GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
21 Haziran 2011 Salı

12 Haziran’da İzmir’in şifreleri

Genel seçime yönelik değerlendirme yazılarının son bölümündeyiz. Yani 12 Haziran’a ‘genel’ bir bakıştan sonra bu seçimin belki de sonucu en merak edilen ‘kilit’ kenti İzmir’in analizinde sıra…
Son 10 yıllık siyasi tercihlerinden sonra adı ‘CHP’nin kalesine’ çıkan ama geçmiş siyasi tercihleri incelendiğinde hiç de öyle olmayan hatta ne yapacağı pek de belli olmayan bir kent İzmir. Atatürk’ün Partisi CHP’ye alternatif olan Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası’na da Serbest Cumhuriyet Fırkası’na da Demokrat Parti’ye de sahip çıkmış, 1960 darbesinden sonra yapılan anayasayı ‘veto’ etmiş, son 40 yılda oy ağırlığını merkez sağ partilerden yana kullanmış, değişime açık, değişimi kucaklayan bir kent İzmir. Meseleye daha da bütünsel baktığımızda İzmir’in hiçbir zaman bir partinin kalesi olmadığını İzmir’deki tek kalenin Kadifekale olduğunu görmek mümkün. Altı aylık Genç Parti’nin yüzde 18 oyla ikinci çıkabildiği, Türkiye’de silinen Cem Uzan’ın son seçiminde bile yüzde 8’ler gibi önemli bir destek aldığı kent İzmir.
 
AK PARTİ UZUN SÜRE REFAHIN DEVAMI GİBİ ALGILANDI
İzmir’in demokrasiye/değişime açık yapısının yanı sıra son yıllarda oluşan hassasiyetlerini iyi okumak gerekiyor. İki açıdan hassas bir kent İzmir… Birinci hassasiyeti yaşamına müdahale endişesi… İkincisi de ülkenin bölünmez bütünlüğü, etnik-bölücü milliyetçilik…
Yıllarca Demokrat Parti, ANAP gibi ‘Sistem’ partilerini bağrına basan İzmir, AK Parti’nin iktidarıyla birlikte CHP’nin kucağında buldu kendini. Burada AK Parti’nin çıkış noktası olan MSP-Refah çizgisinin kentteki algılanışı önemli bir faktördü. Türkiye genelinde ‘merkez partisi’ kimliğini oturtmayı başaran AK Parti, İzmir’de Refah Partisi’nin devamı olarak algılanmaya uzun süre devam etti. Çekirdek kadrosundaki ‘milli görüşçü hakimiyeti’ bu algıya güçlendirirken AK Parti, yüzde 34’le iktidara geldiği seçimde yüzde 17 seviyesinde kalıp üçüncü çıktığı bu kentin dilini uzun süre çözemedi. Burada AK Parti’yi temsil eden geçmiş dönem vekillerin, teşkilat yöneticilerinin taktik hataları kadar çekirdek kadrodaki İzmir yaklaşımının da etkisi büyüktü.
 
GAVUR İZMİR DEMEDİ AMA…
İktidardın İzmir’i sahiplenmeden çok ‘cezalandırma’ yöntemini tercih ettiği şeklindeki yaygın kanı hala devam ederken, partinin ağır toplarının İzmir için kullandığı ifadeler AK Parti ile İzmir arasındaki mesafeyi açıyordu. ‘Gazeteci’ olarak izlediğim o toplantıda ‘Gavur İzmir’ ifadesi Başbakan’ın ağzından çıkmamasına karşın, kente resmen ‘Gavur İzmir’ şeklinde nitelendirdiği şeklindeki algıyı bile dağıtamadılar. Burada İzmir’in algısındaki AK Parti faktörünü iyi irdelemek gerekiyor. Başbakan Erdoğan’ın ağzından çıkmamış bir ifadenin çıkmış gibi kabul edilmesi sosyolojik açıdan Erdoğan’dan bu ifadenin beklendiği şeklinde tanımlanabilir.

