GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
25 Mayıs 2013 Cumartesi

Diyarbakır turunun olası siyasi sonuçları!

İzmir’in ‘başkanı’ öncülüğünde Türkiye’nin içinden geçtiği sürecin en kritik noktasına yani Diyarbakır’a yaptığı çıkarmaya ilişkin notlarımı uzun uzun anlattım. Merak etmeyin bu kez o kadar uzun olmayacak. Çünkü bu kez o gezinin olası siyasal sonuçlarını yorumlamaya çalışacağız.
Diyorlar ki;
Bu gezi Aziz Başkan’ı da CHP’yi de sıkıntıya sokar. Yerel seçimde MHP’den transfer oyların önüne geçer.
Diyorlar ki;
Bu gezi AK Parti’nin İzmir’deki en önemli kozunu yani CHP’yi Kürt düşmanı, süreç karşıtı ilan etme planını suya düşürmüştür. Dolayısıyla CHP’nin ekmeğine yağ sürmüştür.
Hatta diyorlar ki;
Bu gezi içinden geçilen sürece dair bugüne kadar atılmış en önemli adımdır. CHP ve İzmir sürecin içine çekilmiş ve sürecin saç ayağı tamamlanmıştır. Bilhassa ‘Barış Halayı’ fotoğrafındaki ‘AK Parti, CHP ve BDP’nin birlikteliği son derece önemlidir.
Daha da ileri gidenler diyor ki;
Bu geziyle Kocaoğlu, Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun isteyip de yapamadığını yapmıştır. Kocaoğlu’nu ülke gündeminin en çok konuşulan adamı yapan bu gezi onu yarınlarda çok daha farklı koltuklara taşıyabilir. Hatta genel başkanlığa…
Dün de anlatmaya çalıştığım gibi İzmir’in tüm renkleriyle Diyarbakır’a çıkarma yaptığı bir günlük gezi üzerine daha fazlası söylenecektir.
Çünkü ülkenin ezberi bozulmuştur her şeyden önce…
Düşman gibi gösterilen birbirinin karşıtı gibi duran iki kent hemhal olmuş, Türkiye’nin iki yakasını bir araya getirmenin mümkün olduğu fiilen ortaya çıkmıştır.
AK Parti İzmir Milletvekili İlknur Denizli’nin gezi öncesi söylediği gibi bu gezi Kocaoğlu’nu 64. Akil adam mı yapar yoksa Bornova’daki evine mi döndürür izleyip göreceğiz.
Naçizane görüşüm gezinin son derece doğru olduğu, ülkemiz hatta kentimiz açısından sağlıklı/hayırlı sonuçlar doğurduğu/doğuracağı yönündedir.
Yapılan siyasi değerlendirmelere gelince…
Bu geziyle CHP istemeden de olsa sürecin içine çekilmiştir. Diyarbakır turunun en can alıcı noktası bana göre budur. Bundan sonra kimse CHP bu sürecin dışındadır diyemez. En azından İzmir’de… 
Aslında yukarıda da söylediğimiz gibi Kılıçdaroğlu’nun gönlünden geçen bir hamleyi Kocaoğlu hayata geçirilmiştir.
Peki bu adım 2014’te milliyetçi oyların CHP’ye gelişi için bir engel midir?
Ya da CHP’ye başka bir partiden/tabandan oy getirir mi?
Getirisi nedir/götürüsü nedir?
Bu soruya yanıt vermeden önce bugün Türk siyasetindeki figürlere hatta partilere farklı bir pencereden bakmanızı öneririm.
Siyasi partiler (AK Parti dışında) belirli bir bölgenin ve de misyonun partisi…
Kimi sahil şeridine sıkışmış kimi belirli bir bölgeye, zümreye…
Bu dengede tüm bölgelere rahatlıkla girebilen AK Parti zorlanmadan iktidarını koruyabiliyor.
Hem de her seçimde daha da büyüyerek…
AK Parti’nin en önemli sırrı en başından itibaren itinayla dizayn edilen vitrininde saklı… Çekirdeğindeki milli görüşçüleri koruyup vitrinini her renk ve desenden isimle süsleyen Erdoğan, ülke içindeki farklı gruplara hitap edebilecek kurmaylara sahip.
CHP’nin eski genel sekreteri de var o vitrinde Alevilerin önde gelen temsilcisi de Fethullah Gülen’den Nakşi Tarikatlarına kadar her renkten/desenden isim de… Merkez sağcıları, Kürt kökenlileri hatta MHP’lileri aynı çizgide tutmayı başaran da yine o vitrin. Merkez Parti tezinin en önemli çimentosu ise yüzde 99’un kimliğinde yazan bir kelime… Yani İslam… Ümmetçi bir milliyetçilikle herkesi kucaklamaya çalışan Erdoğan bugün ülkenin her karışında varlığını sürdürürken CHP’nin hala giremediği, miting yapamadığı bölgelerin/kentlerin olması düşündürücü.
