GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
23 Nisan 2013 Salı

Aziz Kocaoğlu Diyarbakır’a neden gidiyor?

MHP’nin İzmir Gündoğdu Meydanı’ndaki Bayrak Mitingi’nin üzerinden günler geçmesine rağmen mitinge dönük tartışmaların feri kesilmek bilmiyor. Tartışmanın sınırı bu kez İzmir'i de aştı. 
Başbakan Erdoğan’dan AK Parti Genel Başkan Vekili Mehmet Ali Şahin’e kadar bir dizi isim mitinge ilişkin ‘sert’ eleştirilerde bulundular. Hatta öyle ki, Mehmet Ali Şahin, alandaki partililere ‘militan’ benzetmesi yapacak kadar ileri gidebildi.
Bursa’dan sonra İzmir’de de meydanın ortak sesine dönüşen ‘Vur de vuralım, öl de ölelim’ sloganına Bahçeli’nin verdiği yanıt üzerinden ‘akil adamları’ da içine alan tartışma yerel siyasetin de ana gündem maddelerinden biri oldu.
Ancak İzmir’deki tartışmalar daha çok niceliksel boyutla sınırlıydı. MHP tarihinin ve Bahçeli’nin Genel Başkanlık kariyerinin en kalabalık mitinginin sahipleneni çok olmuştu.
CHP İl Başkanı Ali Engin’in ‘Çok sayıda partili beni arayıp mitinge gitmek için izin istedi. Bizimkiler de alandaydı’ sözleriyle çalkalanan yerel siyasette AK Partili mevkidaşı Ömer Cihat Akay’ın ‘İzmir’de CHP tabanı MHP’ye kayıyor’ ifadesi ekleniyordu.
Akay’ın ‘bindirilmiş kıtalar’ eleştirisi de cabasıydı tabi ki…
Ve de komplo teorileri… 
Mesela sürece yönelik tavrı başından itibaren net olan MHP’ye ‘düdüklü tencerenin düdüğü’ benzetmesi yapılması… Bu teoriye göre MHP’nin süreçteki misyonu toplumun gazını almaktan ibaretti. 2007’deki Cumhuriyet Mitingi organizatörleri de benzer bir ithamla karşı karşıya kalmışlardı. Daha da ileri gidenler, Bahçeli ile Erdoğan’ın ‘danışıklı dövüş’ halinde olduğunu savunuyor. Bu teoriye göre Bahçeli’nin meydanlara yüz binleri toplaması en fazla Erdoğan’ı memnun ediyordu. Çünkü Erdoğan bu sayede PKK ile oturduğu müzakere masasında ‘meydanları işaret ederek’ elini güçlendiriyor daha az taviz veriyordu. Bana sorarsanız iki teoriyi de yabana atmamak lazım. Ama ‘teori’ üretmekte üzerine olmayan bir milletin mensupları olarak MHP mitinglerini tüm bunların ötesinde siyasal bir başarı olarak da tescil etmekte yarar var.
Uzun lafın kısası ilk kez bir MHP mitingi, üzerinden günler geçmesine rağmen hala konuşuluyor. Demek ki amaç ziyadesiyle hasıl olmuş...
Öte yandan MHP organizasyonu olmasına karşın başta CHP’liler olmak üzere malum sürece tepkili kesimlerin buluşma noktasına dönüşmesi yani 2007’deki Cumhuriyet Mitingi’yle benzerlikler de üzerinde durulması gereken detaylardan. Ve de MHP’nin ilk kez klasik tabanının ötesinde bir kesimle meydanda da olsa buluşması… Bu perspektiften Kürt açılımının son perdesine karşı çıkmak için sahaya inen Bahçeli'nin 'asıl açılımı yapan' lider olduğu da söylenebilir tabi ki.
