GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
26 Haziran 2013 Çarşamba

Gezi’nin olası siyasi sonuçları (4)

Diyorlar ki, ‘Hocam uzun etme…
Ne olacak şimdi?
Yerel seçimlere nasıl yansıyacak? Örneğin, AK Parti’nin İzmir’i alma hayali devam edecek mi? Yahut CHP’deki aday kartlarını nasıl karacak bu süreç?
İlla ki yerel seçime etki edecek de nasıl edecek?’
Bu sorular etrafından devam edersek, isyan ateşinin dalga dalga yayıldığı Ege bölgesinde seçmenin Erdoğan’a had bildirmek parametresinde birleşeceğini düşünüyorum.
2009’da bu denli bir toplumsal sancı yokken bile Ege seçmeni sandıkta birleşmiş, Manisa, Balıkesir ve Uşak’ta MHP’ye, İzmir, Aydın ve Muğla’da CHP’ye akmışken, böylesi bir toplumsal-siyasal konjonktürde elbette benzer cepheleşmeler yaşanacaktır.
Kaldı ki Gezi Parkı direnişi boyut değiştirerek güncelliğini korumakta, 1 aya yakın süren eylemler dizini, toplumsal birikmişliği gün yüzüne çıkarmaktadır.
Düne kadar Erdoğan’ı beğenmeyen yahut AK Parti’ye oy vermeyen yüzde 50’lik bir kitle varken bugün Erdoğan’a haddini bildirmek isteyen yahut ondan kurtulmak isteyen bir kitleye dönüşmüştür.
Her ne kadar ‘Erdoğan’ı yedirmeyizciler’ de mevcut olsa da ‘evde zor tutulan ve otobüslerle meydanlara taşınan’ yüzde 50’de de ciddi firelerin olduğu bir realitedir.
 
Sonuçta 2014 yerel seçimleri Erdoğan’ı yedirmeyizcilerle Erdoğan’ı yerizcilerin mücadelesi olacaktır bir nevi… Ege’den, Akdeniz’den bakıldığında Erdoğan’ı yerizcilerin galip geleceği net bir şekilde görülmektedir. Çözüm süreci ve Bütünşehir yasası nedeniyle Doğu-Güneydoğu’da BDP’nin egemen olacağı da hesaba katılırsa AK Parti’nin 2014’ün sonunda ilk kez birkaç bölgeye hapsedilme ihtimali ortaya çıkmış, Türkiye partisi hüviyeti kaybedilme tehlikesiyle karşı karşıya kalınmıştır.
 
Biraz da somutlaşıp İzmir’e odaklanırsak;
Kriz böyle yönetilmeye devam edilirse AK Parti İzmir’e çoktan havlu atmış demektir.
2011 Genel seçimlerinde 11 ilçede önde tamamladığı yarışı, 2014’te başta bu ilçeler olmak üzere 15’e kadar ilçeyi rahatlıkla alabileceği düşünülen AK Parti’nin Gezi isyanının yaktığı kentte giderek umudunun azaldığını görüyorum. Böyle düşünenler haksız da sayılmazlar.
İzmir’de yürüyen 35 Proje’ye rağmen kentin yeniden ideolojik kamplaşmanın başkentine dönüşmesi, Erdoğan’a karşıtlık üzerinden yeniden içe kapanması ister istemez CHP gemisinin yelkenini şişirmektedir. İzmir’de CHP’yi öne çıkaranın kendi başarısından ziyade kentin AK Parti’ye Başbakan Erdoğan’a karşıtlığı olduğunu unutmamak lazım.
Yani CHP gemisini şişiren rüzgarın siyasal iklimin değişmesi üzerine her an yön değiştirmesi mümkün.
 
