GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
29 Eylül 2023 Cuma

Homeros kentinde!

Bayraklı Belediye Başkanı Serdar Sandal “İzmir’in kalbinde, Homeros’un kentinde gerçekleşen, kent tarihiyle bütünleşen festivalimizde yine sanat rüzgarı estireceğiz” demişti ilk duyuruda. Bayraklı Belediyesi tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen Bayraklı Uluslararası Homeros Edebiyat/ Sanat Festivali bugün başlıyor. 1 Ekim’e kadar çok yoğun bir programla sürecek. “Homeros Kentinde” mottosuyla hazırlanan festivalin bu yılki onur konuğu dünyaca ünlü yazar Marc Levy olacak.

Festival süresince 50’nin üzerinde oturum, müzik ve şiir dinletileri, resim sergileri ve atölyeler gerçekleşecek. Başkan Sandal’ı ve bu festival için aylardır çok yorulan Şair dostumuz Tuğrul Keskin’i kutlamak gerek. Başkan Serdar Sandal’ın “Homeros’u gelecek kuşaklara da aktarma çabasındayız. Bayraklı; tarihiyle, doğasıyla, gelişim potansiyeliyle bu kentin kalbidir! Homeros da o kalple birlikte atmaya devam edecektir. Kent tarihimizle bütünleşen festivalimize herkes davetlidir” diyor.

Bu vesile ile yıllardır Homeros kültü üzerine çalışan bir sanat tarihi emekçisi olarak Homeros için söz almalıyım diye düşündüm: İzmir’den Yükselen Işık Kaynağıdır Homeros.

Homeros’un tarihsel bir birey mi yoksa inşa edilmiş bir kimlik mi, kavramsal bir figür mü olduğunu ve gerçekten de Batı edebiyatının temelini oluşturan iki ünlü destanın yazarı olup olmadığını tartışmak edebiyat tarihçilerinin vazgeçemediği bir mevzudur… Bazı modern tarihçiler “icat edilmiş” bir karaktere inansalar bile, İzmir, Sakız, Kyme ve hatta Colophon ozanın hemşehrisi olduğunu en azından 2500 yıldır yineliyor.

Yarın açılış oturumunda dostlarla konuşacağız ama şimdi bir kez daha yazalım:  Ben İzmir’de yaşadığına inanan taraftayım ve İzmir’in en değerli markasının Homeros olduğunu bir kez daha tekrarlıyorum.

Homeros bir “Aede” idi.  Bir aede, “şarkı söyleyen”, antik Yunanistan’da kanuna benzer bir müzik aleti olan phorminx eşliğinde destanlar söyleyen bir sanatçılara verilen isim. Bu “aede” lerin, ozanların en ünlüsü kuşkusuz Homeros’tur.  Çünkü Homeros kendi destanlarından başlayarak günümüz sanatının her dalını bugün de etkiliyor.

Kendi destanlarında dedim, Odysseia’daki iki figür Homeros’un kendisi olabilir: Alcinoos’un sarayında şarkı söyleyen Demodocos ve aynı zamanda Ithaca ve Orpheus sarayının ozanı Phemios. Bu karakterler bize ozanın mesleğini hatırlatıyor: Ozan, bir ziyafette toplanan aristokratlar meclisinin önünde şarkı söyler. Troya Savaşı gibi iyi bilinen temalardan oluşan geniş bir hikaye koleksiyonundan yararlanır. Kendisi bir bölüm seçer, ancak dinleyenler sık sık daha önce dinledikleri şu veya bu favori temayı ister. Şarkısına genellikle bir proême ile, yani ana destanın başlangıcı niteliğindeki kısa bir şarkıyla başlar.

Bizim sanat tarihi ve edebiyat tarihi eğitimlerinde ilk ders olarak sunduğumuz “Homeric Hymns”, bu tür şiirlerin bir koleksiyonunu oluşturur.

Bugün bütün dillerde hâkim olan “rapsodi” sözcüğünü de insanlık tarihine armağan eden Homeros’tur… Bir rhapsode veya rhapsode antik çağda bir başkası tarafından yazılan eserleri (esas olarak destanları) okuyan veya söyleyen, kasabadan şehre giden bir sanatçıdır. Homeros, Odysseia’da bunlardan ikisini sunar: Demodocos ve Phemios.

