GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
18 Haziran 2011 Cumartesi

12 Haziran'ın şifreleri... Muhalefet cephesi!

Genel seçimin şifrelerini kaleme almaya çalıştığımız dizi yazının ikinci bölümünde muhalefeti analiz etmeye çalışacağız. Muhalefetten kasıt ağırlıklı olarak CHP ve MHP… Çünkü BDP’nin de bu seçimden istediğini aldığı net. Milletvekili sayısını iki katına çıkaran BDP, baraj meselesinin o kadar da önemli olmadığını ortaya koydu.
Tabi ki bunu yaparken her türlü gerilim politikasını uygulamaktan da geri durmadılar. YSK’nın bazı vekil adaylarına yönelik kararından sonra ortalığı savaş alanına çeviren İmralı destekli BDP, Kürt politikasının etnik temsilcisi olarak bu dönem de meclis çatısı altında hem de 36 kişilik bir grupla yer almayı başardı.
KASETLER GERDİ, PÜSKEVİT YUMUŞATTI!
Milliyetçi siyaset izleyen MHP’nin meclise girmesi ise hiç de kolay olmadı. Bir yıl önce CHP’yi dizayn eden mekanizmalar bu kez MHP için harekete geçti. Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin kemikleşmiş A takımını özel hayatlarını gözler önüne seren kasetlerle istifaya zorlayan ulusal ya da uluslar arası siyaset mühendisleri baraj dışına itmek istedikleri MHP’ye halkın sahip çıkacağını öngöremedi. Bahçeli’nin kurmaylarını kurban verdiği kaset skandalları sonrası ‘Püskevik’ çıkışı onu halk nazarında ‘sevimli’ kılmış olmasa da içten içe kasetlerin içeriğine yönelik özeleştiri süreci de işliyordu. Başta İzmir olmak üzere vekil listelerinde beklenen yenileşmeyi sağlayamayan, teşkilatı motive etmeyen bir aday listesiyle seçime giden Bahçeli, ideolojik seçmen tabanının kendisine sahip çıkmasını beklerken hem Başbakan Erdoğan’ın referandumdan itibaren yakından ilgilendiği tabanını tutmak hem de kasetli şantajlar sonrası oluşan olumsuz tablodan kurtulmak için yoğun bir psikolojik süreç yaşadı. Sonuçta 2007 seçimleri baz alındığında 1 puan 2009 seçimleri baz alındığında 3 puan geride kapatmasına karşın TBMM çatısı altında mücadele etme imkanını tarihinde ilk kez, iki kez üst üste yakalayarak seçimden kısmi bir başarı tablosuyla çıktı.

MUHAFAZAKAR MHP’LİLER KOPTU, ULUSALCI CHP’LİLER DESTEKLEDİ

MHP’ye oy veren seçmene gelince; öncelikle kasetli şantajların ardından MHP’nin kemik tabanındaki kenetlenme göze çarptı. Bahçeli muhaliflerinin bile bu olaylardan sonra MHP’ye sahip çıkma refleksi göstermesi dikkat çekerken Bahçeli’yi bekleyen asıl tablo muhafazakar tabanın vereceği tepkiydi. Kendisini Türk-İslam çizgisinde hisseden kimi çevreler Bahçeli’nin A Takımı’nın özel hayatındaki gayri ahlaki boyutlara takılmış olabilir, kasetlerin bir şantaj unsuru olmasından öte kasetlerin içeriğine tepki gösterip MHP’den kopabilirdi. Belirli bir kısmı koptu da… Ancak onlardan kaynaklı boşluk aralarında CHP’lilerin de olduğu ulusalcı bir yapı tarafından dolduruldu.

MECLİS ÇATISI ALTINDA MHP GEREKLİYDİ: AK PARTİ VE BDP’YE KARŞI
Ancak MHP’yi Türkiye’nin sigortası gören yeni bir kesim ortaya çıktı. AK Parti’nin 367 gibi ‘anayasayı mecliste değiştirme imkanı sağlayan sayıya ulaşmasını istemeyen çoğunlukla AK Parti karşıtı ya da ulusalcı kimlikli bu seçmen tabanı tercihini sandıkta MHP’den yana kullandı. Yeni CHP’nin ulusalcı kimlikten uzak politikalarıyla kentlerde CHP’den MHP’ye kaymalar açıkça görülürken burada Bahçeli’nin ya da MHP’nin politikalarından çok AK Parti’ye karşı TBMM’de sigorta görevi öne çıkıyordu. MHP’nin meclis dışı kalmasıyla AK Parti’nin vekil sayısının Anayasayı tek başına değiştirme sayısı olan 367’yi geçmesini ya da Anayasa’yı referanduma götürecek 330 sayısına ulaşmasını istemeyen kesimler bu seçimde MHP’ye oy verip TBMM’de AK Parti’ye karşı sigorta misyonu yüklediler. BDP’nin güçlü olduğunun ortaya çıkması da MHP’yi TBMM çatısı altında bir denge unsuru olarak görmek isteyenlerin sayısını arttırdı. Özetle MHP bu seçimde lider kadrosunun performansı ya da ürettiği projelerden çok ‘gerekli’ olduğu için tercih edildi. İzmir’de bile normal koşullar altında CHP’yi tercih edecek pek çok ailenin karar alarak oyların bir bölümünü MHP’ye kaydırması söz konusuydu.
DİĞERLERİ ARASINDA EN İYİSİ SAADET PARTİSİ OLDU

