GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
13 Mayıs 2013 Pazartesi

Vali Toprak’a çağrımdır: Demirtaş’ı…

Aslında yerelde siyaset kazanı fokur fokur kaynıyor. Tüm teamülleri alt üst ederek 3 gün boyunca İzmir’de siyaset yapan, ilçe ilçe dolaşıp belediye ve örgüt başkanlarını hizaya çeken, içtimaya alan CHP’nin Fırst Lady’si Selvi Kılıçdaroğlu’nun yaktığı ‘kadın aday’ meşalesi içten içe yanıyor.
Aksine ‘İzmir’e kadın aday lazım’ diyerek kimi ya da kimleri kast ettiği anlaşılamasa da bazı tahminlerde bulunmak için siyaset uzmanı olmak gerekmiyor.
Birgül Ayman Güler’den başlayarak yapılan tahminlerde liste her geçen gün kabarıyor. Yıllarca ‘iki dudak’ demokrasisinden dert yananlar da dâhil hemen herkes Kemal Kılıçdaroğlu’nun hanımın önünden geçit töreni yaptı.
Kah piknikte buluştular kah miting gibi kahvaltıda kah huzurevinde…
Beni şaşırtansa Selvi Hanım’ın teamülleri yıkıp 3 günlük İzmir programı yapması değildi. Sadece 3 yıl önce ‘Siyasetten anlamam, CHP üyesi bile değilim’ diyen birinin gelinen noktada ‘İzmir’e kadın adaylar lazım’ diyecek kadar siyasallaşmasıydı beni şaşırtan. 18 yıllık Baykal döneminde Olcay Hanım’la bir kez bile karşılaşmamış bir politika muhabiri/yazarı olarak şaşkınlığımı maruz göreceğinizden de eminim ayrıca…
Eski köye gelen yeni adetleri herkes kadar hızlı içselleştiremiyorum belki de.
Ya da ‘aday/maday olmadığımdan’ rahatım diyelim.
*
Her neyse… Bugün konumuz yerel seçim değil.
İzmir Ticaret Odası seçimleri… Malumunuz Ekrem Demirtaş’ın zaferiyle sonuçlanan komite seçimlerinden güçlü çıkan muhalefetin 5 gün sonra sandığa gömüldüğü seçimleri irdeleyeceğiz birlikte. Daha çok televizyon programlarında ‘yorumladığım’ İTO seçimlerine ilişkin bu sütunlardan kalem oynatma fırsatını (münderecatın çokluğundan) bulamamıştık.
İzmir’in en köklü kurumu 127 yıllık Ticaret Odası’nda 21 yıllık oda başkanının seçimleri kazanması bazıları için sürpriz bazıları içinse malumun ilamından ibaretti. 21 yıllık iktidarın yorgunluğu, yıpranmışlığına, gelinen noktada yönetim kurulu üyeleriyle karakolluk olmuşluğuna rağmen Demirtaş’ın ne yapıp edip seçim kazanmasını ‘sürpriz’ olarak değerlendirenler oldu.
Oysaki ‘değişim’ ihtiyacı her zamankinden fazla depreşmişti.
Oysaki muhalefet komite seçimlerinden güçlü çıkmıştı.
Peki, hal böyleyken sonuç nasıl öyle olmuştu?
Meslek hayatımda yakından izlediğim pek çok İTO seçimi oldu. Ve hemen tamamında Demirtaş ‘komite seçimlerini’ kaybetmişti. Rakiplerinin ‘başkanlık hayali’ kurmaya başladığı anda Demirtaş ne yapıp ediyor, seçimi çevirmeyi başarıyordu.
İngiliz hükümetleri gibi…
Savaşı meydanda kaybedip masa başında kazanmasını biliyordu yani.
Komite seçimleriyle başkanlık seçimleri arasında geçen o 5-6 gün var ya o 5-6 gün. Ne oluyorsa o arada oluyordu. Oyunu kuralına göre oynamayı her seferinde bilen Demirtaş, bu kez de beni yanıltmadı.
Beni yanıltan muhalefeti oldu. Komite seçimlerinden sonra 60-70 arası blok oyu görünen Demirtaş’ın kazanmak için 20-25 oya ihtiyacı vardı. Tam 4 parçaya bölünen muhalefetin de toplam gücü Demirtaş’tan aşağı değildi. Zaten Demirtaş’ı zafere götüren ilk neden buydu. Yani muhalefetin en az 4 parçadan oluşması…
Aylar önce yola çıkan AK Partili işadamı Necip Nasır…
CHP’li Alaattin Yüksel’in başını çektiği Ortak Akıl…
Ortak Akıl’dan kopan ‘Değişimci’ Metin Aztekin..
Demirtaş’ın yönetimsel muhalefeti… (Nemci Çalışkan, Fatih Dalan, Erkan Güldoğan…)

