GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
13 Temmuz 2022 Çarşamba

Kazdağı’ndaki zeytin kardeşliği

Gün geçmesin ki gündeme Kazdağları ile ilgili bir çevre haberi düşmesin. İnsan ülkesine böylesine düşman olur mu?  Şükürler olsun ki, Kazdağları’nda yaşadığı coğrafyayı sonuna kadar savunmaya kararlı on binlerce insan var da bir nebze rahatız.

Artık dünya 1950’lerin dünyası değil. Her ne kadar Türkiye’nin bugün de altından kalkamadığı çevre sorunları memleketimizde 20. Yüzyılın ilk yarısından sonra başladıysa da, aklı başında dünya ülkeleri çevresel değerlerin varlığı ve korunmasının, ekonomik gelişmenin gerisinde kaldığını ve bunun ciddiye alınmadığını kabul etti ve önlemler aldı.

Malum; bugün bizim ülkemizde çevrenin korunmasının, ekonomik gelişmeler önünde engel olduğunu düşünen siyasilerin ve onları finanse eden vahşilerin sayısı az değil.

Aslında bu adamlar da en değerli ekonomik girdinin doğal kaynakların varlığının garanti altına alınması olduğunu biliyorlar. Ancak bu şekilde ekonomik büyüme ve kalkınmanın sürekli kılınabileceğini anlıyorlar ama ekmek yediği denizi her gün yok etmeye çalışan aptal balıkçılar gibi doğaya saldırmaya devam ediyorlar. Bu adamlar nedeniyle son dönemde iyice artan Kazdağları’na yönelik vahşi saldırıların ne zaman biteceğini bilemiyorum…

Bugün bu Kazdağı mevzusuna girişimin nedeni uzun tatilde ancak okuma fırsatı bulduğum bir kitap: Büyük Çetmi…

Kazdağları ve turizm denilince akla ilk gelen isimlerden biri olan Mehmet Öngen “sobalarında kuru da meşe yanan” eski adıyla Büyük Çetmi, yeni adıyla Yeşilyurt’a uzanan tarihsel bir yolculuğa çıkarmış okuru…

Bu türden yerel birikimlerin kültürel ögelere dönüşmesi çok önemli… Çünkü kültür paylaşılırsa değeri artan bir konu. Kültür bir bireyin tek başına sahip olacağı bir şey değil, gelenekler, görenekler, inançlar, fikirler, değerler yüzyıllar içinden süsülüp geliyor ve onları korumamız şart.

Mehmet Öngen’in yaptığı tam bir kültür aktarımı. Çünkü kültür genlerle değil; dil aracılığıyla bir nesilden diğerine aktarılabiliyor. Dil, kültürün ana aracı ve sonraki kuşakların geçmişi anlaması için yazmak şart.

Kendi kitap çalışmalarımda da kültürel ve doğal mirasın herhangi bir parçasının bozulmasının ya da ortadan kaybolmasının insanlığın tamamına zarar vereceğine vurgu yapan biri olarak Büyük Çetmi kitabını çok önemsedim.

Bu kitap yazısı nedeniyle bir kez daha dile getireyim. Dünya üzerindeki kaynakların bilinçsiz kullanımını engellemek, sürdürülebilirliğinin sağlanması bir seçenek değil zorunluluktur.

Temmuz, ağustos dışında kitle turizminden uzak kalkmayı bugüne kadar başarabilmiş bir coğrafya olan Kazdağlarında çevre duyarlılığını kaybetmeden sürdürülebilir turizm sağlamak önemlidir. Ülkemiz için turizmin önemli bir kalkınma aracı olduğunu sık sık dile getirenlerin turizme kaynak olan zenginlikleri de koruması gerekmektedir.

Korunması gerekenlerin başında da zeytin ağaçları gelmektedir. Ama bu korumanın samimiyetle yapılması gerekir. Bir yandan yalandan zeytin festivali düzenleyip öte yandan madencilere ruhsat vererek koruma olmaz.

Mehmet Öngen’in zeytin ile kardeşliğine dikkat çektiği sözlerle tamamlayalım yazımızı:

“Bak oğlum. Diyerek başladı anlatmaya o günde. Bir an sustu. Sonra yüzünde naif bir tebessümle Mehmet’in gözlerine bakarak: ‘Sen doğduğun yıl bu zeytinleri diktim oğlum. Seni de zeytin dikmelerini de birlikte yetiştiriyorum. Siz beraber büyüyorsunuz. Onun için siz kardeşsiniz”.