Başbakan Erdoğan’ın yönetemediği krizin AK Parti teşkilatlarının emeğini de süpürdüğünü düşünüyorum. İzmir gibi hassas bölgelerde adeta iğneyle kuyu kazan teşkilat Gezi isyanıyla birlikte büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Pek çoğu olan biteni özellikle de polis zulmünü onaylamazken, yıllara dayanan emeklerinin heba edildiği psikolojisiyle baş başa kaldılar.
Kriz böyle yönetilmeye devam edilirse; pek çok ilçede bırakın seçim kazanmayı aday bulmak bile zorlanabilir AK Parti…
Örneğin düne kadar Büyükşehir adaylığı konusunda parti içindeki içten içe bir yarış vardı. Bilhassa da milletvekilleri arasında… Bakan Binali Yıldırım ile Eski Bakan Ertuğrul Günay’ın yakıştırıldığı Büyükşehir adaylığı için Rıfat Sait gönüllüyken, İlknur Denizli ve Aydın Şengül gibi vekillerin de adı geçiyor, geçiriliyordu. Bugün Rıfat Sait’ten başta gönüllüsü olacağını sanmıyorum Büyükşehir adaylığının… Gezi Parkı’ndaki isyankar yapıyla AK Parti cephesinden bağ, iletişim kurmayı başaran tek ismin Ertuğrul Günay’dı... Belki ‘AK Parti’nin İzmir’deki en doğru adayı Günay olur’ diyenler çıkabilir aranızdan… Ama ben Erdoğan’ın görmezden/duymazdan geldiği, mecliste bile konuşturulmayan, milletin de kendisinden farklı beklentilerinin olduğu Günay’ın İzmir adayı olarak kendisini ezdireceğini sanmıyorum. Sonuçta Günay’ın başkan adaylığına ikna edilmesi zor. Ama siyasette imkansız diye bir şey yok.
Gelelim CHP’ye…
İzmir’i kalesi ilan eden CHP için bu süreç hem fırsat hem de handikaptır. Fırsattır çünkü İzmir’in yeniden ‘çantada keklik’ hale gelmesi, CHP’nin yarınlara dönük en doğru kurguyu yapmasını sağlayabilir. Handikaptır çünkü ‘çantada keklik’ kentte aday hatası yapma ihtimali yarınlar için kötü referans olacaktır. 
İktidardan kaynaklı sorunlar, toplumsal sancı nedeniyle İzmir gibi ‘demokrasi, cumhuriyet, özgürlük, laiklik’ gibi kavramlara önem veren kentler, bu süreçte bariz hatalar yapan Başbakan’a haddini bildirmek için mührü CHP’ye basabilir.
Ama basılan her mühür, atılan her oy CHP’nin bileğinin hakkıyla aldığı oy değildir.
Bugünkü atmosferde İzmir’de 30’da 30 yapması işten bile olmayan CHP, milletvekili listelerinde yaptığı hatayı yerel seçimde yaparsa, hemen değilse de sonrasında büyük bir hayal kırıklığı yaşayacaktır.
O nedenle Kılıçdaroğlu, elini güçlendiren bu süreci iyi okumak, iyi değerlendirmek; sağlıklı bir aday listesiyle halkın karşısına çıkmak zorundadır.
2014 ile 1989’u karşılaştırdık su süreçte sık sık… Erdal İnönü’nün SODEP’le Türkiye’nin 3’te ikisinde yerel seçim zaferi yaşadığı o seçimi örnek gösterdik.
Ama 1989’u hayal ederken 1994’ü unutmamak gerekiyor.
Türk solu o tarihte iktidar yorgunluğundan kaçan halkın teveccühüne mazhar olmuşsa da yanlış adaylar yüzünden sadece 5 yıl sonra kazandığı 54 kaleden 45’ini kaybetmişti. Kalelerini kaybetmekle de kalmamış İSKİ skandalıyla kirlettiği İstanbul’u bugün başa çıkmaya çalıştığı Recep Tayyip Erdoğan’a kaptırmıştı. Gezi Parkı isyanı bir yerde Erdoğan’la Türk solu arasında 20 yıllık bir mücadelenin rövanşı sayılır. CHP’nin başına bir umut olarak, ‘Gandi Kemal’ sloganıyla getirilen ve 2. Karaoğlan olacağı varsayılan Kemal Kılıçdaroğlu için de bu süreç bulunmaz fırsatlar doğurmuştur.
Değerlendirebilirse Kılıçdaroğlu için 2014 iktidara giden yoldaki en büyük kapının açıldığı bir yıl olabilir. Hatta Erdoğan’a karşı muhalefeti tek ve doğru bir adayın etrafına toplamayı başarabilirse Köşk’ün yeni sahibini belirleme fırsatıdır 2014 yılının siyasi anlamı…
Lakin, ‘nasılsa elim güçlendi. İzmir’de odun koysak kazanırız’ felsefesiyle yola çıkılır ve iktidara giden yolu açmaktan çok parti içi iktidarı koruma refleksi öne çıkarılırsa, kaybeden hem kendisi hem CHP hem de Türkiye demokrasisi olacaktır.
İzmir’deki siyasi iklimin bu noktaya gelişinden doğrusu memnun olmayanlardanım.
Biraz rekabetin, güçlü muhalefetin CHP’nin de doğru kararlar almasına katkı sağlayacağına inanıyorum çünkü.
AK Parti’nin İzmir’deki yarışa güçlü girmesi, pek çok ilçede hatta büyükşehirde iddialı olması yerel demokrasi açısından kuşkusuz doğru sonuçlar doğuracaktı. Ama İzmir’i de kasıp kavuran, yerle bir eden ‘Gezi Tsunami’si kenti neredeyse 2002’ye geri götürdü diyebilirim. AK Parti teşkilatının dişleri, tırnaklarıyla arttırdıkları oylar bir anda erirken, önümüzdeki 7 aylık süreçte Türkiye normalleşemezse, AK Parti, tarihinin en büyük yenilgilerinden birini İzmir’de alabilir.
CHP’de ise kentin çantada keklik hale gelmesi Kılıçdaroğlu’nun, genel merkezin elini güçlendirecek, düne kadar ‘banko’ görülen Aziz Kocaoğlu’nun adaylığı bile ‘riskli’ hale gelecektir.
Kılıçdaroğlu için İzmir’in bu noktaya gelişi ‘sıfır numara tıraş’ fırsatı doğurabilir, İzmir’in ilçelerinde çok radikal adaylarla karşılaşabiliriz.
İzmir’in seçmen psikolojisine göre bu Pazar seçim olsa…
Adayın Ahmet olmasının Mehmet olmasının bir önemi kalmadı.
AK Partili olmasın yeter!
Ne yazık ki gelinen noktada durum tam olarak budur.
Peki, Kılıçdaroğlu bu aşamadan sonra Aziz Başkan’dan başka aday düşünebilir mi?
Siyasette her şey mümkün… Bilhassa da CHP’de…
Aportta bekleyen en az 5 aday varken Aziz Kocaoğlu’nun da işi kolay değil artık.
Adaylık topu Kocaoğlu’ndan sekerse kimin önüne düşer peki…
Mehmet Ali Susam’dan Hüseyin Aslan’a, Tunç Soyer’den Hakan Tartan’a kadar bir sürü seçenek var.
Birgül Ayman Güler, Aytun Çıray, Kamil Sındır, Cevat Durak…
Gördünüz mü? CHP’de aday pazarının kızışacağı bir süreç bekliyor bizleri… Her koşulda en güçlü aday mevcut başkan Kocaoğlu’dur.
Ama Gezi isyanıyla birlikte değişen siyasal dengeler kartların yeniden karılmasını zorunlu hale getirebilir.
Şimdilik bu kadar…