SADECE 2009’DA CHP’NİN KALESİ OLDU
Kemal Unakıtan’dan Bülent Arınç’a kadar partiyi temsil eden isimlerin ‘tehtitvari’ açıklamalarına sandıkta yanıt veren İzmirli, Türkiye genelinde her seçimde daha da güçlenen AK Parti’yi 12 Haziran’dan önce ancak yüzde 30’lar seviyesinde destek verdi. Aslında neredeyse 3 İzmirli seçmenden birinin oyunu alan AK Parti’nin İzmir’deki en keskin mağlubiyeti 298 Mart 2009’da oldu. 2007 seçimlerinde seçimi yüzde 30,5’le tamamlayan AK Parti rakibi CHP’nin sadece 5 puan gerisindeydi. 2009’da ise fark 20 puana çıkmış, İzmir’in tamamına yakını elden gitmişti. CHP ise sadece son seçimde zaferini kesin kez ilan etmişti.
İZMİR’İN DİLİNİ KONUŞAMADILAR
Tüm bu süreçler AK Parti İzmir’in hassasiyetlerini, endişelerini yok etmek şöyle dursun daha da kaşıyarak, yanlış listelerle, yanlış adaylarla karşısına çıkarak kentin kilidini çözemediğini, dilini konuşamadığını ortaya koydu. Kötü yönetilen, haksız yargılanan, orantısız güç kullanılan arsenikli su sürecini birlikte yaşadık. Türkiye’nin 12 ilindeki bu sorunu sadece İzmir’in sorunuymuş gibi gösteren bakanları, başbakanı, Melih Gökçek’i dinledik.
Halk bir yandan temiz su için kuyruğa girerken, sandıkta CHP’yi patlattı. Yani olan sorundan CHP’li yerel yönetimi değil AKP’li bakanları, başbakanı sorumlu tuttu. AKP’ye oy vermektense arseniği sek içerim’ noktasına geldi/getirildi İzmir halkı. Kente ‘öteki muamelesi’ yapan siyasi iktidar, İzmir’i yönetenlerin, kentin sahipleri olarak algılanan sivil toplum örgütlerinin arasındaki diyalogsuzluktan da yararlanarak, İzmir’e yıllarca uzaktan baktı.

