GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
16 Haziran 2011 Perşembe

CHP kurultaya gider mi/gitmeli mi?

İktidar cephesinde konuşulacak bir şey yok! AKP’nin yüzde 50’lik oy oranına ulaşması, tek başına 3. dönem iktidarını perçinlemesi sadece övülür, takdir edilir. Ya da tatile çıkan Başbakan Erdoğan'a 'iyi tatiller' denilir.
Görünen o ki Türkiye’de iktidar sorunu yok! Halk halinden memnun. İktidar sorunu olmadığına göre Türkiye’de sorun muhalefette. En başta da ana muhalefette. 
MHP’de de çeşitli iç hareketlilikler var. Ama demokrasi özellikle de parti içi demokrasi konusunda kimse CHP’nin eline su dökemez. Bilindiği üzere CHP’de parti içi muhalefet ilk kez ayaklandı. Dahası Kılıçdaroğlu ve arkadaşları CHP’nin en bilindik/gerçek yüzüyle şimdi tanıştı. 13 ay önce partinin ve kamuoyunun ittifakıyla genel başkanlık koltuğuna oturan Gandi Kemal’in ‘iktidar iddiası’ adeta parti içi muhalefetin belini kırdı. Atatürk'ten bile esirgenen müsamaha ona tanındı, istediği gibi at oynatması, istediği politikayı izleyip, istediği kadroyla istediği eylem ve söylemde bulunması sağlandı.
Aylar sonra Yeni CHP harekâtı başlatıp ilk olarak kendisini o makama oturtanları tasfiye eden sonrasında da Eski Genel Başkan Deniz Baykal’ın ekibini yok eden Kılıçdaroğlu bugün sorgu masasında. 
Dün ‘iktidar özlemine’ olan saygı nedeniyle birkaç adım geriye çekilerek Kılıçdaroğlu’nun yolundan çekilen örgüt, öncelikle alınan sonuçtan memnun değil. 2009'a göre 2,5 puanlık artışın başarı olduğu martavalını yemiyor kimse.
Örgütün memnun olmadığı çok şey var aslında.
Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğunda oturan Yeni CHP kadrosunun aylanca ‘Atatürk’ü ağızlarına bile almamasından, kurmaylarının ‘Ben Mustafa Kemal’i savunmak zorunda değilim’ demesinden de rahatsız bu örgüt, aday listelerinde ‘emek en yüce değerdir’ anlayışının terkedilmiş olmasından da.
Aday olmak için ‘istifa ettirilen’ 50’ye yakın il başkanından sadece 4-5’i bileğinin hakkıyla (ön seçim yapılan illerde) listelerde yer bulmuş.
Kalanlardan sadece biri (Malatya) listelere konulmuş.
Diğer il ve ilçe başkanları listelerde yok!
Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı için Baykal’ı karşılarına alan 60’ın üzerinde milletvekilinden 50’si de listelerde yok.
Kılıçdaroğlu’nun en büyük hatasının CHP’nin bir örgüt partisi olduğunu unutması olduğu vurgulanıyor bugün. Partinin parasını tek başına harcayıp, örgütlere zırnık göstermeyen Kılıçdaroğlu yönetiminin aday listelerinde görmezden geldiği örgüte bugün seçim faturasını kesmesi şaşkınlık ve öfkeyle izleniyor.
Ve dahası kamuoyunda bile ‘dağ fare doğurdu’ şeklinde yorumlanan seçim sonucunun bir başarı tablosu gibi önlerine konulması ciddi anlamda güven sarsıyor.
Ve de en önemlisi milyonların önünde verilen ‘yüzde 40’ı, 30’u aşamazsam giderim’ sözünün tutulmaması öfke katsayısını daha da arttırıyor.
**
CHP’nin gövdesinde ciddi bir homurdanma olduğu açık. Efendim, MYK toplantısında ‘çıt’ çıkmadı, herkes başarıyı tastikledi. Hangi MYK?
Kılıçdaroğlu’nun önce PM’ye sonra MYK’ya seçtiği üyelerden mi söz ediyor sunuz? Tamamı Kılıçdaroğlu’nun iki dudağı arasından çıkan sihirli bir kelimeyle ceylan derisi koltuklara oturanlardan mı? MYK’yı ve parlamento grubunu geçiniz.
Meclise ön seçimle yani bileğinin hakkıyla gelenleri saymıyorum. Ama gerisi Kılıçdaroğlu’nun var ettiği insanlar. Onlar şu anda şükranlarını sunuyor. Ve ayrıca onlar Kılıçdaroğlu kadar vefasız da değiller. En azından kendilerini neredeyse yoktan var edene ilk fırsatta tekme atmazlar. Ancak Parti Meclisi’nde ciddi bir homurdanma olduğu doğru.
Vekil adayı gösterilmeyen ya da sıralamasını beğenmeyenlerin sayısı 40’ı geçkin…
Ancak onların da hareket noktaları kişisel, koltuksal! Yani sonuç almaları zor…
Deniz Baykal açıkça kılıcını çekti. Önder Sav da boş durmuyor. Örgütteki homurdanma her geçen gün dozajını arttırıyor. Eski kurmaylar, örgüt emekçileri eteğindeki taşları döküyor.
 