Son süreçte konjonktürel bir yükselişte olduğu Başbakan Erdoğan tarafından (Egeli vekillerle buluştuğu toplantıda) kabul edilen MHP’nin bu yükselişini nereye kadar sürdüreceği bilinmez. Ama kesin olan bir şey varsa Erdoğan’ın elindeki anketlerde ‘yarın seçim olsa’ sorusunda MHP’nin İzmir’de yüzde 15'in üzerinde oy alabileceğidir. İzmir’de şimdiden yüzde 15'in üzerinde  görünen MHP’nin ‘malum sürece’ karşı duruş sergileyen Ege’nin tüm illerinde de yükselişte olduğu ayrı bir siyasi gerçek... Manisa’da yüzde 25’e yakın çıkan MHP'nin belediye başkanının yüzde 40’ın üzerinde görüldüğü, Balıkesir, Uşak, Aydın, Muğla, Denizli dahil tüm illerde yüzde 20’nin üzerinde seyrettiği de Erdoğan’ın Egeli vekilleriyle paylaştığı detaylardan…

Yani MHP’nin ayak sesleri AK Parti anketlerinden de duyulmaya başlandı.
AK Partilere göre bu ‘göreceli ve konjonktürel’ bir yükseliş...
Yani ‘çözüm sürecine’ ilişkin bir reaksiyon.
Çözüm sürecinde mutlu sona ulaşılırsa bugün MHP’ye kayan oylar eski adreslerine dönecektir. Hatta çözüm sürecinde ilerleme olursa bu MHP için siyasi intihar bile sayılır.
Bu görüşler AK Parti’nin teorisyenlerine ait...
Bugün yapılan anketlerde Ege’nin tüm illerinde yükseliş eğrisi gösteren MHP’nin yerel seçim performansını izleyeceğiz. Sürece karşı tutumu en net parti olan MHP, son dönemde kendisine yaklaşan CHP ile 2009 öncesinde olduğu gibi bir ‘sandık ittifakı’ yapar mı?
Dahası MHP ve CHP seçmeni AK Parti’ye karşı Ege’de adı konmamış bir güç birliğine yeniden imza atar mı? Erdoğan’ın elindeki anketlere bakarsak bunun işaretleri fazlasıyla var. Manisa’da yüzde 24 görünen MHP’nin Belediye Başkanı Cengiz Ergün’ün yüzde 40’ın üzeninde ‘başarılı’ görünmesinin anlamı bu olsa gerek. 2009’da CHP’lilerin de desteğiyle seçilen Ergün gibi Aydın’da da bu tablo CHP lehine işliyor.
2009 yerel seçimlerinde 30 yıl sonra Özlem Çerçioğlu ile ‘CHP’li olan’ Aydın’da partinin yüzde 40’lık oyuna karşın Çerçioğlu’nun yüzde 67 gibi rekor bir halk desteğine ulaşmasının anlamı da bu olsa gerek. İzmir’in anketlerine çok yansımamış olsa da MHP ve CHP seçmeninin ‘güçlü olana destek’ ilkesiyle tıpkı 2009’da olduğu gibi sandık birlikteliğine imza atacaklarına dair işaretler şimdiden görülüyor. Güvendiğim AK Partili dostlara sordum.
Bu tablonun rahatlıkla bu şekilde yorumlanabileceğini söylediler. Ancak Türkiye gibi kritik ve tarihi bir süreçten geçen bir ülkede 24 saatin bile çok şeyi değiştirmeye kadir olduğunu eklemeyi ihmal etmediler. 
Erdoğan’ın Egeli vekillerle yaptığı toplantının detaylarına değinmişken…
İzmir sonucuna ilişkin de verilere yakından bakmakta yarar var.
Yarın (genel) seçim olsa sorusunda AK Parti’nin yüzde 37,7 CHP’nin yüzde 43,8 göründüğü MHP’ninse yüzde 14-15 çıktığı tablo… Tabi ki kararsızlar dağılınca…
Bu tablonun bize anlattığı siyasal mesaj net…AK Parti artık İzmir’de yüzde 30’lara demir atmış bir parti değil… En azından 40’a merdiven dayamış bir parti. 