PARTİ İÇİ ÇEKİŞME DE İZMİR POLİTİKASINDA ETKİN OLDU
Aslında kente önemli kamu yatırımları da yaptılar. Ama yaptıklarını bile doğru/dürüst anlatamadılar. 50 yıllık Beydağ Barajı, modern hava limanı, Aliağa-Menderes Projesi, 30 yıllık çevre yolu, Üniversiade ve EXPO süreci hükümetin İzmir’le etkileşime geçebileceği alanlardı. Ama değerlendirilemedi. Bu tablonun önemli faktörlerinden biri AK Parti’nin kenti içindeki ekipsel mücadelelerdir. Başbakan Erdoğan’ın İzmir’in siyasetini ve bürokrasisini şu anki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve arkadaşlarına terk etmiş olmasıdır. Universiade ve EXPO süreci Gül’ün kontrolünde yaşanmış, 2004 ve 2009 yerel seçim adaylıklarında da ‘kritik ilçeler ve Büyükşehir ölçeğinde’ Gül’ün desteklediği isimler öne çıkarılmıştır. Bürokraside de ağırlık Gül’e yakın isimlerde kalmıştır. İzmir’i Nükhet Hotar üzerinden ‘dengeleme’ politikası da istenilen sonucu verememiştir. 
İZMİR YILLARCA ENDİŞELERİNİN ESİRİ OLDU
AK Parti’nin İzmir’i kendisinden uzaklaştıran politikaları, CHP’nin AKP korkusu üzerinden şekillenen İzmir politikasıyla örtüşüyor ve adeta İzmir’i endişelerinin esiri olmaya itiyordu. Bu endişeler Kordon’da rakı içememekten, iki de bir gündeme getirilen başörtüsü meselesine kadar gidiyor, Cumhuriyet’in tehlikede olduğu varsayımı en çok İzmir’de karşılık buluyordu. Bu sürecin sonunda da İzmir siyasi açıdan CHP’nin kalesine dönüşüyordu. Ancak İzmir’i kafasına koyduğunu her fırsatta tekrarlayan Başbakan Erdoğan, İzmir konusundaki inisiyatifi son seçim öncesi ele alarak bir anlamda kent politikasına el koymuştur. İlk hamli dil değişikliği… İzmir’e ‘Gâvur’ imasında bulunduğu için eleştirilen Başbakan Erdoğan, başbakanlığı sürecinde en az 30 kez geldiği kentteki son ziyaretlerinde ‘güzel İzmir’ yaklaşımıyla dikkat çekmiş hatta seçim sürecinden önceki son ziyaretinde kente yönelik yaklaşımı nedeniyle İzmir’in seçkin işadamları/sivil toplum örgütü liderleri tarafından ayakta alkışlanmıştır. Henüz listelerin bile konuşulmadığı süreçte yaşanan bu adım Erdoğan’ın İzmir’e yönelik yeni bir politika izleyeceğinin ilk göstergesiydi.
BAŞBAKAN İZMİR POLİTİKASINI ELE İLK KEZ ELE ALDI
Kentin kapısını kabinenin en ağır iki bakanıyla çalan Başbakan Erdoğan’ın amacı bir türlü aşılamayan yüzde 30 bandını geçmek ve bir sonraki yerel seçim öncesi önemli bir mevzi yakalamaktı. İzmir için önemli bir kısmı kentin uzun süredir konuştuğu 35 projeyi kentin önüne koyan, seçim öncesi İzmir’i dünyanın en büyük organizasyonu olan EXPO 2020’ye aday gösteren Başbakan Erdoğan, Binali Yıldırım ve Ertuğrul Günay gibi etkin isimlerin yanı sıra İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na bir dönem danışmanlık yapan, kentin en aktif sivil toplum örgütlerinden biri olan İZSİAD’ın başkanı İlknur Denizli’yi de son dakika transfer ederek önemli bir hamle yapıyordu.
İl teşkilatını referandum yaralısı Ömür Kabak’tan alıp deneyimli bir isme (Ömer Cihat Akay) emanet eden Erdoğan, Akay’ın babacan yüzüyle kısa sürede teşkilatı motive etmeyi başardı. Motive olan teşkilatın görüşlerini ‘temayül yoklamalarıyla’ alıp listesine 4 il başkanı koyarak motivasyon katsayısını arttıran Erdoğan, 2007 genel seçimlerindeki liste hatalarını yapmayınca AK Parti için İzmir’de neredeyse tüm koşullar hazırdı. Yine de listede önemli hatalar vardı. Örneğin AK Parti’nin oy deposu kenar semtlerdeki oyların önemli bölümünü oluşturan Doğu/Güneydoğu kökenli hiçbir isme yer verilmemiş, temayül yoklaması sonuçları da tam uygulanmamıştı. CHP ve MHP’nin daha kötü bir listeyle çıkması AK Parti’nin listesindeki hataları örtüyor, özellikle bakanlar gündeme damgasını vuruyordu.
Teşkilat temsilcileri seçilecek yerlere konulmuş, kabinenin sevilen iki bakanı listede yer bulmuş ve kentte seçim süreci ideolojik çizgiden çıkarılıp proje noktasına getirilmişti kısa sürede.