EDEBİYAT VE HOMEROS: Homeros nasıl öldü? Nasıl doğduğunu bilemediğimiz gibi bunu da bilemiyoruz. Ama Homeros’un ölümünden kısa bir süre sonra onun destanlarını ezberlemiş olan kırmızı ya da mor gibi gösterişli kostümler giyen rhapsodlar, sanatı taklit yoluyla oyuncularınkine benzeyen etkileyici bir oyunu benimsemişlerdi. Taklit ettikleri elbette Homeros idi…

İ.Ö. 69’da Syracusa’daki olimpiyatlar sırasında sahne alan Sakızlı Cynethos en ünlü rhapsod idi… Geleneğin yüzyıllarca sürdüğü anlaşılıyor: Platon, sanatını Sokrates’e açıklayan bir rapsodist için şöyle diyecektir: “Bulunduğum sahneden seyircilerimi izliyorum: onların gözyaşları, şaşkın bakışları, dehşetleri sözlerime cevap veriyor olmalı”.

Homeros’un Dünya edebiyatındaki yeri tartışılmaz: Çünkü epik türü tek başına o temsil eder: İlyada ve Odysseia MÖ 6. yüzyıldan itibaren ona atfedilir. Bir destanın, bir kahramanın ya da bir halkın tarihsel ya da efsanevi kahramanlıklarını anlatan ulusal bir kapsamı vardır ve bunu ilk kez Homeros söylemiştir.

İlyada ve Odysseia yüzyıllardır dünya kültürünün başat unsurudur.  Klasik dönemde, Yunanlıların birbirinden ayırdığı drama ve lirik şiirle birlikte üç şiir türünden biri olan epik, yine de dramatik şiire meydan okumuştur. Latince ilk destan da aslında Odysseia’nın Yunan asıllı bir köle olan Livius Andronicus tarafından yapılan çevirisidir. Homeros destanlarının Latinceye çevrilmesi ile Roma dünyasında tam bir aydınlanma yaşanır.

Virgilius’un en ünlü Latin destanı olan Aeneid, Yunanlılar tarafından kuşatılan Troya’dan kaçan Romalıların efsanevi atası Aeneas’ın yolculuğunun hikayesidir. Böylece Aeneid, birçok destanla paylaştığı bir işlevi, bir halka kurucu öyküler verme işlevini yerine getirir. Antik çağda Homeros ile başlayan kentlere kuruluş öyküsü yazma geleneği sanayi devrimine kadar sürmüştür.

ARKEOLOJİ VE HOMEROS: 19. yüzyılda, Heinrich Schliemann’ın Çanakkale yakınlarındaki kazılarını Homeros destanlarında anlatılan yerleri bulmak için başlatması da yeni tartışmaları peşi sıra getirmişti. Bugün büyük çoğunluğu Moskova Puşkin Müzesinde sergilenen buluntular Troya adlı bir şehrin, ardından Miken’in kalıntılarını gün ışığına çıkardığında, Homeros’un hikayelerinin doğruluğunu kanıtladığını düşünüyordu Schliemann. Bu kazıların bugünkü aklımızla kabul edilmesi imkansızdır. Ama Homeros’un İzmir’den yükselen ışık olduğu kesindir.

SİNEMA VE HOMEROS: İlyada Destanı, sinemanın başlangıcından itibaren pek çok uyarlamaya konu olmuştur. 1902’de Georges Hatot, The Judgment of Paris’i filme aldı. İlk önemli uyarlama, kuşatılmış duvarlar, tahta at kullanan İtalyan Giovanni Pastrone’nin uyarlamasıdır. Wim Wenders’ın “The Wings of Desire” filminde Curt Bois’nın canlandırdığı eski şairin karakteri Homer olarak adlandırılır ve açıkça eski ozanı çağrıştırır.

?İlyada başka filmlerde de karşımıza çıktı: Robert Wise tarafından Troyalı Helen (1955), Giorgio Ferroni tarafından yazılan Troya Savaşı (1961), Aşil’in Gazabı Mario Girolami (1962)  2004 yılında Wolfgang Petersen’in yönettiği Troya, Homeros destanının anlattığı olaylara önemli bir yer vererek, ancak bazen antik mitten büyük ölçüde saparak, Troya Savaşı’nın tamamını anlatıyor. 2017 yılında Tekin Girgin’in yönettiği Troy The Odyssey vizyona girdi.

Homeros yüzyıllardır sanatın tam göbeğinde, şimdilerde de modern sanatçıları etkilemeye çalışıyor. Önümüzdeki hafta “Modern sanatlar ve Homeros” üzerine yazacağım.