GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
3 Eylül 2023 Pazar

Zincirleme etkiler tüm dünyayı tahrip eder!

Hayatımızın her anını önümüzdeki süreçte etkileyecek üç konu var… Bugün dünya, tıpkı 20. yüzyılda nükleer silahların yaptığı gibi, 21. yüzyılda toplumları dönüştürecek teknolojik devrimlerin eşiğinde duruyor: Yapay zeka, kuantum hesaplamaları ve biyolojik mühendislik… Bu işler nereye evrilir bugünden tahmin etmek olası değil…

Pandemide ara vermiştim, sinemada film izlemeye. İyi bir karar değilmiş… Christopher Nolan’ın yönettiği destansı film “Oppenheimer” sinemada izlenmesi gereken bir başyapıt. Yapay zeka, kuantum hesaplamaları ve biyolojik mühendislik benzer yeni filmlerin mevzusu olabilir 20-30 sene sonra… Nolan’ın anlattığı konular uzak bir geçmişin kalıntıları değil. Oppenheimer’ın yaratılmasına katkıda bulunduğu yeni dünya ve korktuğu nükleer kabus bugün hâlâ varlığını sürdürüyor.

“Oppenheimer”  izleyicileri Los Alamos, New Mexico’da dünyanın ilk atom bombasını yapan parlak bilim adamlarından oluşan ekibin lideri J. Robert Oppenheimer’ın zihnine ve ahlaki kararlarına götürüyor. Bu bir belgesel değil ama büyük tarihi anları ve konuları doğru bir şekilde aktarıyor. Bu da başarının sırrı. Zaten kısa sürede dünyadaki her 8 kişiden biri filmi izledi.

Burada Robert Oppenheimer’in “Zincirleme etkiler tüm dünyayı tahrip eder!” dediğini unutmadan geleceğe bakalım.

***

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna’daki savaşta nükleer silah kullanma tehdidinde bulundu. İran nükleer silah geliştirmek için elinden geleni yapıyor. Çin nükleer cephaneliğini genişletiyor. Çin gibi bazı hükümetler, Los Alamos da dahil olmak üzere ABD savunma teknolojilerini çalabilmek için büyük çaba harcıyor.

Filme gideceklere küçük bir tüyo verelim: Oppenheimer’ın bir Sovyet casusu olduğu ve filmin ana odak noktası olan güvenlik riski olduğu yönündeki suçlamalar artık çürütüldü. Aralık 2022’de Biden yönetimi, ABD Atom Enerjisi Komisyonu’nun 1954’te Oppenheimer’ın güvenlik iznini iptal etme kararını ölümünden sonra geçersiz kıldı ve bu süreci önyargılı ve adaletsiz olarak nitelendirdi. Gizliliği kaldırılmış kayıtlar, Sovyetlerin ABD’nin atom bombası çalışmalarına ilişkin casusluk yapmasının Moskova’nın bomba programını ilerlettiğini ortaya koyuyor, ancak Oppenheimer bir casus değilmiş.

***

Oppenheimer, 1942’de, Naziler atom bombası geliştirmeden önce ülke çapında bir atom bombası yapma çabası olan Manhattan Projesi’ne katıldı. Los Alamos sahasında liderliğini yaptığı bilim adamları muhtemelen şimdiye kadar tek bir laboratuvarda bir araya getirilmiş en yetenekli beyin grubuydu; bunların arasında en sonunda 12 kişi de vardı. Nobel ödüllüler.

Oppenheimer’ın 1930’lardan 1943’e kadar Komünist sempatizanı olduğunu biliyoruz. Kardeşi Frank ve kız arkadaşı Jean Tatlock, Amerika Birleşik Devletleri Komünist Partisi’ne mensuptu ve Oppenheimer’ın karısı Katherine de eski bir üyeydi.

Öğrencilerinin ona verdiği isimle Oppy için Marksizm entelektüel açıdan ilginçti ama aynı zamanda pratikti. Oppenheimer, komünizmi, Yahudi kimliğinden ötürü kişisel olan Avrupa’da faşizmin yükselişine karşı en iyi savunma olarak görüyordu. Ancak 1943’e gelindiğinde Oppenheimer’ın Komünist Parti davalarına verdiği destek değişti; açıkça, atom bombası üretme misyonunun büyüklüğünü de fark etti. O yıl Oppenheimer, ABD Ordusu güvenlik görevlilerinin komünist olduğuna inandığı bilim adamlarını tespit etmelerine yardımcı oldu.

Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra kullanıma sunulan arşivler artık Oppenheimer’ın bir Sovyet ajanı olmadığını şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya koyuyor. Aslında Manhattan Projesi hakkındaki Sovyet istihbarat raporları, Stalin’in casus şeflerinin kilit noktalarda, kendi ajanlarının Oppenheimer’ı işe almamasından dolayı hayal kırıklığına uğradığını ortaya koyuyor. Ancak Ruslar, ABD tarihindeki en büyük güvenlik ihlali olan Manhattan Projesi’ne sızmayı başarmışlar.

***

Filmden çıkışta arkadaşlarımla konuşuyoruz: Oppenheimer’ın zaferi onun trajedisiydi. Oppenheimer’ın teorik fizik alanında pek çok başarısı vardı ama atom bombasının sözde babası olarak anılmaktan hoşlanmamıştı. Çünkü onun yönetimi altında, bombanın tasarlandığı ve inşa edildiği Los Alamos Laboratuvarı’ndaki bilim insanları, insanların dünyaya bakış açısını sonsuza dek değiştirerek yeni bir güvencesizlik duygusu yaratmışlardı.

Amerikan kültüründe, bombanın arkasındaki adama duyulan hayranlık çoğu zaman nükleer silahların korkunç gerçekliğini gölgeliyor. Kör edici ışığı gizlese bile izleyicilerin patlamayı güvenli bir şekilde görmesine olanak tanıyan kaynakçının camıymış gibi. Oppenheimer’ın hayatına duyulan yoğun ilgi ve bomba hakkındaki kararsız duyguları onu adeta bir efsaneye dönüştürmüş: “işkence görmüş bir dahi” ya da “trajik zekayı” insanlar anlamaya çalışıyor çünkü bombanın yarattığı dehşet fazlasıyla rahatsız edici.

Amerika Japonya’ya o iki bombayı atmasa olur muydu? Savaş zaten bitmemiş miydi?

Filmde bir kez daha gördük. Atom bombası ilk kez 16 Temmuz 1945 sabahının erken saatlerinde New Mexico’nun güneyindeki kurak havzada test edildi. Oppenheimer, dizeleri kutsal ve dünyevi olanı birleştirmesiyle ünlü İngiliz Rönesans yazarı John Donne’un bir sonesine atıfta bulunarak bu teste “Trinity” adını verdi.

Oppenheimer, hayatının ilerleyen dönemlerinde, mantar bulutunun görüntüsüne ve sesine tanık olduğunda klasik bir Hindu metni olan Bhagavad-Gita’daki şu sözleri hatırladığını söylemişti: “Ben ölüm oldum, dünyaların yok edicisi.”

Testten yalnızca haftalar sonra, atom bombaları daha önce hareketli olan Hiroşima ve Nagazaki şehirlerini yerle bir etti. 6 Ağustos ve 9 Ağustos’ta bu şehirler yok edildi.

Filmin dayandığı, Oppenheimer’ın ikonik biyografisi “American Prometheus”taki bir tanımlamadan yararlanan Nolan, Oppenheimer’in Los Alamos oditoryumunda tezahürat yapan bir seyirci önünde yaptığı zafer konuşmasını gösteriyor ve Hiroşima’nın kendi yarattıkları silahla yok edildiğini duyuruyor. Nolan, Trinity testine geri dönüşler ve Hiroşima’daki yakılmış cesetlerin görüntüleri aracılığıyla olay yerine giren bombanın dehşetiyle bir ayrışma hissi yaratıyor. Bilim adamlarının tezahüratları kabus gibi bir şekilde feryat ve ağlamaya dönüşüyor.

Savaşın sona ermesinin ardından Manhattan Projesi’nde çalışan bilim adamlarının çoğu, atom bombasının sıradan bir silah olmadığını vurgulamaya çalıştı. Bunun muazzam tehlikesinin savaşı modası geçmiş hale getireceğini savundular.

***

Filmden çıktım Nazım’ın dizeleri mırıldanıyorum:

Kapıları çalan benim / kapıları birer birer. 
Gözünüze görünemem / göze görünmez ölüler. 

Hiroşima’da öleli / oluyor bir on yıl kadar. 
Yedi yaşında bir kızım, / büyümez ölü çocuklar. 

Saçlarım tutuştu önce, / gözlerim yandı kavruldu. 
Bir avuç kül oluverdim, /külüm havaya savruldu. 

Çalıyorum kapınızı, / teyze, amca, bir imza ver. 
Çocuklar öldürülmesin / şeker de yiyebilsinler.