Dün de anlattım. Diyarbakır ve çevresinde yapılan bir ankette ‘çözüm sürecinin’ önündeki engeller sıralanırken MHP yüzde 94 ile ilk sıradayken CHP yüzde 88’le ikinci görünüyor. Yani bir dönem CHP’nin kalesi olan Diyarbakır ve çevresi için bugün CHP ile MHP arasında neredeyse hiçbir fark yok.
MHP’yi hatta BDP’yi biliyoruz. Tavırları da renkleri de gayet net.
CHP’ye baktığımızda ise; hemen her konuda fluluk var, netlik yok. En büyük sorunsa vitrininde… Aslında vitrin tek tek bakıldığında son derece renkli ve de zengin. Her kesime hitap eden nitelikli kurmaylara sahip Kılıçdaroğlu… Ama AK Parti’de olduğu gibi ortaya çıkan ses senfonik bir melodiden çok akort aşamasındaki kakafonik manzara arz ediyor. Çoğu zaman kulak tırmalayan bir kakafoni… Diyeceksiniz ki kakafoniyi bitirecek olan şeftir. Sopasını gösterir ve konser başlar. Ben de tam olarak bunu söylemeye çalışıyorum.
Sopasını çıkarıp konseri başlatacak, her yörenin kendine has melodilerini mırıldanacak bir şef… Her yörenin melodisini bilen ve yönettiği orkestraya hakim olan bir şef… CHP’ye tek tek baktığınızda gördüğünüz manzara şudur.
Kimin nereden beslendiği, neyi söyleyeceği, söylemeyeceği yani rengi bellidir. Örneğin Diyarbakır gezisini ele alalım. Bu geziye ilişkin başta İzmir milletvekilleri olmak üzere Genel Başkan da dahil tüm kurmayların nereden baktığı, kimin destek kimin köstek olduğu gün gibi ortadadır.
Ulusalcılar ve yenilikçiler olmak üzere siyah-beyaz kadar birbirine zıt kutuplara ayrılan CHP’de gri tonda siyaset yapan kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Ne yazık ki…
Ulusalcılara değil sözüm sadece… Yenilikçilikle Kürtçülüğü karıştıranları da kast ediyorum.
Kocaoğlu’nun bu geziyle yaptığı en büyük açılım bence budur. Yüzde 56,7 oy almış bir İzmirli başkanın yanına tüm kenti de alarak ‘eş başkent’ misyonu yüklenmeye çalışılan Diyarbakır’a çıkarma yapması, oradan ülkesine, kentine, partisine mesaj vermesi manidardır. Dahası ‘Diyarbakır da bizimdir’ demesi…
Kaldı ki üzerinden bu denli siyasi yorum yaptığımız bu gezide tek bir siyasetçinin olmayışı da ayrıca manidardır. Kocaoğlu’nun davetlisi olmadan Diyarbakır’a bir gün önceden giden İl Yöneticisi Mehmet Doğru, İl Disiplin Kurulu Üyesi Birol Soylu’yu saymazsak kalanlar belediye başkanı, meclis üyesi sıfatıyla yani yerel yönetici sıfatıyla oradadır.
Sadece CHP’liler de değil AK Partililer, Demokrat Partililer hatta MHP’liler…
Yakasında sadece siyasi rozet taşıyan tek bir il başkanı ya da milletvekilinin olmadığı ama Levanten’inden Musevi cemaati temsilcisine, Beyaz Türk’ünden göçmenine hatta Kürt’üne kadar İzmir’in tüm çiçekleri, renklerinin olduğu bir geziden siyasi sonuç çıkarmak gerekirse;
Kocaoğlu İzmir’in tüm renklerini/çiçeklerini aynı sepete koyup Diyarbakır’a götürmeyi başarmışsa…
Sandıkta o çiçeklerin tamamından bal almayı da bilecektir. Ama az, ama çok… Kaldı ki ‘açılım’ rüzgârının sert esmesini beklediğim 2014’te CHP tek bir kentte ‘sürece köstek’ olmakla suçlanmayacaktır. İzmir’de…
Bu gezinin bir siyasi sonucu da ‘gelenler/gelmeyenler’ cihetinde yaşanabilir.
Genel Merkez kimi nasıl işaretler bilemem. Ama Kocaoğlu’nun, nazik davetine icabet etmeyenleri renkli bir kalemle işaretlemiş olma olasılığı yüksektir. Gelip de bir çuval inciri berbat eden demeçler verenleri de tabi ki…
Genel başkanlık gibi uç yorumlara gelirsek…
Şimdiden o kadar uçmanın hatta uçurmanın anlamı yoktur. 
Buna Anadolu’da ‘Şeyh uçmaz, mürit uçurur’ derler…