GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
29 Mayıs 2013 Çarşamba

Can Ortabaş, ‘fırtınanın gözü’nde…

2012 yılı hasadında “Misyonumuza biraz daha yaklaşabilmenin ve bir yılda yaşadığımız gelişmeleri sizlere sunabilmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Umarız 2013 yılı; bölgemiz, memleketimiz ve siz dostlarımız adına güzellikleri paylaşabileceğimiz bir yıl olur” diyen Urla Şarapçılık Yönetim Kurulu Başkanı Can Ortabaş, binlerce yıllık geçmişi olan şarabın, anavatanı olan Anadolu'da küllerinden tekrar doğmaya başladığını, bu gelişmelerden dolayı çok mutlu olduklarını söylerken… Urla’nın Toscana bölgesi olma hayaline bir adım daha yaklaşıldığını düşünürken, 2013 yılının karşılarına ‘yasaklarla’ geleceğini kuşkusuz bilmiyordu.
Dahası, bu yasaklar hesaplarında hiç yoktu.
Yoktu ki, tam iki yıl önce (29.05.2011’de) Sabah gazetesinden Sinan Özedincik’e verdiği röportajda büyük bir coşku ve inançla, “Bu işi kurarken hükümetin verdiği desteği babamdan almadım” diyebilmişti. Hükümetin şarap sektörüne büyük destekler verdiğini söylediği röportajda, ‘AKP ile ilgili uyarılar’ aldığını belirten Can Ortabaş, o uyarılara bakın nasıl yanıt vermişti:
"12 yıl önce başlayan bu serüvende bana çok soru soruldu. Türkiye'de hep bir tartışma var. Fırtınanın gözüne doğru gidiyorsun, bu ülkenin alkole bakışını biliyorsun dediler. Ben de buna hiç inanmadım ve hayalimin peşinde gittim. Urla'ya faydalı olacağına inandım. Bir gün tereddüde uğramadan devam ettim. İş kurarken babamdan bile sermaye almamıştım. Bu almadığım parayı bana AK Parti hükümeti verdi. Üstelik üzüm bağlarına, şarap üretimi için. Tarım İl Müdürlüğü'nden 175 bin lira tarımsal ödül kazandım."
 
Şarap Üreticileri Derneği Yönetim Kurulu üyesi olarak Meclisteki yasa oylamasını sabaha kadar izlediğini belirten Can Ortabaş’ın dün Radikal’a yansıyan açıklaması ise şöyleydi:
“15 yıl önce muhteşem bir geçmişin üzerinde oturduğumuzu keşfettiğimde, bu ülkeye bir katma değer yaratayım diye bu işe soyundum. Bu uğraşım süresince hükümet kanadından gerçekten hiç bir köstek görmedim. Ancak dün gece iki buçukta yasa tasarısı hakkında konuşmalar yapılırken ‘Çocuklarımızı eroinden, kokainden, şaraptan, votkadan, viskiden korumamız lazım’ dediklerinde, eroinle kokainle aynı kefeye konduğumda kendimi çok kötü hissettim. Çünkü ben gerçekten bulunduğum coğrafyaya ve etrafıma faydalı olmak için bu işe başladım. İlk yıl üç bin, geçen sene on bin ziyaretçi aldık. Bağları, şaraphaneyi dolaştılar, bu on bin kişi Urla’da restoranlara, otellere, çarşısına para bıraktı. Benim bölgemde iki buçuk aylık kısa bir sezon var. Ancak kültür ve şarap turizmi olursa at çiftlikleri dolaşılırsa sezon dokuz aya çıkabiliyor. Katma değer yaratılabiliyor.
Yirmi yaşımdan beri alkol alıyorum. Ama ben hiç sarhoş olmadım. Babam da anam da olmadı, dedem de olmadı. Her insana içki içtiğinde alkolik ya da potansiyel alkolik diye bakmak çok hatalı. Tabii ki alkollü araba kullanımı yasaklanmalı. Bu yasaklardan ben kendi adıma hep mutlu oldum. Bugün beş kilo elma yeseniz hasta olursunuz. Dengeyi kurmak kişilere kalmıştır. Devlet ancak dengeyi kuramayanlara müdahale etmekle yükümlüdür...”
 
‘Bu ülkenin (iktidarın) alkole bakışına’ hiç inanmayan, ‘fırtınanın gözüne’ doğru giden, babasından görmediği desteği hükümetten gören sevgili Can Ortabaş’ın üzüntüsünü, uğradığı hayal kırıklığını cümlelerinden anlamamak mümkün değil.
Gerçekten de Urla sevdalısı olan, hayatın anlamını ‘sadece kendisi için para kazanmak’ değil, ‘kazanırken yaşadığı yere de kazandırmak’ olarak gören… Agro turizmin Urla’nın 2.5-3 aylık sezonunu 7-8 aya çıkartacağını, ‘Made in Urla’nın İzmir’e yeni mucizeler hediye edilebileceğini hayal eden Ortabaş’ın hayal edemediğiyse… ‘Hayaldi gerçek oldu’nun mucitlerinin ‘nasıl bir Türkiye hayal ettiklerini’ görememeleri… Belki de görmek istememeleri! Ya da gördükleri halde Polyanna’ya sığınmaları… Ya da kaybedecek çok şeyleri olduğu için sessiz kalmaları. Belki…
 
Totaliter zihniyetini ‘ileri demokrasi’ şalının altına gizleyen iktidarın,
"Demokrasi amaç değil bir araçtır. Amacımıza ulaşana kadar demokrasiye bağlıyız. Demokrasi bir tramvaydır, istediğimiz durağa geldiğimizde ineriz" diyen Başbakan’ın duraklarda yolcu indirmeye devam edeceğini sıra ancak kendilerine gelince anlayanlar kervanına, onlar da katıldılar nihayetinde.
Tam şaraplarımızın kalitesinin yükseldiği, üreticilerin büyük yatırımlar yaptığı, dünyada Türkiye şarapları algısının oluştuğu bir dönemde tüm kötülüklerin müsebbibi gibi görülmenin adeta yer altına itilmenin hayal kırıklığını/şaşkınlığını/üzüntüsünü yaşayan şarap üreticileri; bugün gazete ilanlarıyla bize emanet ettikleri ‘Anadolu’nun eşsiz mucizesi’ni ne kadar sahiplensek de kayıplarının karşılanamayacağını biliyorlardır.
Özel Tüketim Vergisi ve KDV’nin yüksekliği nedeniyle istenilen hedefe ulaşamazken, tüketimin yasaklarla daha çok düşeceğini, milyon dolarlık yatırımlarının karşılığının kimbilir kaçıncı bahara sarktığını da.
 
Onlar ‘onlardan olmayanları’ nelerin beklediğini anladı;
Biz de bugün gazete ilanlarıyla yutkunarak anlatmaya çalıştıklarını, örtülü isyanlarını.
Bakalım sıradaki ‘fırtınanın gözünde’ hangi durak var?