GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
11 Haziran 2013 Salı

Kim kazandı, kim kaybetti? (1)

İki Türkiye başlıklı yazıların ardından çok sayıda tebrik telefonu aldım. Hatta İzmir Milletvekili CHP’li Mehmet Ali Susam’ın ‘Başbakan Erdoğan’a mitingleri iptal edin çağrısını bu bağlamda çok anlamlı buldum.
Kuşkusuz ki Gezi Parkı isyanı Türkiye’de başlayan yeni dönemin ilk kilometre taşıdır.
Görünen o ki Başbakan Erdoğan ve ‘havarileri’ dışında hemen herkesin bir şeyler anladığı, alınacak bir mesaj bulduğu bu süreçte gençler herkesin ama herkesin ezberini bozmuştur.
Kim ne derse, ne söylerse söylesin. Ülkenin her köşesine her santimine nüfuz etmiş bir iktidara karşı 15 gün meydan okumak, meydanda kalmak kolay değildir. Bırakın Türkiye’yi dünyayı ayağa kaldırmak meseledir. Başbakan Erdoğan gibi ‘istisnaları’ merkeze koymazsak, kendilerine has bir üslupla, zekâ fışkıran sloganlarla, duvar yazılarıyla, tüm renkleri birleştiren duruşlarıyla, memleketin yarısını arkalarına takmayı başaran enerjileriyle Taksim isyanını ayakta alkışlarız. Elbette yakan, yıkan, küfür eden en fazla yüzde 1’lik istisnayı bu kapsamda ele almayacağız.
TSK’ya bile diz çöktüren siyasi iktidarı, burnundan kıl aldırmayan, astığım astık-kestiğim kestik diyen, kimilerine göre son padişah, son Osmanlı kabul edilen Başbakan’ı hem içerde hem dışarıda madara eden gençler, isimlerini Türk demokrasi tarihine altın harflerle şimdiden yazdırmıştır.
Sadece iktidara iktidar dersi vermekle kalmamışlar muhalefete de muhalefet dersi vermişlerdir. Orantısız biber gazının, tazyikli suyun, copun üzerine giden bu çocuklar, özgürlüklerini koruma refleksiyle yollarına devam ediyorlar. İktidar sahiplerinin her türlü ‘bel altı’ saldırısına, kirletme çabasına rağmen hem de…
İsyanı/direnişi anlaması ve mesaj çıkarması beklenen Başbakan Erdoğan’ın halkı bölen, ayrıştıran hatta birbirine karşı tahrik eden sözlerine rağmen, Türk halkı sağduyusunu koruyor.
Çünkü biliyor ki, Erdoğan’ın verdiği örnekler istisnadan öte değil.
Çünkü biliyorlar ki Kasımpaşalının tek derdi çizilen karizması… Ya da bundan sonra oturacağı koltuk, makam, mevki..
Çünkü biliyor ki meydanlarda demokrasi dersi verenlerle AKP teşkilatlarını yakanlar arasında organik bir bağ yok. Ya da ‘elindeki bira şişesiyle’ camiye sığınmak zorunda kalanlar…
Çünkü biliyorlar ki meydanlarda hak/hukuk özgürlük mücadelesi veren çocuklar, bu özgürlüğü sadece kendileri için istemiyor.
Çünkü biliyorlar ki bu ülkede özgürlük alanları giderek daralıyor.
Ve de iktidara muhalif olmanın bedelleri çok ağır…
 
Sonuçta siyasi iktidar dünyanın izlediği Gezi Parkı eylemlerinde köşeye sıkıştı.
İlk kez ‘kral çıplak’ diye haykıran gençler, ‘sosyal medya’ denen baş belası üzerinden
seslerini duyurmayı başardılar.
Ve kralın çıplak olduğunu kraldan başkasına kabul ettirdiler.
Peki, şimdi ne olacak?
Bu iş nereye gidecek ya da gidiyor?
Kısa, orta ve uzun vadeli beklentiler nelerdir?
Erdoğan’ın mesajı alması ya da aldığını kabullenmesi zor görünüyor.
Ve Gezi Parkı eylemleri ilelebet devam etmeyecek tabi ki…
Eylemler bana göre de amacına ulaşmıştır.
En azından meydan okuma bölümü…
Dünya süt liman görülen Türkiye’de bir demokrasi yangını olduğunu görmüş, polis devlet anlayışının 21. yüzyıldaki en kötü, en ilkel uygulamalarının (eli sopalı adamlar gibi) Türkiye’deki varlığına şahitlik etmiştir.
Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olma şansı kalmamıştır.
Ve Gezi Parkı’nın sosyal, siyasal sonuçlar doğurması kaçınılmaz olacaktır.
 
