GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
10 Haziran 2011 Cuma

Oldu mu şimdi, neden şimdi, nasıl yani?

Seçime beş kala yazısında CHP İzmir’de yaşanan ‘kakofoniye’ dikkat çekmeye çalışmıştım.
Organizasyon bozuklukları, AKP’li bakanları ağırlayan üstüne methiyeler düzen/plaket veren belediye başkanları, gizli gizli rakip bakanlarla buluşanlar, adaylar arasındaki gruplar/grupçuklar, parti içinde eskiden kalma hesaplaşmalar… Vs… Vs.
Kakofoni yani başıbozukluk, çok seslilik! Senfoninin karşıtı olarak kullanılır literatürde.
Senfoni orkestrası gibi hareket etmesi gereken CHP’de seçime beş kala patlak veren tartışma kakofoni iddiasını doğruluyor.  Yarın seçim akşam 17.00’de seçim yasakları başlıyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu son bir ayda 4. kez İzmir’de…
Tarihi Havagazı Fabrikası’nda yapılan toplantının da amacı sanırım buna hazırlık. Yani İzmir’deki son vuruşun nereden/nasıl yapılacağını belirlemek.
Toplantıya kimler katılıyor? Silivri’de olan Mustafa Balbay dışında 25 aday.
Tüm ilçe belediye başkanları, Büyükşehir Belediye Başkanı, İl Başkanı ve il yönetimi…
Toplanma amacı Başbakan’ın Gündoğdu Mitingi ile birlikte kentteki zemin kaymasını değerlendirip son vuruşla İzmir’de durumu toparlamak.
Ama olmuyor işte. CHP’nin iç hastalıkları su yüzüne çıkıyor, partinin İzmir’deki iki önemli ismi arasında ‘beklenen’ kavga ‘erken’ patlak veriyor.
Kavganın taraflarından biri CHP’nin İzmir’deki en önemli silahı Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu… Ringin diğer tarafındaki isim ise kentin ve partinin ağır ağabeylerinden. PM Üyesi Mehmet Ali Susam. Esnaf Birliği Eski Başkanı… Baykal döneminin MYK Üyesi, Kılıçdaroğlu döneminin PM Üyesi… Ve yeni dönemde de milletvekili adayı.
İki ağır topun herkesin gözü önünde patlak veren ağır sözlerle, ithamlarla hatta küfürlerle dolu kavgası seçime beş kala kentin siyasi gündemine damga vurmaya yetiyor. Yarınki Kılıçdaroğlu ziyaretinin de toplantı gündeminin de önüne geçiyor hatta.
İki ismi kavgaya götüren nedenler saymakla bitmez. Bir gazetecinin Kılıçdaroğlu’nun iki gün önceki İzmir programında Kocaoğlu’nu kızdıran sorusundan patlat verdiği biliniyor son kavganın. Ama bana göre bu görüntüdeki neden…
Asıl neden daha derinde ve daha eski…
Önce kavganın görünen nedeniyle başlayalım. İddia odur ki Kocaoğlu, kendisini Genel Başkanı önünde küçük düşüren sorulardan Susam’ı sorumlu tutuyor.
Ege Tv Haber Müdürü Kazım Erkmen’in Kılıçdaroğlu’na yönelttiği, “Çevre Raporu’nu açıklamak için İzmir’i seçtiğinizi söylüyorsunuz ama İzmir’in çevre sorunları da var. Körfez kokuyor, iki dereden pislik akıyor, Harmandalı’nda tehlike çanları çalıyor ve kötü koku yükseliyor. Torbalı Taşkesik Çöplüğü ile ilgili sorunlar var. Çimento Fabrikaları ve taş ocakları çevre kirliliği yaratıyor. Ne yazık ki İzmir’e yeni yeşil alanlar kazandırılmıyor. Aziz Başkan çalışıyor ama İzmir’de böyle çevre sorunları da var’ şeklindeki sorusu…
Salonda buz gibi bir hava estiren, Kocaoğlu’nu küplere bindirip, kürsüye kadar yürüten o soru…
Soruyu yönelten gazeteci arkadaşın tam arkasında oturan Kocaoğlu’nun yorumu netti iddiaya göre. O gazeteciye o sorunun yazılı halde mikrofonla birlikte gönderildiğini iddia ediyordu Aziz Başkan. Amaç Kılıçdaroğlu’nun önünde kendisini küçük düşürmekti. Kulislerde Kocaoğlu’na ithaf edilen yorum böyleydi. Kavga saatine kadar o yorumda Susam’ın kast edildiğini düşünmemiştim. Belki de kast edilmedi de. Belki de CHP içindeki dedikodu mekanizması Kocaoğlu ve Susam’ın zaten limoni olan arasını iyice açtı.  Toplantı salonunda olan bir gazeteci olarak olanları yeniden gözümün önüne getiriyorum.
