur her zamanki gibi… Çalkaya ortada. Karabağ ve ilçe başkanı Ölçer düşünüyor. Bornova’da Sındır ortada, İlçe Başkanı Dündar uzak ama imkansız değil. Kürüm ve Ağırbaş çoktan imzaladı. Dr. Hakan Tartan imzaya yakın, Aytekin Tunus biraz uzak. Nalbantoğlu Bodrum’da tatilde. Dönüşte karar verecek.
Ercan Tatı’nın tavrını bilmiyorum, ama Süne imzayı verdi bile. Ertam Özen imzaladı, Cevat Durak sırada. Tahir Şahin imzalayacak. Foça’da sorun olmaz. Anadol’un devreye girmesiyle Bergama, Aliağa ve Ödemiş bile çözülebilir. Kadir Sinan, Ekrem Bulgun, Mehmet Türkmenoğlu imzaladı. Yusuf Baratalı da sırada…
Daha şimdiden ‘6’yı geçemezler’ diyen İl Başkanı Tacettin Bayır’ın hesabını katladı İzmir. Bayır imzaya karşı. Ama ne yazık ki kendi imzası yok. Çünkü delege değil. Yani, etkisiz eleman… Tıpkı, Matematikteki ‘sıfır’ gibi…
*
Bu arada genel merkez de boş durmuyor. İlçe örgütlerine ‘geniş katılımlı’ toplantılar yaptırıp, ‘hayır’ kararı aldırarak imza sayısını azaltmaya çalışıyor. Bunun ilk örneği Tire’de yaşandı.  
Yücel Özen’in imza atacağı duyulunca 120 kişilik (yönetim, denetim, kadın/gençlik kolları, meclis üyeleri düzeyinde) toplantı yapıp, ‘Yeni CHP ile devam’ kararı alıp, ilçenin kurultay delegesi Özen’e tebliğ etti. Bu kararın Özen’i ne kadar bağlayacağı merak konusu…
Ya da benzer girişimlerin diğer ilçelerdeki delegeyi ne ölçüde bağlayacağı…