GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
11 Eylül 2023 Pazartesi

Japonya’daki Akbelen

Bizim gibi sinema tutkunlarının uykularını kaçıran günlerin bir bölümü daha sona erdi. Oscar’ı artık fazlasıyla ticari buluyoruz ama merak etmeye de devam ediyoruz. En ciddiye aldığımız yarışma Cannes’dır. Ardından Berlin ve San Sebastian Film festivalleri gelir. Sonra da dün sona eren;bu yıl 80 kez düzenlenen Venedik Festivali ya da yeni ismi ileSinema Bienali… Venedik Film Festivali, geçmişindeki kötü izleri silmek ve entelektüel dünyanın gözünde daha saygın olmak için çok uğraşıyor. Jüri seçimleri bunun en değerli göstergesi.

Geçen cumartesi biz coşkuyla 9 Eylül’ü sokaklarda kutlarken Venedik Film Festivali’nin sonuçları açıklandı. Beklendiği gibi Altın Aslan fantastik film, Poor Things’in oldu. Bizimkiler Türkçeye “Zavallı Şeyler” diye çeviriyor. Merakla bekleyip izleyeceğiz, kayda değer bulursak yazarız.

Venedik’te ödül almasına en çok sevindiğim film ise Japon yapımı “Evil Does Not Exist” oldu. Bu adla İngilizce söylenen, Japoncası da “Kötülük Var Değil” diye dilimize aktarılabilecek film Venedik’te Jüri Büyük Ödülünü aldı. Aynı zamanda Gümüş Aslan.

Filmi ödül alacak mı diye takip ediyordum. Kısaca bütün dünyanın derdi olan “inşaat ve beton aşkına” karşı bir film çekmiş yönetmen Ryusuke Hamaguchi. Özetle, küçük bir kırsal köy olan Harasawa’nın ormanının derinliklerinde, Takumi, küçük kızı Hana ile birlikte yaşıyor ve yerel halkın ufak işleriyle ilgileniyor, odun kesiyor ve tertemiz kuyu suyu taşıyordu. Dağlardan ve topraklardan oluşan bu el değmemiş toprakların karşı konulmaz huzuru filme yansımış. Kapitalizm huzuru sevmez malum. Geyiklerin huzur içinde serbestçe dolaştığı göller, şehirdeki turistlere yönelik bir glamping- çadçadırevler alanının inşaatına başlamaya hazırlanan iş makinalarını ormana sokmasıyla bozulmak üzeredir. Bir nevi Akbelen diye anlayın: Takumi ve komşularının keşfettiği bu plan, toplumlarının ekolojik sağlığı ve temizliği açısından vahim sonuçlar doğuracaktır.

Film aslında yönetmenin 2019 Oscar adayı olan Drive My Car’ın devamı… Japon şarkıcı-söz yazarı Eiko Ishibashi’nin müzik videosu konuşulmaya başlamış. Buradan yarım saatlik bir sessiz kısa filme, ardından da yönetmenin “büyük eseri”olarak ustaca bir anlatıma dönüşmüş.

Filmi bir şekilde izlemem gerek diye kıvranmaya başladım. Vancouver Festivali’nde de ödül aldığını öğrenince whatsapp sağolsun bulduk bir yolunu ve Kanadalı dostların yardımıyla izledik.

Film, Tokyo’nun sadece iki saat dışında, Harasawa adlı kırsal bir orman köyündeki yaşamı, kanalizasyon boruları ve olası yangın tehlikeleri yoluyla ekosistemlerini yok edebilecek yeni bir ‘glamping’ tatil yerinin tehdidiyle karşı karşıyayken anlatıyor. Hamaguchi’nin bu materyali keşfetme yaklaşımı büyük ölçüde görsele dayalı; Özellikle filmin ilk yarım saati neredeyse hiç diyalog olmadan geçiyor ve Ishibashi’nin hayranlık uyandıran destansı müziğinin yardımıyla Harasawa yerlilerinin mutlu hayatlarını anlatıyor.

Odun kesmekten su toplamaktan ağaçların arasında koşan genç bir kızın maceralarına kadar, ormanlık arazide hayat var.  Filmi izliyorum, bizden de“Akbelen” belgeseli çıkacak biliyorum ama “böyle bir drama çıkmaz mı?” diye düşünüyorum. Köylüler akan nehirler gibi onların da bu doğal dünyanın bir parçası olduğunu anında kabul etmemizi sağlayacak türden sahneler içinde kayboluyoruz ama… Ve aniden araziden kâr elde etmek isteyen glamping şirketi adına iki temsilcinin gelmesiyle film gerçekten boyut değiştiriyor. Bu tuhaf çift, gösterişli powerpoint sunumlarıyla ve kendinden emin bir havayla geliyor, yüzleşmek üzere oldukları topluluğu tamamen küçümsüyor. İyi niyetli gibi görünmelerine rağmen köylülerin ihtiyaçları konusunda cahil oldukları hemen ortaya çıkıyor.

Bazen komik, genellikle de çileden çıkarıcı olan bu çatışma, normalde rüya gibi olan bu filmin tam ortasında, bu ikilinin belediye binasındaki oturumda topluluğa bilgi vermeye çalıştığı ve tartışmaların sistematik bir şekilde parçalandığı, uzun bir sahneyle doruğa ulaşıyor. Yani bizde de sık sık haberlerini okuduğunuz ÇED toplantısı gibi bir şey. Tek fark orada çevre düşmanı yalaka gazeteciler yok.

Bu kadar spolier yeter… Korumacılık çısından bakıldığında, “Kötülük Var Değil” ilginç bir başlık. Harasawa ormanlarını korumaya çalışmanın erdemini dünya bu ödülden sonra daha çok konuşacak.

“Kötülük Var Değil”, bizi Harasawa ormanlarında gezdirirken hem kahkaha hem de üzüntü dolu hikayeler sunmuş, duygusal bir destan olmuş. Kurosawa filmleri gibi. Temel unsurları özetlendiğinde, Kötülük Var Değil, tüm yaşama karşı gerçek bir sevgiyi içeren bir film hem doğal hem de başka türlü kontrol edilemeyen güçlerin yaşamı tehdit edişi üzerine harika bir anlatım.

Gördüğünüz gibi dünyanın her yerinde Akbelen var ve insanlar çaresiz…