İşin matematiğine bakarsak muhalefetin havada karada kazanması gerekiyordu. Çünkü tek tek yapılan hesaplar alt alta yazıldığında destek rakamı neredeyse 120’yi buluyordu.
Hal böyleyken Demirtaş’a 60 kişi kalıyordu tabi ki.
Unutulan şey İzmir Ticaret Odası meclisinin buz pateninden daha kaygan bir zemine sahip olduğuydu. Muhalefet bu gerçeği unutup ‘biz’ olma işini son ana kadar erteleyince bu sonuç kaçınılmaz oldu. 21 yıllık Başkan, 4 yıl daha vize aldı. Bugün gazetelere yaptığı açıklamaya bakarsak 10 yıl daha istiyor. Yani 2013’ün üzerine 10 yılı koyarsanız Başbakan Erdoğan’la Demirtaş’ın hedefinin aynı olduğunu görürsünüz. Demirtaş 10 yıl daha seçilmeyi başarabilir mi? Allah ömür verirse bu mümkün… Çünkü İTO başkanlığına giden yolun her kıvrımını bilen, ilerlemiş yaşına rağmen kaygan zeminde dans etme yeteneği hala takdir edilen Demirtaş kayd-ı hayat şartıyla o makamın sahili olursa buna en azından ben şaşırmam.
Muhalefet geç birleşti. Peki, erken birleşse ne değişirdi?
Ve de birleşmenin kuralları… Demirtaş’ı en fazla rahatlatan o olmuştur muhtemelen… 2+2 formülünden söz ediyorum. Erdoğan’a bu ülkede hala seçim kazandıran ‘istikrar’ vurgusudur. Ve İTO Meclisi 21 yıllık başkanın yerine 2 yıllık başkan seçmek istemedi belli ki.
Yapılan pazarlıklar, pazarlıklar sırasında kaybedilen oylar… Dedik ya CHP’li ortak akılla AK Partili Nasır’ın birleşimiydi muhalefet diye…
Ama CHP’li Ali Yılmaz Demirtaş’ın listesindeydi. Ya da Pensilvanya bağlantılı kimi isimler… Hatta ‘ortak akıla’ açık destek vermeyen Aziz Kocaoğlu’nun bile dolaylı olarak Demirtaş’ı desteklediğini düşünenler vardı.
Nasır’ı desteklediğini düşündüğüm AK Partilileri Demirtaş’ın ‘TOBB’ listesinde gördüm. Ya da ortak akılda zannettiğim kimilerini…
Sonuçta oyunu kuralına göre oynayan, karşıdan adam eksilten, olası dengeleri en ince detayına kadar gözeten, nabza göre şerbet vermeyi beceren, herkesin beklentisine yanıt vermeyi bilen Demirtaş seçimi kazandı.
Muhalefet cephesinin liderleriyle yaptığım bire bir sohbetlerde aynen şöyle demiştim.
“Bu kadar yıllık iktidar yorgunluğuna, yıpranmışlığa rağmen bu seçimi de Demirtaş alırsa, bu onun zaferinden çok sizin başarısızlığınız olur”
Fikrim değişmiş değil. Sandıktan çıkan sonuç gerek yönetim kurulunda gerekse meclis başkanlığında Demirtaş’ın başarısıdır elbet. Ama bir o kadar muhalefetin başarısızlığıdır.
Güçbirliğine geç imza attılar. Komite seçimlerinden sonra 4 parçalı muhalefet birleşme senaryoları yazarken Demirtaş, ‘ortada duran, kimseye angaje olmayan 20-25 meclis üyesini’ tek tek ikna etti.
Herkesin anladığı dilden konuştu, beklentilerini iyi yönetti. Muhalefet birleştiğinde bırakın ortadan, karşıdan adam getirmeyi kendi bünyelerinden bile fire verdiler.
Oysaki muhalefet ‘Ben değil biz olma’ meselesini erken çözebilseydi, örneğin komite seçimlerinin akşamında birlik-beraberlik fotoğrafını verebilseydi, 2+2 gibi ‘komik’ rahatsız edici formül yerine egolarını yenip gerçek manada ‘biz’ olabilseydi seçimi kazanmaya yetecek 11 adamı çok rahat bulurlardı.
Hepi/topu 11 kişi… Ama gerek birleşme sürecindeki enerji kaybı, gerek listelerde yapılan hatalar gerekse de ‘kazanacak adaya’ yönelme eğilimindeki meclis üyelerinin muhalefetten bu manada ‘elektrik alamaması’ Demirtaş’ın ekmeğine yağ sürdü.  
Nasır’ın değilde başka birinin altında birleşseler yahut üçlü birleşme ile vakit öldüreceklerine ‘dördüncü’ bir ismin altına dizilselerdi mesela. Örneğin son ana kadar Demirtaş’ın ‘Meclis Başkanım sensin’ diye yedekte tuttuğu iddia edilen Selami Özpoyraz’ın ya da EGİAD Eski Başkanı Cemal Elmasoğlu’nun… Sonuç değişir miydi?
Küçük bir ihtimal ama sonucun çok da değişeceğini sanmıyorum doğrusu.
Ve de Ekrem Demirtaş’ı kutluyorum.
Hatta Demirtaş’ın İTO’da elde ettiği kazanma deneyiminden ‘zamansız vali becayişi’ nedeniyle riske giren EXPO 2020 yolunda da yararlanmak gerektiğine inanıyorum.
İzmir’e Diyarbakır’dan gelecek olan Vali Mustafa Toprak’a buradan sesleniyorum.
İzmir’i tanıyıp, huyuna/suyuna/dinamiklerine hâkim oluncaya kadar oylamaya altı ay kala zaten riske giren işi iyice çıkmaza sokacağınıza 2015’ten de deneyimli Yönlendirme Kurulu Üyesi Demirtaş’ı Yürütme Komitesi Başkanı yapın.
Siz tebrikleri kabul ederken o tıpkı İTO’da olduğu gibi ‘delegenin nabzına göre’ şerbet verme deneyimini EXPO 2020’ye aktarsın. Açık ve örtülü bütçe yetkisiyle donatın.
Ne yapıp edip bu tecrübeyle EXPO’yu alıp getirsin. Diyeceksiniz ki bu kadar basit mi?
Evet, bu kadar basit… Cibuti Delegesi’ni ikna etmek İTO meclis üyesini ikna etmekten farksız ya da zor olmamalı.
Ne dersiniz? Yakışmaz mı Bay Demirtaş’a…
İstediği televizyonun mikrofonuna demeç verme özgürlüğü verdiğiniz sürece sevimsiz yanını da ortaya çıkarmayacaktır ayrıca.