2014 ÖNCESİ CHP’NİN KALESİNDEKİ BURÇLAR HASAR GÖRDÜ
Ekonomik sorunu da olmayan AK Parti teşkilatı çalışıyor, sürecin en başında yüzde 24’lerde olan oy oranı yüzde 37’lere yükseliyor, en yakın rakip CHP ise bir önceki seçime göre 7 puan kaybedip yüzde 43’lere geriliyordu. Aradaki 6 puanlık fark 2007 seçiminde de vardı. Ve İzmir’de 2014 yerel seçimleri öncesi CHP’nin kalesindeki önemli burçlar (Buca, Bayraklı, Karabağlar, Gaziemir) hasar görüyor, Kemalpaşa, Ödemiş, Bergama, Menemen, Torbalı, Kiraz, Beydağ gibi ilçelerde AK Parti ipi göğüslerken, Menderes, Bayındır, Aliağa hatta Kocaoğlu’nun ilçesi Bornova’da bile makas 3-5 bin oy seviyesine düşüyordu.
YENİ CHP SÖYLEMLERİ İZMİR’DE TAM OLARAK TUTMADI
AK Parti, kentin dilini konuşan, teşkilatı motive eden, projelerle umut dağıtan adaylarıyla İzmir’i kuşatırken seçime günler kalan önemli bir sıçrama daha yaparak meydan üstünlüğünü de ele geçiriyordu. Gündoğdu Meydanı’ndaki mitingde CHP’nin neredeyse iki katı kitleye hitap eden Başbakan Erdoğan’ın hemen sonrasında yaptığı, ‘İzmir beni çok şaşırttı ve sevindirdi. Seçim gecesi kulağım İzmir’de olacak’ açıklamasıyla da genel seçimin başkentine dönüşüyordu. Kuşkusuz ki AK Parti İzmir’de önemli bir hamle yaptı. Adeta CHP’li kalesi İzmir’de sahile sıkıştı. Karşıyaka’daki 90 binlik oy farkı, Çiğli, Narlıdere, Balçova ve diğer yarımadama ilçelerindeki farkın dışında CHP’nin bu seçimde etkili olduğunu söylemek zor.
Burada en önemli faktör tabi ki Yeni CHP söylemlerinin İzmir’in seçmen dokusunda yarattığı tahribat... Yerel yönetimlerde İzmir’in anahtarını CHP’ye teslim eden halk, yerel yönetimlerin kulağını çekmiş, AK Parti’nin kenti uçuracak, istihdam yaratacak projeleri için fırsat tanımış, 2009’da CHP’ye verdiği ödünç oyların bir bölümünü geri alıp, AK Parti’ye kaydırmıştır.
TEK SÜRPRİZ BİRİNCİ BÖLGENİN ÖNDE TAMAMLAMASI
AK Parti açısından seçimin tek sürprizi Binali Yıldırım’ın aday olduğu 2. bölgenin Ertuğrul Günay’ın aday olduğu birinci bölgenin gerisinde kalması olmuştur. Yerel seçim öncesi birkaç dev projeyi hayata geçirip, doğru bir adayla seçimi kazanmayı hedefleyen dahası Başbakan’ın rüyası olan ‘İzmir’i almayı’ kafasına koyan AK Parti’nin karşısında tutunmak artık kolay olmadığı net. İzmir’in seçim sonuçları kentin AK Parti’yi ilk kez dikkatle dinlediğini kanıtlıyor. İzmir’in dilini konuşmaya devam etmesi beklenen siyasi iktidarın, devlet gücüyle kenti ayağa kaldıracak projeleri hayata geçirmesi, bu seçimi yerel seçimin provasına dönüştürmeye yetecektir. İzmir’de önemli bir kitleye kendini dinletmeyi başarmış dahası 10 yıllık süreçteki kilidi kırıp yüzde 35’in üzerine oturmayı başarmış bir iktidarın vereceği yerel seçim mücadelesi de İzmir’i 2014 seçimlerinin de başkenti yapmaya şimdiden yetiyor.
 
YEREL YÖNETİMLERE ARA KIRIKLARLA DOLU KARNE
Muhalefet cephesinin hatalarına gelince; İzmir’in yerel iktidarı CHP’nin yüzde 43’lük oyunu başarısızlık olarak kabul edeceksek (Ki Yeni CHP’nin önemli bölümü bile böyle yorumluyor) bu başarısızlığın İzmir ayağında ‘genel merkez politikaları’ en belirgin faktör. Yeni CHP’nin kentin hassasiyetlerini kaşıyan Kürt Politikası İzmir’de oyların düşmesinin temel sebebi iken, yerel yönetimlerden memnuniyetsizlik de adeta bir ara karne gibi okunmakta. Kırıklarla dolu bir ara karne…
 