Hemen başlarda bir anons… (İl Başkan Yardımcısı Barış Erel tarafından)
—Arkadaşlar lütfen gazeteci arkadaşların dışındaki partililerimiz salonu boşaltsın. Bu bir basın toplantısıdır. Sadece gazeteciler katılacaktır.
Pek çok CHP’li çağrıya uyuyor. Aralara sızanlar olmakla birlikte PM Üyesi Susam en ön sırada Gazeteciler Cemiyeti Başkan Vekili Ali Ekber Yıldırım’ın yanında oturuyor.
CHP’nin iklim ve çevre raporu açıklanıyor. Sonrasında Kılıçdaroğlu gazetecilerin sorularını bekliyor.
İlk sözü alan CHP’nin davetlisi olarak salona gelen TEMA Vakfı Temsilcisi, Ziraat Mühendisleri Odası Eski Şube Başkanı Hacımüezzin…
Uzun bir girişin ardından sorusunu yöneltiyor. Ama CHP Genel Başkanı’nın programı uzun, zamanı yok. Narlıdere, Buca ve Kemalpaşa’ya gidip, Manisa mitingine yetişecek daha… Kılıçdaroğlu, ‘Tema’ya teşekkür’ edip, sadece gazetecilerden soru beklediğinin altını çiziyor. Bu sırada Susam, Kılıçdaroğlu’nun yanına doğru hareketleniyor ve tam solunda oturan Alaattin Yüksel’e bir şeyler fısıldıyor. Aralarında geçen diyalogu sonradan öğreniyoruz: ‘Genel Başkan İzmirli gazetecileri tanımıyor, istersen soru sormak isteyen gazetecileri bizler yönlendirelim’ diyor Susam.
Çünkü salonda sadece iki tane mikrofon var. Ve mikrofonları otelin garsonları taşıyor. O andan itibaren el kaldırıp söz isteyen gazetecilerden kimlere söz verileceğine Susam karar veriyor. Garsonlar ellerinde mikrofon gösterilen istikamete hareketleniyor. Pek çok gazeteciden sonra Erkmen de söz istiyor. Susam diğerlerine yaptığı gibi garsona işaret verip mikrofonu Erkmen’e gönderiyor. Hepsi bu… En azından benim gördüğüm bu.
Susam’ın Kocaoğlu’nu kızdıran hatta küçük düşüren soruyu bizzat kaleme alıp Erkmen’e gönderdiğine dahası gönderebileceğine ihtimal bile veremiyorum. Kaldı ki yakından tanıdığım Erkmen’in de önüne konulan bir soruyu ‘görevli gibi’ okuyacağına da ihtimal vermiyorum. Bir haber müdürü olarak Erkmen, kentin pek çok sorununa vakıf. Evinin Çiğli Evka 2’de olduğunu, Harmandalı’ndaki kokulardan doğrudan etkilendiğini biliyorum.
Bayraklı’dan geçerken her yaz körfezin dahası Arap ve Manda Deresi’nin kokusuna maruz kaldığını da…
Elbette ki gazeteci yazısında yorumunda hatta sorusunda bir parça kendini, dünya/siyaset görüşünü de dışa vurabilir. Bu açıdan yöneltilen sorunun zamanlamasını, içeriğini ve muhatabını herkesle tartışabilirim.  Ama soruyu Susam’ın gönderdiğine, Erkmen’in okuduğuna inanmam mümkün değil. İddiaya göre birileri elinde bu konuda fotoğraf hatta görüntü olduğunu söylüyor. Susam da bu iddiayı muhatabına yani Kocaoğlu’na soruyor. ‘Sen bana hesap soracak adam mısın’ çıkışıyla anlam kazanan kavganın görünen nedeni bu.
*
Gelelim asıl nedene… Yani uzun süredir devam eden soğuk savaşa…
Potansiyel bir Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Susam ve Kocaoğlu arasındaki soğuk savaşın tarihi çok eski. Baykalcı Susam’la Baykal karşıtı Kocaoğlu’nun ilçe kongrelerinde karşı karşıya geldiğini, Kocaoğlu’nun Bornova ilçe kongresinden sonra ‘Ege TV ekranlarından dile getirdiği, ‘Kimin adam kimin şalgam olduğunu gösterdik’ sözündeki ‘şalgam’ kastından birinin de Susam olduğunu herkes bilir bu kentte.
Baykal’ın talimatıyla Kocaoğlu’nun mahallesinde yani Bornova’da siyaset dizayn eden/üye kaydeden Susam’ın Kocaoğlu tarafından uyarıldığı bilinir.Bornova’ya karşı Susam’ın ilçesi Buca’da Kocaoğlu'nun Sav’ın adayı Süne’ye destek verdiği de sır değil. Hatta tüm ilçelerde Susam ve Kocaoğlu’nun karşı karşıya geldiği de…
Ve son süreçte yani Yeni CHP kurultayında da Susam’ın Alaattin Yüksel-Kocaoğlu ikilisine karşı bir denge unsuru olarak PM’ye alındığı da siyaset kulislerinin bilinenidir. Genel seçim sürecinde Susam’ın Kocaoğlu-Yüksel ikilisi tarafından görmezden gelindiği iddiası da cabası tabi ki.