Uzun süren bir birikimin ardından yaşanan toplumsal patlamada ‘racon kesen Erdoğan’a ‘racon kesen’ gençler, orantısız savaşın kesin galibidir.
Bana göre Başbakan Erdoğan, ‘çapulcu, alkolik, ayyaş’ söyleminin üzerine bindirilmiş kıtalarla yaptığı mitinglerle giderek kendi eliyle iki Türkiye fotoğrafı yaratarak, ülkesini tehlikeli bir uçurumun kenarına sürüklemiş ve de kesin kez bu sürecin kaybedeni olmuştur.
Bundan sonra hangi manevrayı yaparsa yapsın, baltayı bu kez fena halde taşa vurmuştur.
 
Peki, Erdoğan kaybetmiştir de CHP ya da MHP kazanmış mıdır?
Yahut başka bir siyasi parti, lider?
Gençleri sokağa döken ‘yasakların’ başında gelen ve kişisel yaşam alanına müdahaleden öte anlam taşımayan ‘alkol düzenlemesi’ni onaylamamış ya da kısmi veto hakkını kullanmış olsaydı Cumhurbaşkanı Gül’ü bu sürecin kazananları listesinin başına yazabilirdik.
Ama şimdi bu listenin tepesine tek bir isim yazabiliriz siyaset dünyasından…
Başından bu yana Gezi ile bağ kuran, demokrasi isteyen gençleri gücü ölçüsünde savunan Ertuğrul Günay’ı… Erdoğan’ı uyarma çabaları şimdilik sonuç vermese de ‘dost acı söyler’ prensibiyle inandığı doğruları kaleme almaktan, kitlelerle paylaşmaktan geri durmadı Ertuğrul Günay… Ve Erdoğan’ın değil milletin vekili olduğunu bana göre kanıtladı bu süreçte.

Demokrasi, hak/hukuk mücadelesi veren 68 kuşağının bir temsilcisi olarak Günay’ın Gezi Parkı’nda kendi gençliğini gördüğünü düşünüyorum. Ve onları dövmek, ötekileştirmek yerine anlamak gerektiği tezine yüzde 100 katılıyorum.
Özellikle de ‘muhtıra’ gibi okunması gereken son tweet bombardımanından şu 3 mesaja dikkatinizi çekmeye çalışıyorum.
—Milletin gücünü arkasına almış bir liderin “Ağaca da kıymam, gençlere de; Krikor Usta’nın kışlası varsın olmasın” demesi ne kadar güzeldir!
— Zor günlerde gerçek dostluğu sınanmış insanlar doğruyu söylerler; dalkavuklar, fırsatçılar, fesatçılar da güçlü olanın duymak istediğini…
—Şimdi, Edebali'nin öğüdünü dinleyelim: "Öfke bize, sakinlik sana… Suçlamak bize, gönül almak sana" ve "İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!
 
Bugünkü fiili savaşı kim kazanır, kim kaybeder yakında göreceğiz.
Ama kısa vadeli zafer kimin olursa olsun… Kimin haklı olduğu ortada… Burada haklı olan ve en azından orta vadede hakkı teslim edilecek olan siyaset adamı Ertuğrul Günay’dır.
Pek çoğunuzun Günay’a ilişkin yaklaşımını biliyorum. Aranızda benim gibi hak veren de var onu çoktan çizen de…
Ama ‘Sezar’ın hakkını Sezar’a vereceksek’ Günay’ın doğru yerde durduğunu söylemek zorundayız.
Bu ona ne getirir, ne götürür bilemiyor, göremiyorum.
Belki Kamer Genç’e TBMM çatısı altında ve herkesin gözü önünde ana/avrat küfür eden Zeyit Aslan’ı atamayan Sayın Başbakan can sıkıcı tweetler atan Günay’ı ‘disipline’ sevk edip partiden de atabilir. Bundan sonra bu olasılık da vardır.
Yahut orta vadede toplumsal huzur açısından kazanan Günay da olabilir. Örneğin AK Parti’nin başına da geçebilir, CHP’nin yahut yeni kurulacak bir partinin başına da…
Çünkü Türkiye’de bundan sonra Gezi’yi anlamayanın ayakta durması zor görünüyor.
Gezi’yi anlamak, oradan mesaj çıkarmak, toplumsal barışı tesis etmek için Günay’ın yürekten çabasını artık herkes görüyor.