GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
12 Nisan 2013 Cuma

Müezzinoğlu notları…

Kafamda bir sürü soruyla gittim Müezzinoğlu’nun toplantısına…
Hiçbirini sormadım, sadece izledim.
T.C. kriziyle gündeme gelen çiçeği burnunda Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun sorunun birinci derece muhatabı olmadığını biliyordum.
Dahası uygulamanın Eski Bakan Recep Akdağ döneminde başladığını…
T.C. öfkesinin çığ gibi büyüdüğü ortamda kabağın Müezzinoğlu’nun başına patladığını…
Hatta T.C’siz tabelaların sorumlusu genel müdürü Müezzinoğlu’nun istifaya davet ettiğini…
*
İzmir medyasının temsilcilerinin davetli olduğu toplantıda hedefteki bakan Müezzinoğlu’nun en dikkat çekici mesajı yine T.C. kriziyle ilgiliydi.
Soruya yanıt verirken devri sabık yarattığının da farkındaydı.
Hatta başına patlayan kabağın asıl sorumlusunu defalarca işaret edip “Bu karar benden önceki bakan tarafından verilmiş. Aslında büyütülecek bir durum yok. Ama bazı kentlerdeki tabelalar yanlış yapılmış. İzmir’de, Aydın’da, Amasya’daki bazı hastalerin tabelaları yanlış yapılmış. Amblemin yanındaki T.C.’nin yanısıra Türkiye Cumhuriyeti ibaresi de kaldırılmış” dedi.
 
Evet, Bakan Müezzinoğlu T.C. topunu haklı olarak kendisinden önceki bakan Recep Akdağ’a atsa ve bazı kesimlerin T.C. üzerinden suyu bulandırmak istediğini vurgulasa da ‘bazı tabelalar yanlış yapılmış’ derken belki de bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.
Tabela krizinin ardındaki genel müdürün istifasının da düşündürdüğü aynıydı.
AK Parti iktidarının en uzun soluklu bakanı Recep Akdağ’ın malum bir cemaate yakın kadrosuyla Trakyalı Müezzinoğlu arasında çatışma mı yaşanıyordu?
Başka bir değişle Müezzinoğlu’na sabotaj mı yapılıyordu?
 
Batı Trakyalı Müezzinoüğlu, Meriç Nehri’nden yüzerek geçip 3 yıl ‘haymatlos’ olarak yaşadığı sürece de vurgu yaptığı konuşmasının hemen her bölümünde hemşerisi Atatürk’e vurgu yapmayı ihmal etmiyordu.
 
*
Atatürk’ten söz ederken ‘Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ sıfatını kullanmaya özen gösteren Müezzinoğlu, ‘çözüm’ sürecinden dem vururken İzmir ve Ege’nin korkularına değinmeyi ihmal etmedi. Ellerindeki araştırmaya göre Ege bölgesinde açılım sürecine desteğin yüzde 43’te kaldığını, bölge sakinlerinin yüzde 49’nun sürece mesafeli durduğunu, endişelerinin olduğunu söyleyen Bakan Müezzinoğlu, ‘Aslında bölgedeki endişeleri ben de paylaşıyorum. Bayrağa, Cumhuriyete karşı tehditlerden ben de korkuyorum. Ama şunu da biliyorum. Birileri yalnızca toplumun korkularını körükleyerek pirim yapmaya çalışıyor. Korkuların üzerine gitmeliyiz oysa ki. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’te asla korku yoktu. Eğer korksaydı ulusal bağımsızlık mücadelesine giremezdi’ diyordu.
*
Gazete temsilcilerinin soruları üzerine 63 kişilik ‘akil’ adamlar listesine ve Ege’ye atanan akillerin rolü üzerine de konuşan Bakan Müezzinoğlu, “Akil adamlar İzmir’i ya da Ege’yi iknaya gelmiyor. Daha çok dinleyecekler. Bölgelerdeki tereddütleri gözleyip rapor halinde süreci irade edenlerin önüne yeni bir yol haritası önerecekler. İsim bazında tartışmanın faydası yok. Sonuçta çok sayıda arkadaşımın önerisiyle isim havuzunda biriken 200’ün üzerinde isim üzerinden Sayın Başbakan tarafından seçildiler. Hangi yöntemle seçersek seçelim, kimi seçersek seçelim mutlama eksik bir yan bulmak isteyen bulacaktır” dedi.
Konuşmasının başında sürecin diline ilişkin de konuşan Müezzinoğlu, “Keşke bu sürece tüm siyasi partiler destek verebilseydi. Ama siyasi kültürümüz buna elvermedi. Çatışma, ayrışma kültürüne yenik düştük” derken belki de özeleştiri yaptığının farkındaydı.
 
