GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
12 Temmuz 2022 Salı

Bir insanın iki ismi olur mu?

Cevabı hemen vereyim: Bazı coğrafyalarda oldu, oluyor, olur, olabilir…

“Bulgaristan’a vardığımda ilk durağım köyümdü. Fotoğraflardan ve hatıralarımdan aklımda kalan iki mekan vardı. Birisi evimiz, diğeri ise ilk fotoğraflarımın çekildiği köyümüzün marketi. Bu mekanları görür görmez tanıdım. Burada bazı fotoğraflar çekerek ve çekilerek sakladım. 2007 yılındaki bu ziyaretimin ardından tekrar 2018 yılında köyüme gittiğimde artık burası neredeyse terk edilmiş bir köydü. Yine aynı noktalarda bazı fotoğraflar çektim.

Bu projeyi o gün henüz düşünmeden aynı yerden aynı fotoğrafları çekmem bilinçli bir tarihsel bakıştı. Fotografik de bir bakış olduğunun henüz farkında değildim.”

Bu sözler geçen hafta Mavibahçe’de açılan Z Raporu isimli sergide “İki İsim Bir İnsan” adlı yerleştirmesiyle tanıdığım Ömer Kahraman’a ait…

Mavibahçe için sadece bir alışveriş merkezi demek yeterli olmaz. “İçinde İzmir var” ilkesiyle Mavibahçe yönetimi burasının bir kültür ve gastronomi etkinliklerini de içine alan yaşam merkezi olmasını da destekliyor. Yıl boyunca devam eden kültür etkinlikleri bunun bir göstergesi.

Geçen hafta açılışına katıldığım DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Mezuniyet Sergisi “Z Raporu” öğrencilerin birbirinden enteresan işlerine tanıklık etmemizi sağlıyor. Mehmet Ali Zeren ve Ziyacan Bayar’ın küratörlüğündeki sergi 20 Temmuz’a kadar açık. İzlemenizi tavsiye ederim…

***

Ömer Kahraman’ın işine dönersek “Bir insanın iki ismi olur mu?” diye sormuş genç sanatçı. Maalesef insanlık tarihi trajediler bütünü ve daha neler neler oluyor… Irkçı olmak için ille de faşist olmak gerekmiyor, kendilerine sosyalist, komünist diyenlerin de insanlıktan nasibini almadıklarının göstergesi ırkçılık.

Çok sayıda kıymetli işin olduğu Z Raporu’ndan size anlatmak için seçtiğim yerleştirmesinin öyküsünü Ömer Kahraman’dan dinleyelim:

14 Ağustos 1987’de Bulgaristan’ın Ortaköy şehrinde dünyaya geldiğimde şehrimin adı, köyümün adı, annemin adı, babamın adı, bütün ailemin adı çoktan değiştirilmişti. Ben de dünyaya “Eftim” olarak gözlerimi açmıştım. Aslında ailemin benim için düşündüğü ad “Ömer” idi. Komünist Bulgar yönetimi sözde “Soya Dönüş Projesi” adı altında Bulgaristan’daki Türkleri ve diğer azınlıkları Bulgarlaştırma politikasını güdüyordu. Ben doğduktan 4 gün sonra alınan ilk doğum belgemde adım “Eftim Asenov Hadjiev” olarak yazılmıştı. Zorunlu isim değiştirme ve uygulanan asimilasyon politikaları Bulgaristan’daki Türk azınlığı 1989’da Türkiye’ye zorunlu göçe mecbur bıraktı. Ailem de 1989’da göç kararı almasına rağmen 1992 yılında Türkiye’ye göç edebildik. Bu süreçte Komünist Bulgar rejimi devrilmiş, yeni hükümet isimlerimizi iade etmişti. 1991 yılında alınan doğum belgemde Youmer Kahraman adı yazılmış. Kiril Alfabesinde “Ö” harfi yerine “IO” harfi vardı. Bu harf “You” ve “Yu” diye okunuyordu. Fotoğraf 1’in hikayesi böyle doğmuştu. İki kısımdan oluşan bu fotoğrafta sol taraf zorunlu isim değiştirme ve asimilasyonun en bariz kanıtıydı. Fotoğrafın sağındaki belge ise 1991 yılına ait doğum belgemdi. Burada artık kendi ismimi alabilmiştim. Ama biz çoktan karar vermiştik. Türkiye’ye göç edecektik.

Projemi üretirken Covid 19 sürecinde sıklıkla kullanılan bir yöntemi tercih ettim. Eski ve yeni fotoğrafları birlikte kullanacaktım. Ancak onlara yeni anlamlar yüklemek istedim. Hikayemdeki hisleri daha iyi yansıtabilmek adına deneysel bir yöntem daha eklemek istedim. Bu deneysel araç da “İp” oldu. Çünkü eski ve yeni fotoğraflar arasında güçlü bir bağ vardı. Burada anlatmak istediğim duygu “bağ” oldu. Bu bağ, geçmiş ile bugünü birbirine bağladığı gibi, Bulgaristan’dan Türkiye’ye devam eden hikayemi de birbirine bağlıyordu. Fotoğraflar Bulgaristan’da çekilmişti. Ancak ben onlara yeni anlamlar yükleme işini Türkiye’de yapıyordum. Kırmızı ip, 1995 yılında kaybettiğim babam ile beni birbirine bağlıyordu. Burada kırmızı renkli ip kullanımı ise yaşam sıvısı olan kana bir atıftı. İşte kırmızı ipleri kullanarak fotoğraflar üzerinde yeni anlamlar yaratma süreci böyle başladı.”

Sergiyi izlemenizi ısrarla öneririm…