GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
16 Mayıs 2013 Perşembe

Ben, ‘içmeden güzelleşelim’cilerdenim…

Doğrusu bu ya, alkolle ilgili karışık duygular içerisindeyim.
Bir yanım içkiyle ilgili yasakları desteklerken, öteki yanım, destekleyen yanımı dürtükleyip ‘Hoop! Ne yapıyorsun birader, karşında AKP gibi sağ gösterip sol, sol gösterip sağ vuran bir parti var. Onların derdi ne senin sağlığın, ne çoluk çocuğun zehirlenmesi. Öyle olsa ‘GDO’lu pirinçleri afiyetle yiyin, tereyağlı pilav da çok güzel olur’ derler; İTÜ’nün sağlığa zararlı raporunu el çabukluğuyla değiştirirler miydi? Mısır şurubuna burnumuza dayayıp obez ve sağlıksız neslin temelini kuvvetlendirirler miydi? Oltaya takılma, kendine gel” diyor.
Bu ve benzer zıtlıklarla…
Matruşka misali, içimde bir sürü ben, içki konusunda farklı boyutlarda iç içe yaşıyor.
.
Plan ve Bütçe Komisyonu’nda tartışılıp rötuşlandıktan sonra alt komisyona sevk edilen içki düzenlemesinde gözü kapalı evet diyeceğim maddeler var oysa.
Alkollü içkilerin reklamının yapılmasının, insanların gözüne gözüne sokulmasının, matah bir şeymiş gibi çocuklara gençlere özendirilmesinin zinhar karşısındayım mesela.
Küçücük bakkalda rafa dizilmiş envai çeşit baştan çıkarıcı şişeleri/renkleriyle göz alan yerli/yabancı içkilerin müşteriyi karşılamasından hoşlanmıyorum. Ki o bakkallarda liseli/üniversiteli gençlerin o şişelere nasıl iştahla/hevesle baktıklarına, ceplerindeki paraları birleştirip o viskiyi/brandy’i almak için ne taklalar attıklarına kaç kez şahit olmuş biriyim.  Ekmek için, sakız için, bir kutu meşrubat ya da su almak için giriliveren bir dükkanda, içkinin dikkat çekici, özendirici şekilde teşhir ediliyor oluşuna, o baştan çıkarıcılığı gördüğüm için karşıyım.
Mağaza/AVM açılışlarında yaşa/başa bakmadan her gelene içki dağıtılmasına, biraya bir nevi ‘su/meşrubat’ muamelesi yapılmasına, içkinin çok kolay ulaşılabilir olmasına da karşıyım.
Bütün zararlı maddeler gibi içki satışında da bazı kuralların olmasından, işin suyunun çıkarılmaması için, tıpkı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi bir çekidüzen verilmesinden yanayım.
Ama katı/akıldışı yasakların cezp edici yanının unutulmaması gerektiğini, bu tür yasakların yasa dışılığı/yeraltını güçlendirip baş edilmesi daha zor mafyavari oluşumları tetiklediğini de unutmadan.
İç ve dış turizmi baltalamadan.
Güneşin batışını bir kadeh şarap ya da rakıyla karşılamak, sohbetini içkiyle çeşitlendirmek isteyenlerin keyiflerine turp suyu sıkmadan.
‘Orada cami/burada okul var’ diyerek ruhsat konusunda esnafın burnundan fitil fitil getirmeden.
 
Pek çok konuda kendi ideolojisini, çok masum, çok akla yatan, toplumun geniş kesiminin kabullenebileceği ambalajlarda sunma konusunda hakikaten çok başarılı olan AKP’nin; içki düzenlemesiyle ilgili de ‘hain emelleri’ olabilir.
‘Gençlerimiz/çocuklarımız zehirlenmesin, onları zararlı maddelerden koruyalım’ ambalajının perde arkasında ‘sadece şerbet/ayran içen bir toplum yaratma’ isteği yatabilir.
O zaman muhalefete/basına ve içkiden ekmek yiyenlere düşen görev, sahiden de çocuklarımızın/gençlerimizin erkenden zehirlenmesine fırsat veren uygulamaların değiştirilmesini onaylayıp/destekleyip, AKP ideolojisinin dayattığı noktalarda karşı durabilmektir.
Sırf ‘AKP’ye karşıyım’ diye içkiye ‘sebil’ muamelesi yapılmasından yana olmanın hiçbirimize faydası olmadığı gibi, dimağları zaten türlü şekillerde uyutulan gençlerimize hiçbir yararı yok. Bunu da unutmayalım.