GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
21 Mayıs 2013 Salı

Gündeme dair kısa notlar…

MHP’nin İzmir’deki bayrak mitingi öncesi yazdığım notları ‘gazeteci olarak orada olacağım, izlenimlerimi aktarırım’ cümlesiyle bitirdiğim; ancak o gün miting yerine Aydın’a halamın cenazesini almaya gittiğim günden bu yana… Yapmayı planladığım her neyse, cümleme ‘kısmetse’ diye başlar oldum. İster yaş almaktan deyin, ister ‘siz plan yaparsanız, hayat bozar’ cümlesinin son demlerde sıkça başıma geliyor oluşundan.
Girişi böyle yazdım, çünkü ‘görünmez bir el’ planıma müdahale etmezse, yarından sonra ben de Diyarbakır yollarında olacağım.
Büyükşehir Belediyesi’nin davetlisi olarak kentin farklı kesimlerini temsil eden o kalabalık heyetle birlikte, her ne kadar farklı sebeplerle de olsa tıpkı İzmir gibi eyvallah etmeyen, burnu düşse eğilip almayan Diyarbakır’a, yıllar sonra bir kez daha gideceğim.
Doğu'nun "bedel", Batı'nın "inkar" üzerine kurduğu hayatta, bu süre zarfında oluşmuş çatlaklara bir kez daha bakacağım.
Bakalım bize yeni olan ne anlatacak bu iki kent?
Ve mini bir ‘İzmir mozaiği’ olan heyete neler düşündürecek, neler söyletecek?
Haftalardır için için kaynayan İzmir CHP siyasetine yansıması nasıl olacak?
Aziz Kocaoğlu’nu Aziz Kocaoğlu’ndan daha çok düşünen, siyaseten zarar görmesine gönlü elvermeyenlere(!) hangi malzemeleri sağlayacak?
Gidersek görürüz, görürsek yazarız; kısmette varsa paylaşırız hasılı kelam…
 
Vallahi sıkıldım
 Bu kente gelip giden iktidar temsilcilerinin, ağızlarını her açışlarında yaptıkları veya yapacakları her hizmeti sanki bir lütufmuşçasına anlatmasından, böbürlenmesinden had safhada sıkıldım.
Ayıp yahu! Ya da Başbakan’ın, çoklukla muhalefete yüklenirken dediği gibi, biraz edep.
İzmir, sizin iktidarınızın sınırları içinde değil mi, burası düşman toprağı mı ki, yaptıklarınızı ve de yapacaklarınızı bu denli abartıyor, bu denli ballandırıyorsunuz?
Siz bunları yapmak için seçilmediniz mi? Yurt genelinde her iki kişiden, İzmir’de ise her 4 kişiden birinin oyunu ‘hizmet vermek’ için almadınız mı? O zaman bu kibir, bu tepeden bakış, bu şımarık dil niye? Daha ne istiyorsunuz, elinizin eteğinizin öpülüp ‘çok yaşa, yüce gönüllü bakanlarım’ sözleriyle köpürtülmeyi mi? Çevrenizde bunu yapan mebzul miktardaki alkışçı da yetmiyor mu kendinizi iyi/işe yarar hissetmeye?
 
Şerefine hüzün…
 Plan ve Bütçe Komisyonu’ndan tartışılmak üzere bir alt komisyona gönderilen içki yasaklarıyla ilgili duygu ve düşüncelerimin kısa bir özetini yapmıştım önceki yazımda. AKP’nin çocukları ve gençleri içkinin zararlı etkilerinden korumaya yönelik hazırlıklarında her ne kadar safiyane niyet taşımadığını 10.5 yıllık iktidarına bakarak hissetsem de, kimi kısıtlamalara gözü kapalı hayır denmemesi gerektiğini savunmuştum.
Hala aynı düşüncedeyim ama bir farkla. AKP’yle ilgili hissettiklerimde, bir kez daha yanılmadığımda.
İçki yasaklarını sadece bir yasak olarak düşündüklerini, gençlerin eğitimle/kampanyalarla ‘alkolden uzak tutulması’ndan ziyade yine buyurganlıktan yana olduklarını görüyorum çünkü. Yanılmamış olmaktan sevinç duymadığım gibi, her alana yayılan bu totaliter ‘ben yaptım oldu’cu zihniyetten dolayı, her geçen gün daha çok mutsuz oluyorum, kederleniyorum. Uzun vadede bu gidişatın değişmeyeceğini görmekse, isyanımı katlıyor.