Bu seçimin ‘diğer’ partileri arasında kalanlar yani DSP, Saadet, Has Parti, DP ve BBP, konjonktür nedeniyle zor durumda kaldı. Saadet Partisi seçimden altı ay kadar önce bölünmüş olmanın bedelini öderken yüzde 6-7’ler seviyesinden yüzde 1,2’lere geriledi. Yine de ‘diğer’ şıkkında yer alan partiler arasında yüzde 1’i geçen tek parti olmayı başardı.  Genel Başkan Mustafa Kamalak’ın ‘Halk bizi meclis dışı ana muhalefet yaptı’ açıklaması bu açıdan manidardı. Kendisinden çok şey beklenen Has Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş ilk sınavında bekleneni veremezken partisinin zamana ihtiyaç duyduğunu söyleyerek doğru bir açıklama yaptı. BBP ve DSP kurultay sürecine girerken DP’nin Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek de Kırat’ı şahlandırmaya yetmedi.

CHP 12 EYLÜL REFERANDUMUNDA EN AZ YÜZDE 35’Tİ
12 Haziran sürecinin en önemli mağlubu ise kuşkusuz ana muhalefet partisi CHP’ydi. 13 ay önce 18 yıllık genel başkan Deniz Baykal’ın kasetli şantajın ardından istifa etmesiyle yaşanan değişimde önemli bir sinerji yakalayan CHP’de Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu hazır olmadığı ilk sınavını 12 Eylül referandumunda verdi. Yüzde 42’lik ‘hayır’ bloğunda en az yüzde 35’lik kitleyi yöneten Kılıçdaroğlu, koltuğa geçer geçmez yapılan tüm anketlerde yüzde 30’un üzerinde görülüyordu. Referandumdan sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ‘uyarı mektubu’ ile harekete geçerek rotasını parti içi iktidara çeviren Kılıçdaroğlu, ilk etapta kendisini o makama taşıyan ismi tasfiye etti. Genel Sekreter Önder Sav ekibiyle yaşadığı parti içi savaşı medya ve kamuoyu desteğiyle kazanan ve partide ‘Kemalist-ulusalcı’ yapıyı temsil eden Sav ekibini tamamen tasfiye eden Kılıçdaroğlu, parti içi demokrasi vaatlerine rağmen kurultayda blok liste yaparak Yeni CHP olarak adlandırdığı yapıyı istediği gibi kurup, rahat bir çalışma ortamı yakaladı. Ancak bu operasyon seçim öncesi ciddi bir parti içi sancı yarattı.
YENİ CHP SANCISI ÖRGÜTÜ RAHATSIZ ETTİ

Yeni CHP kadrosunda eylem ve söylem yönüyle Baykal döneminin izlerini tamamen silecek isimlere yer verilmesi, Güneydoğu ve Kürt politikasının Batı’da yarattığı sancı, tarikatlarla yakınlaşma, dini ritüellerin kullanılmasıyla AKP’nin etkili olduğu alandan oy alma hedefi 12 Haziran’da gerçeğe dönüşmedi. Yeni CHP’nin sancı yaratan politikalarının yanı sıra Kılıçdaroğlu ve arkadaşları en büyük hatayı vekil listeleri hazırlanırken yaptılar. 29 ilde ön seçim yapmış olsalar da CHP’nin etkili olduğu büyükşehirlerde verilen ‘ön seçim sözünün’ tutulmaması, listeler yapılırken Baykal ve Sav’a yakın isimlerin tamamen tasfiye edilmesi, İzmir başta olmak üzere büyük kentlere o şehirlerle siyasi bağı olmayan isimlerin gönderilmesi ciddi bir sancı yaratıyordu. Aday listeleri örgütleri heyecanlandırmıyor, Yeni CHP söylemleri seçmen tabanında ciddi anlamda tartışma yaratıyordu. Yapılan tasfiyenin büyüklüğü önemli bir küskün/kırgın kesimi yaratıyor, Yeni CHP kadroları Eski yapıya yakın isimleri seçim çalışmasına bile davet etmeyerek dışlama politikası izliyordu.