Peki, tüm bu homurdanma nereye varır. CHP’yi kurultaya götürür mü?
Bana göre CHP’yi kurultaya götürmesi gereken Sayın Kılıçdaroğlu’dur. Verdiği sözün gereği olarak istifa etmeli, partiyi kurultaya çağırıp, parti tarihine adını ‘sözünün eri lider’ olarak geçirmelidir.
Ama görünen o ki, Kılıçdaroğlu’nu o makama taşıyan ya da parti içi iktidarı ele geçirmesini sağlayan kişi ya da gruplar bugün onun ayrılmasını istemiyor.
Kılıçdaroğlu’na kalsa her geçen gün artan tepki seline daha fazla kayıtsız kalmayacak.
Ama Türkiye’yi dizayn etmeye çalışan siyaset mühendisleri Kılıçdaroğlu noktasındaki iddiasını henüz kaybetmiş değiller. Nereye kadar? Bana göre bir süre sonra onlar da pes edecek. Kılıçdaroğlu’nun arkasından çekilip, kaderini örgütün ellerine bırakacaklar.
Peki, CHP’nin kurultaya gitmesi için tek şart/yöntem Kılıçdaroğlu’nun daveti midir?
Kesinlikle hayır!
Bir örgüt ayaklanması işi bitirir!
Bugün Kemal Kılıçdaroğlu’nu koruyan Deniz Baykal tüzüğü kurultayı iyice zorlaştırıyor. Geçmişte sadece Önder Sav’ın karşı çıktığı anti demokratik tüzüğü adeta bir zırh gibi kullanan ya da kullanmaya niyetli görünen Yeni CHP kadrosu, kaçınılmaz sonu kendi elleriyle hazırlıyor.
Parti içi demokrasi martavalıyla yönetimi ele geçirip hiçbir sözünde durmayan bu yönetim çok zor görünen 651 imzanın ‘koşulların oluşması halinde’ sadece birkaç günde toplanabileceğini görmüyor.
Peki, doğru koşullar nedir?
Öncelikle CHP örgütünün şifrelerini bilen Önder Sav ile Deniz Baykal’ın yan yana gelmesidir. Şu anda dolaylı görüşen ikilinin sırt sırta vermesidir. Bu birlikteliğin yaratacağı sinerji, örgütte adeta ‘tsunami etkisi’ yaratacaktır. Bu etki kurultay için gerekli olan 651 imzayı iki günde getirir.
İkinci belki de birinci kadar önemli mesele 1 numaralı koltuğa kimin oturacağı meselesidir? Bugün çok sayıda ismin koşulduğunu biliyoruz.
Berhan Şimşek’ten, Mustafa Sarıgül’e, Deniz Baykal’dan Önder Sav’a, Muharrem İnce’den, Haluk Koç’a kadar…  Adı açıklanmayan gizli adaylar da var muhakkak! O koltuğa oturacak ismin getireceği sinerjiye de eklerseniz örgütün reaksiyonu çığ gibi büyür.
Ve kaçınılmaz son gelir!
Ne yazık ki bugün Yeni CHP, isyan eden halkına karşı direnen Hüsnü Mübarek gibi… Sırça köşklerinden çıktıklarında arkalarında ne örgüt bulacaklar ne de kamuoyu…
Bir süre sonra ‘truva atları’ devreye girecek. Kale içten fethedilecek.
Tıpkı ABD’nin Mübarek’in arkasından çekilmesi gibi Yeni CHP’yi ve söylemlerini destekleyen yerli/yabancı mihraklar da desteklerini çekecek.
Yani görünen o ki bu yaz çok sıcak geçecek, çok!
Kurultayı savunanları da iyi anlamak lazım…
Eskiye dönülmesini savunanlar da var eski ve yeninin bir sentezinin yapılması gerektiğini savunanlar da. Ben eskinin ve yeninin doğrularının alınmasını yanlışlarının terk edilmesi gerektiğini savunuyorum. Baykal döneminde C(H)P olan partinin Kılıçdaroğlu döneminde sadece HP olması doğru değildi. Cumhuriyeti kuran partinin ekseninden kayması, taviz üzerine taviz verilmesi doğru değildi. Baykal döneminde de halkın unutulması ya da halkın sorunlarının öne çıkarılmaması doğru değildi. Yanlışları atıp, doğruları artırırsa CHP iktidar alternatifi olur. Yoksa bugünkü gibi havanda su dövmekten öteye gitmez.
Türkiye’nin CHP’ye ihtiyacı var. Yeni değil Yeniden CHP’ye ihtiyacı var. Daha güçlü bir demokrasi daha güçlü bir muhalefet için en azından…