ADAY LİSTESİ VE PARTİ İÇİ HESAPLAŞMALAR…
CHP’nin başarısızlığındaki önemli bir faktör de söz verilmesine karşın yapılmayan ön seçim ve İzmir’den kopuk aday listeleri oldu. Örgütün görmezden gelindiği listede kenti ve örgütü harekete geçirecek, iktidar iddiasını tabana yayacak adaylar olmadığı için parti zor bir seçim süreci geçirdi. İl Başkanlığı’nda yaşanan organizasyon bozuklukları, belediye başkanlarının vekil adaylarıyla birlikte alana indirilmemesi kararı, parti içindeki geçmişe dönük hesaplaşma hamleleri, 12 Hazirancılar, 13 Hazirancılar gibi grupların perde arkasındaki kavgası da sonuca etki eden önemli bir faktör.
 
KILIÇDAROĞLU’NUN MİTİNG YAPTIĞI İLÇELERDE AK PARTİ KAZANDI
Ama son 10 güne girildiğinde en belirgin dönüm noktası Gündoğdu Mitingi’nde AK Parti’nin yakaladığı tartışılmaz üstünlük. CHP’nin iki katından fazla insanı kentin göbeğine yığan AK Parti meydan üstünlüğünü ele geçirdikten sonra CHP’nin zaten sallanan dengesini iyice bozdu. Apar topar getirilen Kılıçdaroğlu da İzmir’deki kan kaybına çözüm olmadı. Bir ayda 4 kez gelen Kılıçdaroğlu’nun miting yaptığı her ilçede (Buca, Ödemiş, Bergama ve Menemen) AK Parti birinci çıkarken, iki parti açısından bakıldığında yüzde 43’ün CHP için başarısızlık olduğu yüzde 37’nin de AK Parti için başarı olduğu su götürmez bir gerçek.
 
MHP’DEN AK PARTİ’YE CHP’DEN MHP’YE OY KAYMASI
MHP’ye gelince… 4. kez aday gösterilen iki eski bakan (Kenan Tanrıkulu ve Oktay Vural’ı saymazsak) listesi kötüydü. 9 yıllık il başkanını 3. sıraya koyan MHP, tabanı harekete geçirecek isimleri geri plana atarak daha fazla oy alıp en azından 2007’deki vekil sayısını koruma şansını kaybetti. Ardı ardına patlak veren kasetler muhafazakar MHP’lileri AK Parti’ye iterken, MHP’yi parlamentoda AK Parti’ye karşı direnç noktası ya da sigorta olarak gören CHP’li ulusalcıların oyları MHP’ye yaradı. AK Parti’ye hiçbir koşulda oy vermeyi aklından bile geçirmeyen karşıt görüşlü ailelerin oyların bir bölümünü MHP’ye bir bölümünü CHP’ye paylaştırdığı kulaktan kulağa kent genelinde yayıldı. Sonuçta MHP’den AK Parti, CHP’den MHP’ye doğru bir kayma olduğu net. Ama 2009’da CHP’ye giden çoğunluğu meclis dışı kalan merkez sağ partilerin oylarının bir bölümünün de bu kez AK Parti’ye verildiği de ortada.
 
BAĞIMSIZLAR VARLIK GÖSTEREMEDİ
Öteki partiler mi?
Giderek 2,5 partili bir demokrasiye doğru giden Türkiye’de öteki partiler erimeye bu seçimde de devam etti. 2002’de yüzde 46’larda 2007’de yüzde 16’larda olan ‘diğer’ partiler bu seçimde ancak yüzde 4,5 alabildi. Ülke tablosu aşağı yukarı İzmir’de aynıydı.
Bağımsızlara gelince…BDP destekli adaylar oylarını gözle görünür derecede arttırırken, Cumhuriyet Güçbirliği adayları az da olsa ulusalcı CHP’lilerden oy kapmayı başardı. Diğer bağımsızlar ne yazık ki varlık gösteremedi. 2007’de 25 bine yakın oy alan Mehmet Bayındır gibi İzmir’de destek bulan yerli bir bağımsız aday bu kez yoktu.
BİTTİ.