Adeta İzmir’de CHP’nin ‘koordinatörü’ gibi davranan Kocaoğlu’nun, yakın çevresinin de etkisiyle Susam’a geçmişteki hesaplardan da kaynaklı olarak mesafeli durduğu, ikili arasındaki soğuk savaşın her ortamda hissedildiği bir süredir gözleniyor, konuşuluyordu.  Bunlar ve daha fazla nedenden Kocaoğlu Susam’a patladı bugün.
*
Peki, Kocaoğlu neden böyle patladı?
Öncelikle Aziz Başkan’ın siyasi kariyerinde bunun örnekleri çok. Geçmişte İl Başkanlığı’nda Kemal Karataş’a benzer sözlerle patladığı, geçtiğimiz yıl Tarihi Asansör’deki ilçe belediye başkanları toplantısında Menderes ve Menemen Belediye Başkanlarına patladığı, önceki görev süresi içinde grup toplantılarında il başkanlarına, meclis üyelerine sert çıkışlar yaptığı biliniyor. Aday adaylığı sürecinde Baykal’ın toplantısına kendisini almayan dönemin il yöneticisi bugünün Karabağlar İlçe Başkanı’na nasıl hitap ettiği de arşivlerde mevcut.
Anlaşılan o ki Aziz Başkan’da ciddi bir öfke kontrolü sorunu var.
Ve bu süreçte de oldukça öfkeli…
Aldığım bilgilere göre Kocaoğlu sadece Susam’a değil Kılıçdaroğlu’na da öfkeli…
Büyükşehir’e yönelik operasyondan sonra kente ancak 10. günde gelen süreci yarım yamalak destek açıklamalarıyla geçiren son ziyaretinde Özfatura’nın Çakmur’un adını bile anan Kılıçdaroğlu’na da bir parça kızgın/öfkeli Aziz Başkan.
Seçim stresi bir yanda polis baskınları ve yakın arkadaşlarının tutuklanması diğer yanda…
AKP topuyla tüfeğiyle bastırıyor. Başbakan Erdoğan İzmir mitinginin yarısını Kocaoğlu’na ayırmış. Körfez, İzmir kokuyor diye tepiniyor milyonların önünde.
Seçim çalışmalarından izole edilen ilçe belediye başkanlarından bir bölümü pusuda... Herkes İzmir’de alınacak sonucu şimdiden fatura etmiş bile.
AKP’nin yükseleceğini CHP’nin düşeceğini gören/zanneden/uman potansiyel Büyükşehir adayları, Kocaoğlu’nu topun ağzına koymuşlar çoktan. Başkan’ın sinirlenmek için sebebi çok! Ama öfkesini Susam’dan çıkarmak hem de bunu seçime iki gün kala yapmanın anlamını sadece ben değil kimse bulamadı, çözemedi.
Sanıyorum birkaç saat sonra düşündüğünde ‘hata’ yaptığını o da görmüş/anlamıştır. Ama nafile… Ok yaydan haber ajanstan çıktı bir kere… Ulusal medyanın birinci gündem maddesi CHP İzmir’deki kavga… En çok okunan en çok tıklanan haberler sıralamasında zirvede… İyi ki Susam karşılık vermemiş. Susam'ın da canını sıkan nedenler var bu süreçte. Hem de fazlasıyla. '12 Haziran sonrası konuşalım' deyişinden belli. Dedik ya 'İyi ki Susam yanıt vermemiş' diye... Yoksa ulu orta yumruklar konuşabilirmiş. Salondaki tansiyondan görünen o.
Sonuçta 12 Haziran akşamı dananın kuyruğu her açıdan kopacak! CHP’de sadece İzmir’de değil belki bütün ülke genelinde bir hesaplaşma mevsimi başlayacak. Ama en kanlı hesaplaşma arenasının İzmir olacağı şimdiden anlaşıldı.
Seçime beş kala CHP’deki bu görüntü İzmirli seçmeni dahası hala karar vermemiş seçmeni bir parça rahatsız edebilir. Hatta bir miktar oy kaybına bile neden olabilir.
Atalarımızın dediği gibi; olanla ölene ne çare!
 
Not: 12 Haziran sonrası yaşanan bu ve benzeri pek çok çatışmanın perde arkasını ele alacağız. Sadece CHP’de değil, AKP’de de MHP’de de… Ama en çok da CHP’de… Çünkü diğerlerinde bir şekilde kol kırılır, yen içinde kalır. CHP’de kalmaz.