İKTİDAR İDDİASINA SAYGI DUYULDU, ÖRGÜT YİNE DE ÇALIŞTI
Tüm bu olumsuz tabloya rağmen Eski yapının emektar isimleri Kılıçdaroğlu’nun ‘iktidar iddiasına’ saygı duyup, tamamen geriye çekilerek CHP liderinin meydanlarda ve televizyonlarda verdiği, ‘Yüzde 40’ı aşma, yüzde 30’un altına düşmeme iddiasının’ gerçeğe dönüp dönmeyeceğini beklemeye başladı. Bu süreçte başta ‘tek başına bırakılan’ Deniz Baykal ve aday bile gösterilmeyen Önder Sav ve arkadaşları fırsat bulabildikleri ölçüde CHP’ye katkı koymaya devam etti. Yeni CHP politikalarına olan tepkilerini bu süreçte dizginleyen tasfiye edilen eski yapıya yakın isimler, seçimden sonra beklenen çıkışı yaparak yüzde 26’nın yarattığı hayal kırıklığıyla kurultay için çalışma başlattılar.
Yeni CHP ve Kılıçdaroğlu’nun en önemli taktiksel hataları ise CHP’nin bir örgüt partisi olduğu gerçeğiydi. Aday listeleri yapılırken görüşü alınmayan örgütler, 40’ın üzerinde il başkanının, 100’ü aşkın ilçe başkanının listelere yazılmamasına sessiz bir tepki gösteriyordu. Kılıçdaroğlu ve ekibinin ‘iktidar’ iddiası karşısında saygıyla eğilen ve seçimde gereğini yaparak çalışan CHP örgütü, seçim için yapılan yardımların tamamının genel merkezden kullanılmasına, televizyon reklamlarının daha fazla önemsenmesine aldırış etmedi. Yeni CHP anlayışı ile başta Kürt politikası olmak üzere pek çok noktada görüş ayrılığı yaşamasına rağmen çalışmasını sürdüren CHP örgütü, yüzde 26’lık sonuçta önemli bir pay sahibi oldu.

KILIÇDAROĞLU PARTİYİ TOPYEKUN KUCAKLAYAMADI
Sonuç olarak Yeni CHP iddiasıyla partiyi dönüştürmeye çalışan ve iktidar iddialarını açıkça ortaya koyan Kılıçdaroğlu ve arkadaşları parti içi tasfiye operasyonun ardından kan kaybetmeye başladı. Partiyi topyekun kucaklamayı değil Yeni CHP kadrosunu öne çıkarmayı amaçlayan parti politikaları, yoğun reklam kampanyasına rağmen sonuç vermedi. Kılıçdaroğlu’nun 81 ile gidip 200’ün üzerinde miting yapması da başta en sık geldiği kent olan İzmir olmak üzere sandığa yansımadı. Yeni CHP, diğer partilerin tamamen eridiği, 10 milyon yeni seçmenin oy kullandığı bir önceki seçime göre oylarını ancak yüzde 5 artırabildi. Son yerel seçimin il genel meclis sonuçlarına göre yani iki yıl öncesine göre oylarını ancak 2,5 puan arttıran Kılıçdaroğlu, hem kamuoyunda hem de örgüt bazında tartışılmaya başlandı.
KURULTAY KAÇINILMAZ OLDU

 Partinin eksinini kaydırmak, geleneksel tabanı küstürmek, CHP’nin asli kadrosunu tasfiye etmek, Mustafa Kemal çizgisinden uzaklaşmak ve 9. Yılını dolduran iktidarı yıpratmak bir yana oylarının artmasına, yüzde 50’ye ulaşmasına neden olmakla itham edilen Yeni CHP, dağılma sürecine girdi. Parti içinden de eleştirilerin yükseldiği CHP’de Baykal ve Sav yapısının Parti Meclisi’ni değiştirmek için uzlaşmasıyla da CHP’yi önümüzdeki süreçte yeni bir dönem bekliyor. CHP’nin eksenini kaydığı noktadan geriye getirmeyi hedefleyen bu hamle parlamento grubuyla parti yönetimini ayrıştırabilir ya da Yeni CHP ve asli CHP’nin kaynaşmasıyla daha ileri noktaya taşıyabilir.

Not: CHP’nin İzmir’deki performansı ayrıca ele alınacaktır.