CHP ise yüzde 40–45 bandına oturmuş bir parti… Ve de MHP’nin gözle görünür yükselişi…  
BDP’nin İzmir’de beklenen düzeyde varlık gösteremediği ortadayken tüm Ege’de az da olsa kan kaybeden AK Parti’nin İzmir’de yerini koruması hatta ‘az da olsa’ yükselme eğiliminde olduğu, hatta 12 Eylül 2010 referandumunda elde edilen yüzde 37’ye tutunduğu gözleniyor.
Yerel ve genel seçim farklıdır diyenlere hep aynı şeyi söyledim bugüne kadar. Kesinlikle iki seçimin bileşenleri sonuca etki eden faktörleri farklı... Lakin AK Parti İzmir’de yerelde aldığını genelde de alabiliyor. Farklılık CHP ve MHP'de yaşanıyor. İki parti arasındaki ittifak ya da oy kaymasıyla ilgili...  
AK Parti kazandığı mevziden geri adım atmayan inatçı bir yükseliş grafiğine sahip.
Tabi ki CHP de MHP de yükseliyor. Diyeceksiniz ki hepsi yükseliyorsa düşen kim o zaman? 
Bana göre yüzde 3-4 görünen BDP gücünü korusa da irili ufaklı tüm siyasi partilerin bittiği bir tabloyla karşı karşıyayız.
Erdoğan’ın önündeki memnuniyet anketine göre İzmir’de ‘Aziz Kocaoğlu’na yeniden oy veririm’ diyenlerin oranı yüzde 42’ymiş. ‘Vermem’ diyenlerin oranı da aynı… Yani küsuratları saymazsak yüzde 42. Yüzde 16-17 ise ‘kararsız’ olduğunu beyan etmiş. Kararsızları dağıtsak da maç berabere gibi görünüyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın’ın elindeki ankete göreyse CHP’nin Büyükşehir anketindeki oranı yüzde 49…
AK Parti açısından sorun şu: ‘Kocaoğlu’na oy vermem’ diyenlerle ‘AK Parti’ye oy veririm’ diyenler aynı değil... Yani bir bölümü CHP’ye kaysa da hatırı sayılır bir MHP seçmeni var İzmir’de. İrili ufaklı partilerin ‘kemik’ oylarıyla birlikte yüzde 10’un üzerinde karşı oy var. O nedenle kararsızları dağıtırsak Kocaoğlu’nun seçim kazanma konusunda sıkıntı yaşamayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ama rakamlar böyleyse Aziz Başkan’ın yüzde 57 oy çıkardığı 2009’dan çok uzak olduğunu da eklememiz gerekiyor. 
Hem Kocaoğlu'nun hem de CHP'nin...
En azından Erdoğan’ın önündeki ankete göre Kocaoğlu’nun yüzde 57’yi görmesi için ‘kararsızların’ tamamını ikna etmesi gerekiyor. Eğer karizmatik bir aday göstermezlerse MHP seçmeninin tüm Ege’de olduğu gibi İzmir’de CHP’ye kayma ihtimalinden yukarıda bahsettik. Kararsızlar şıkkında yer alan BDP seçmeninin ‘çözüm süreci’ üzerinden AK Parti ile kol kola girme ihtimali de ortadayken ‘Aziz Kocaoğlu 200 kişiyle Diyarbakır’a neden gidiyor?’ sorusuna başkaca yanıt aramaya gerek var mı? Partisinin duruşuyla çelişmek pahasına 200 kişiyle Diyarbakır’a çıkarma yapmaya hazırlanan Kocaoğlu'nun ‘basit bir iade-i ziyaretten’ fazlasının peşinde olduğu açık değil mi?  Ne dersiniz?