10 yılı aşkın süren Ak Parti iktidarı döneminin en organize ve en ses getiren eyleminin hedefinde olan Müezzinoğlu, ‘Brütüstlerin’ de katkısıyla büyüyen T.C protestolarını şimdilik ‘devri sabık’ yaratarak da olsa savuşturmayı başarmış görünüyor.
Ama kesin olan bir şey varsa ‘çözüm’ sürecinin kaşıdığı hassasiyetlerin, yeni Anayasa ve ‘vatandaşlık tanımı’ tartışmalarının T.C. krizinin birkaç günde milyonlara ulaşmasında başat faktör olduğudur.
Ve azınlık psikolojisi yaşamaya başlayan ve ‘Ulus devlet elden gidiyor mu?’ sorusunun etrafında birleşenlerin öyle 3-5 kişiden mütevellit olmadığı da böylelikle ortaya çıkmış oldu.
Anlayana çok sağlam bir mesaj verildi.
 
Müezzinoğlu’nun 10 dakikalık konuşmasında 5 kez Atatürk vurgusu yapması onu kabinedeki diğerlerinden ayırmış olabilir. Ama sınıf arkadaşı Erdoğan’la en önemli benzerliği medyaya kestiği fatura oldu. Meğerse sağlık personeline yönelik şiddetin artmasında medyadaki sağlık haberlerinin dili en büyük nedenmiş. Doktorların suçlandığı haberler toplumsal psikolojide sağlık personelini hedef haline getiriyormuş.
Sağlık haberlerini yakından takip ettiği anlaşılan Müezzinoğlu’nun sınıf arkadaşı Başbakan
Erdoğan’ın ‘Rehin alanı rehin alırım’ ‘Bıçak parası alanı affetmem’ gibi sözlerle doktorları halka şikayet ettiğini atlamış olmalı.
Ve Müezzinoğlu’na ilişkin son not…
Önceki gelişinde Kordon İşadamları Derneği Başkanı Ömür Şanlı’ya rozet takarak ülkede gündemi değiştiren, sağlık alanından çok ‘Balkan-Rumeli kökenli İzmirlilerle’ ilgilenen Müezzinoğlu, bu kez de hemşehri derneklerinde mesai yaptı.
Sanıyorum Bakan Müezzinoğlu ile selefi Akdağ’ı ayıran en temel nokta bu. Biri doktorculuk oynarken öbürü siyaset yapıyor. İl başkanlığından gelen, teşkilatı bilen Müezzinoğlu, İzmir’in dokusunda büyük yer tutan hemşehrileriyle akın ilişki geliştirip, yerel seçimde bir zamanlar ‘sorumlusu’ olduğu Ege ve İzmir’de partisine katkı sağlamayı hedefliyor. Ama işe kendi teşkilatındaki ‘britüsütleri’ temizlemekle başlasa iyi olacak. Sağlık temasıyla EXPO’ya aday olan İzmir’in göbeğindeki kuduz merkezini, Kahramanlar’daki verem savaş dispanserinin hal-i pürmelalini görse bile kafidir kanımca…