GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
31 Mayıs 2013 Cuma

İstanbul’u dinliyorum, İzmir’i alkışlıyorum

Tıpkı Ertuğrul Günay gibi ben de İstanbul Gezi Parkı’nda olanları dehşetle, ibretle izliyorum.
Ve böyle bir ülkede yaşamaktan hicap duyuyorum. Son yeşile AVM yapmaya kalkışan mantıkla, çevreyi korumaya çalışan aktivistlerin kavgasını çoktan aştı Taksim’de olanlar...
İktidarın giderek artan antidemokratik adımlarına karşı direnişin sembolüne dönüşen Gezi Parkı’nda İstanbullular devletin orantısız şiddetine karşı koyuyor.  
Her düşünceden insanlar ağaçların altında tek yürek oluyor.
Avatarlar gibi… Kutsal ağaçlarını ranta kaptırmamak için var güçleriyle direniyorlar.

En başta BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’i yürekten tebrik ediyorum.
Bir gün bir BDP’liyi (sanatçı da olsa) tebrik edeceğim aklıma gelse hayra yormazken, kendini iş makinelerinin önüne atan Önder, muhalefette tek başına devleşti.
 
Gezi Parkı’nda olanların özeti şu bana göre…
‘Dediğim dedik, çaldığım düdük’ anlayışıyla savaşılıyor orada… Bir dönemin mazlumlarının nasıl zalime dönüştüğünün resmi çiziliyor.
Gözünü AVM hırsı, para hırsı bürümüşler tarafından halkın gözüne tonlarca gaz sıkılıyor.
Ve Türkiye tıpkı Taksim Gezi Parkı gibi giderek nefes almanın zorlaştığı bir ülkeye dönüşüyor. 1 Mayıs’ta Taksim’de olanları, Silivri’de her daim yaşananları, 29 Ekim’de Ulus’taki görüntüleri düşünüyorum sonra.
Yıkılan, ranta kurban edilen Emek Sineması geçiyor gözümün önünden…
Biber gazıyla tanışan dünyaca ünlü simacılar film şeridine dönüşüyor.
Bu ne kin, bu ne nefret Allah’ım!
Bu ne iktidar hırsı… Gözler kör, kulaklar sağır, kalpler taş olmuş.
Öğrenciye gaz, işçiye gaz, Atatürkçü’ye, ulusalcıya gaz…
Cop, cop, cop…
Şiddet, şiddet, şiddet…
Sultan Süleyman’a kalmayan şu ‘yalan dünya’da değer mi bu kadar ah almaya…  
Yazık, günah… 3-5 ağaç için bile sokağa çıkıp eylem yapılamıyor, yürünemiyor artık bu ülkede… Karbondioksiti yükseliyor, oksijeni azalıyor güzel ülkemin…

‘İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı’ demişti ya şair. Benim gözlerim mecburen kapalı…
İstanbul’a bakmaya, Taksim’i izlemeye dayanamıyor çünkü...
İstanbul’u dinledikçe İzmir’i, İzmir’in başkanını bir kez daha ayakta alkışlıyorum.
Aziz Kocaoğlu’nu canı yürekten kutluyorum…
Güzelyalı’daki Troleybüs Garajı’nı ranta değil halka açtığı için…
Alsancak’taki Havagazı Fabrikası’nı AVM’lere değil halka verdiği için…
AVM yapmak için bırakın ağaç kesmeyi stadyum çiminden bile vazgeçmediği için…
Tek bir metrekare belediye arazisini satmadığı için…
İnciraltı gibi her metrekaresinden rant fışkıran bir bölgeye milyonlarca ağaç diktiği ve İzmir’in farkını tüm dünyaya gösterdiği için…
Kadifekale gibi denize nazır bölgeyi boşaltıp lüks villalar yerine fidan diktiği için…
 
Gezi Parkı’nda biber gazına, polis şiddetine maruz kalanlara sesleniyorum. Onurlu duruşunuzu İzmir’den alkışlıyorum. Ve size sıkılan tonlarca gaz birilerine yeterli gelmemiş, birilerinin yüzü hala kızarmamış olabilir.
Ama size gelen bize geliyor inanın.
Size gelen İzmir’e geliyor.
Ve kıpkırmızı oluyor gözbebeklerimiz…
Nefesimiz daralıyor ekran karşısında…
Yüzümüz kızarıyor, utanıyoruz.

Birileri utanmasa da…